İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Allah, zinayı hayâsızlık, çok kötü bir yol olarak işaretler ve apaçık “Yaklaşmayın!” der, hatta zina yapan kadın ve erkeklere yüzer sopa vurulmasını emreder, böylece onu toplumdan gidermek için apaçık müeyyide de koyar…
Avrupa Birliği, Şeytan’a mahal kurum vasfıyla zinayı zina görmez, onu insan sevgisinin bir tezahürü olarak işaretler, suç kabul etmez, yetmez, nezdinde onu suç göreni de suçlandırır…
Allah’a ram bir adam, bir Allah adamının kapısında kırk yıl bekler, böylece arınmak ve Allah’a yaklaşmanın fırsatını kollar…
Türkiye, Avrupa Birliği’nin kapısında kırk yıl bekler, içeri alınmak ve böylece Avrupa Birliği’nin madde ve mana nimetlerinden faydalanmak ister…
Taptuk’un kapısında kırk yıl bekleyen ve ormandan dergâha her daim dümdüz odun taşıyan Derviş Yunus, küskündür ve manasıyla terk ettiği diyar namına aşk sigasıyla değil de, şaşkınlık sigasıyla “Allah Allah!” deyu inlemektedir!
Avrupa Birliği, kapısında bekleşen Türkiye’ye adeta Tanrılık taslar, ona şartlar koşar, içlerinden biri de, “Allah’larının” yasak ve suç saydığı zinanın, serbest ve yasal kılınmasıdır… Türkiye’nin, hem de Müslüman kimlikli hükümeti “Derhal!” deyu deyu zinayı suç olmaktan çıkarır. Böylece zinaya erişimi kolaylaştırmaktan vaki bütün zina cürümleri ile bu cürümler sebebiyle yıkılan ailelerin vebal cürmünü de, alnına bir vebal karası olarak çalar…
Bir Hadisin delalet ettiği üzere, her günahla kalbe çalınan ve gitgide kalbi karartan siyah lekeler, “muasır medeniyet” hevesiyle hükümetin kalbinden itibaren her uzvuna yayılır. Öyle ki; içlerinden, zümre kastıyla çeyrek seküler ve light laik takılanlar bile çıkar, yetmez, idare gemilerinin kaptanlık kamarasına kurulurlar… Din dili bile ağızlarda hicrettedir, hükümet başı ağzından salgın tedbirleri açıklanırken, hiç bari müminleri rencide etmeyici örtülü dil bile aranmaz ve yekten:
“Ramazan’da tam kapanırsak, turizm sezonunu yakalayabiliriz!”
Denir… Ve dahi, ip donlu kadınlar, plajlarda altın sarısı kumlara daha çok pike çekebilsinler diye Ramazan ayını apaçık fırsat gördüklerini hiçbiri gizlemez… Daha bu sabahın gazetelerinden birine manşetten “Turizmci bir ay istiyor!” diye tek sesli bir talep arz ettirirler…
Bu memlekete daha neler ve neler, Allah’tan kopmak ve Şeytan’a bağlanmak seyirli bir dalalet çizgisinde akıp gider…
Ve bu gidişiyle bu kahpe devran, kendisine itiraz nazarı atan her mümini devlet nezdinde fişler, hiç olmazsa onu “ham yobaz” vasfıyla parantezleyip çirkin gösterir…
Zira bu memlekette Allah’ın değil, Şeytan’ın dediği kanundur…
Zira bu memlekette Allah’ın istekleri eşikte paspas, Şeytan’ın istekleri duvarda halıdır…
Bir memleket düşünün ki; orada Allah yasaklı, Şeytan serbesttir…