İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Haberlerin vakay-ı adiyesine döndüğünden gözünüzden kaçmıştır, ben altını çizeyim:
19 Ekim 2020 tarihinde, HSK Genel Kurulu kararı ile ve Fetöcü oldukları gerekçesiyle meslekten ihraç edilen 11 hâkim ve savcının 6’sı, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra mesleğe girmiş…
Şimdi de, birkaç ay ilerleyip birkaç gün öncesine gelelim ve 21 Ocak 2021 tarihinde, İzmir merkezli olarak düzenlenen Fetö operasyonuna bakalım… Duyun da inanmayın; bu operasyonda alınan ve Fetöcü olduğu tespit edilen 11 teğmenin 11’i de, askerlik mesleğine 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra girmiş…
Fetö ile mücadele hassasiyetinin, handiyse tezgâh önünden geçen bir Fetöcüye muhabbetle baktıkları için levreklerin, istavritlerin, hamsilerin bile başını belaya sokabilici bir koyuluk belirttiği vaziyette, 15 Temmuz sonrasında Fetö hâlâ devletin en hassas iki kurumuna, Yargıya ve Orduya harıl harıl adam yerleştirebiliyorsa, bunun ancak iki sebebi olabilir…
İlki şu:
-İçeride hâlâ Fetö kadroları, hem de azımsanmayacak miktarda var!
Ama bu ilk sebep, tek başına işe yaramaz… İşte ilk sebebi işler kılacak ikinci sebep de şu:
-Fetö ile hususî iltisakı olmasa da, devlet kadrolarının Fetö kafalı, Fetö mantıklı, Fetö işveli, Fetö edalı, Fetö bakışlı, Fetö mantaliteli adamlara teslim edilmiş olması!
İlk sebeple beraber işte bu ikinci sebep, Fetö’nün, reenkarne olmuş haliyle Türkiye’de yeniden hortlama ihtimalini canlı tutuyor…
Fetulah Gülen, 40 yıl boyunca zehirli bir itikat yılanı gibi iman bütünümüzü ısırıp dururken tek kez irkilmeyen, hatta bu yılana, şifa emelindeki akupunkturcu muamelesi yapıp muhabbet duyan ve bu yılanla ilişkisini de, onun zehirli bir yılan olduğunu fikren idrak ettiğinden değil, her nasılsa devletle ters düşüp 15 Temmuz’da yüzüne şöyle bir tükürdüğünden dolayı kesen adamlardan elbette, devlet filtresini doğru mantıkla kullanmasını bekleyemezsiniz…
Düşünün; mülakat masasının bu yanında, masanın öte yanına nazar etmek ve devlete sızmasın diye Fetöcü seçmek üzere vazifeye sürülmüş adamlar, kafa mahsulü, Fetulah Gülen’in attığı tohumlarla teşekküle gelmiş adamlardan başkaları değil!
Karıştırmayın ha, bunlar “Tilki olanı tilki bilir!” hesabıyla ve devlet cinliğiyle vazifeye getirilmiş de değiller!
Aksine bunlar, tabiatı saman kılınmış vasıflarıyla, saman tabiatlı Fetöcüleri, metal dedektörüyle tespit etsinler diye vazifeye sürülmüş adamlardır ve vazifeye getiriliş vesileleri de, saman tabiatının bizzat devlete kadar sirayet etmiş olmasındandır!
Yoksa siz, Fetö’nün bu manada devletten, hatta Türkiye’den tasfiye edildiğini mi, Fetulah Gülen’in, kırk yıldır ektiği zehirli tohumların mahsule durmadığını mı sanıyordunuz?
Ağlayın şu vaziyete ki; Fetö ile mücadelenin, duyuşta, düşünüşte, kavrayışta, bakışta hık demiş ve Fetö’nün burnundan düşmüş adamlar eliyle yürütüldüğü bir bağlamda, Fetö’nün, Zümrüd-ü Anka Kuşu gibi küllerinden yeniden doğması için, seçmenin yüzde birlik kesiminin oy tercihini değiştirmesi yetecektir… Üstelik bu apaçık hakikat, sırf bize ait bir kıymet hükmü değil, Ak Parti propagandacılarının da sık sık dile getirdiği ve:
“Recep Tayyip Erdoğan giderse Fetö gelir!”
Diye ifade ettikleri bir gerçektir. Ama işte, saman tabiatlı kimselerin ağzında yavan olsa da, tastamam gerçek olan bu propaganda cümlesi, içinde şu hakikati de taşımamakta mıdır:
“FETÖ ile öyle muşambadan mücadele ettik ki; yüzde birlik bir seçmen kitlesi taraf değişse yaptığımız her şey eriyecek ve Fetö, zehirli ve betondan gerçekliğiyle yeniden ortaya çıkacak!”
Yani Fetö ile mücadelede bakmayın öyle, balık tezgâhındaki balıklara kadar handiyse kelepçe vurucu bir hassaslık gösterildiğine… Vaziyetin nasıl bir muşambalık belirttiğini anlamak için, Fetö ile mücadelesini, 15 Temmuz’dan sonra değil, devletten ve Ak Parti’den önce, varlık plânına çıktığı çeyrek asırdan beri yürüten Seriyye Hareketi’ne bakmak ve özellikle 15 Temmuz’dan sonra çelenkler takılmayı hak eden boynunun, daha bir sıkıldığını görmek yetecektir.
Ya da saman tabiatlı ve Fetö kafalı mülakat adamlarının, bütün puan dallarında birinci olarak çıktığı mülakat kürsüsünde bazı gönüldaşlarımıza “Seriyye ile bağın nedir?” diye yönelttikleri soruyu duymak, sonra da bu bağ var diye onların mülakat ile bağlarını kesmelerini, isimleri üzerine çizik atmalarını görmek yetecektir…
Bunlar, saklama durumunda olmadığımız, herkese aşikâr olan şeyler… Aşikâr olmayan nice şeyiyse şimdiye dek, Fetö ile mücadeleye zarar vermemek adına hep yutkunduk, hoparlöre bağlamadık, dillendirmedik, dillendirmemeye devam etmekteyiz… Günü gelirse, onları da elbet açar ve tescilli Fetö düşmanı milli ve yerli yapılara, hem de Fetö’nün gayrımilli ve ecnebi olduğu tescillendikten sonra, ticaretten bürokrasiye, proje faaliyetlerinden resmî iltisaklara kadar tam saha mobing uygulandığını tek tek izah ederiz…
Şimdilik şunu biliyor, onunla yaşıyoruz: Allah’tan başka güce baş eğmeyen kimselerin baş belası, Allah’tan başkasına eğilmeyen başlarıdır ve bu haliyle bu baş belası da, başa gelmiş baş şereftir!