İman ve İtikad Bostanlarımız Tepelenirken, "Millî Hedef" mi?

Yazan: 01 Mart 2021 13801

Kitlelerin, daha bir iletişir olduğu bu devrin en büyük çıkmazlarından biri de, dinden firak eylemiş sapıklıkların, avama kadar inmiş olmasıdır. Şeytanın bizzat kurguladığı ve kullandırttığı sapıklık mitralyözü, dine karşı hiç bari onu kavrayıp kullanabilenlerin elinde, bir yere kadar bir zarar belirtirken, şimdi aynı mitralyöz bir de, gözleri kapalı ve hedef gözetmeksizin her yeri tarayan avam kimselerin eline düşmüştür…

Kitle iletişim, kitleleri iletiştirirken, din sapıklıklarını da elit kimselerden, avam kimselere doğru üleştirmiştir ki bu, söndürülmez bir yangın olarak bir felakettir…

İşte buyurun; “İslam’da mezhep yoktur!” iddiasında bulunan bir kimseyle telefonda burun buruna getirilişim ve bir saati aşkın, dokuz yaşındaki bir çocuğa anlatır gibi İslam’da mezhebin ne idüğünü anlatışım ve sanki kendisine hiçbir şey anlatmamışım gibi aynı kimseden şöyle bir tepki alışım:

“Yav Peygamberimizin böyle bir şey dediğini nereden biliyorsun?”

Heyhat ki bu adam, tek bir adam değildir, belirttiği felaketle beraber her daim mitoz bölünmekte ve sayısını itikadî bir veba bereketiyle günden güne arttırmaktadır…

İnsanlara, dinsizliğin yolunu açmak için, dinin bilinme kaynaklarını itibarsızlaştırmak, eski model bir şeytanlık idi. Amma işte şimdi; bu eski model şeytanlık, kitlelerin daha fazla iletiştiği devrimizde işini daha kolay yapabilici bir imkâna ermiştir; eskinin, ancak muhitinde ve tek tek uzun temas kurmak suretiyle bu şeytanlığı kusabilen şeytanları, şimdi tek tuş ile ve tek bir an içinde dünyanın her yanına püskürebilmektedirler...

Üstelik, İslam’ın merkez üssü olma mesabesindeki Türkiye’de, bu şeytanlık, şeytanlık kategorisinde bile değildir!

Benim hasbelkader tevafuk ettiğim, bir saat çırpınmama rağmen saplandığı bataktan çıkaramadığım ve vaziyetiyle beni kızdırması gerekirken bir de haline üzüldüğüm vatandaş, gerçekte bir millettir ve modern zaman şeytanlıklarına karşı savunmasız haliyle bu milletin, benim mezkûr vatandaşa üzüldüğüm kadar üzülecek bir devleti de yoktur! 

iman ve 2

-Bak dayıcım! Çocuğunun okul çantasını aç, orada coğrafya kitabı var. Yaklaşık 150 sahifedir… Bu kitabı bir karıştır… Meridyenler, paraleller, ekvator çizgisi, muson yağmurları, poyrazı karayeli, Afrika’dan Amerika’ya, Antartika’dan Avrupa’ya, dünyanın her yanından boy veren bitkisi ağacı, anlayacağın bütün coğrafî bilgiler bu kitapta derlenmiş ve hazır halde önümüze konmuştur. Şimdi evvelkilerin bu zahmet ve tecrübeleri, böyle bir kolaylık halinde bize sunulmasaydı ve öğretmen senin çocuğuna ‘Hindistan’da muson yağmurları varmış, git ve yerinde bir gör! Sınavda sorumlusun!’ deseydi, nasıl olurdu? İşte İslam’da mezhep, din bilgilerinin erbabınca derlenmesi ve kendilerine riayet edilmesi için önümüze konulmasıdır… Yoksa esasta dört mezhebin dördü de bir… Namaz hepsinde farz, sadece edasının detaylarındaki bazı farklılıklar vardır ki; o farklılıkların da her biri gene sahih bir din bilgisine yaslanılarak teşekkül ettirilmiştir… Ve bu detay farklılıkları da; gene bir Hadis’e dayanarak söylüyorum, rahmettir… Hani dağlık yörelerde müminler daha çok Şafiî’dir, buralarda çalı çırpıdan, çakıldan taştan elinin ayağının çizilmesi ve haliyle kanaması çok daha muhtemeldir ve Şafiî mezhebinde, çizme dolana dek kan akmayınca abdest bozulmaz… Ve dahi Hanefî mezhebi, daha çok şehirlerde mukim müminlerin takip ettiği mezheptir… İçtimaî birlikteliklerin çokça yaşandığı bu yerlerde de, misal otobüsün demirini tutarken, bilet satın alırken, pazar tezgahında satış yaparken, namahreme hasıl olacak bir el değmesiyle abdest bozulmamaktadır… Bu kadar farklılıktan da, zulmet değil rahmet doğar…

-Yav ihtilaftan rahmet mi doğar, di get hadi… Peygamber hiç başka başka yapar mı!

Kendisiyle konuşma vasatı aşağı yukarı bu minvalde ve bir saati aşkın süren, ilmî mesele konuşmak mevzuunda çapı ancak bir kedi yavrusu kadar olan ama mezhepsizlikteki baremi, belki de isimlerini bile duymadığı halde Cemalettin Afganî, Fazlurrahman isimli sırtlanlara kadar çıkan bu adam ve o nevi avam kitleleri, bir başlarına bir avuç kartopundan başka şey değilken, işte kitlelerin iletiştiği bu devrimizde kitleselleşerek, itikadî bir çığa evrilme tehlikesi belirtmekteler…

iman ve 3

Meselenin bam teli; Fazlurrahman deseniz besmele çektiğinizi sanacak, Cemalettin Afganî deseniz Afgan devlet başkanından bahsettiğinizi düşünecek bir adamın, gönül eyvanında Fazlurrahman’a ve Cemalettin Afganî’ye ait büstlerin mukim olmasında düğümlüdür… Dağ heybetindeki zehiri, un ufak eden ve ekmeğimize un, çayımıza şeker diye katanlar, el’an iş başındadırlar, kurulu sistemin tüm imkânlarını hâlâ kullanmakta ve 1928 model buldozerlerini, 2021 modele evirmiş halleriyle hâlâ iman ve itikad bostanlarımızın üzerinden geçmektedirler…

Ve işte iman ve itikad bostanlarımız, hâlâ bu buldozerlerin insafına terk edilmiş vaziyetteyse, 2023, 2053, ya da 2071 bize, devletin koyduğu millî hedeflerin vaktini değil, mezkûr buldozerlerin model rakamını işaret etmektedir…

Neticede hâlâ, Hakk’ın iki avuç arası haykırışıyla ancak seslenebildiği ama maddî ve manevî bütün sapıklıkların, kurulu düzenin bütün mikrofonlarından haykırabildiği bir ülkeyiz…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi