İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Kadın etrafında sahte bir merhamet borsası kurmak ve buradan kadın ile erkek arasındaki insanî muvazeneyi bozmak, uluslar arası bir şeytanlık hedefidir. Erkeği kadınıyla, insanlar arasındaki muvazene ve kıymet vahidi, Allah’ın insan için yazdığındadır:
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır…” (Hucurât-13)
Şeytan hacetgâhı Avrupa’nın fikirde taşıyıcı kolonlarından biri olan Eflâtun-u Şeytanî’nin “androjini” diye bahsettiği ve hem kadın, hem erkek olan üçüncü bir insan cinsi, aslında Şeytan’ın kendilerine vahyettiği (Enam-121) kimseler eliyle oluşturmak ve bu yolla da Allah’la savaşmak istediği bir figüranıdır.
Ya Allah’ın tanışalar diye yarattığı ve aralarındaki üstünlüğü takvaya bağladığı kavim ve kabileler? Onlar da, modern zamanlarda Batıdan gelen “nasyonalizm-ulusçuluk” heyulasıyla biribirlerine üstünlük taslayıp durmaktalar…
Şeytan, Allah’ın yazdığını silmek, yaptığını bozmak istiyor. Bu net…
Kadın ile erkek arasındaki ilahî muvazeneyi, insanların Allah’tan ve ahlâktan koptuğu eski devirlerde genellikle kadın aleyhine bozan Şeytan, bunu sanki kendi yapmamış gibi şimdi de modern toplumlarda bu muvazeneyi erkek aleyhine bozmak istiyor. Batının kıymet hiyerarşisinde kendine krallardan, erkeklerden ve atlardan sonra yer bulabilen kadın, şimdi kibir atının sırtında ve sahte bir krallıkla Batıda hükümrandır, erkeğin boynuna zincir dolamış vaziyettedir ve adeta bir Şeytan şövalyesi halinde de yönünü İslam toplumlarına döndürmüştür.
Feminizmin, şeytanî bir his halinde bütün kadınların şahsiyet burcuna sancak diye asılmak emeli, maatteessüf Türkiye’de devlet ve devlet eliyle de millet nezdinde karşılık bulmuştur. İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Birliği’nin bir şeytan taktiği olarak ilk çalımını Türkiye’ye atmıştır. Böyleyken bu çalımı yiyenlerde, insanî hakikat namına gol atmış olmak gibi bir şen şakraklık hali peyda olmuştur.
İstanbul Sözleşmesi, artık alenen belirmiştir ki; Ak Parti’nin kadın örgütlerince bir haysiyet kazanımı olarak görülmektedir. Hatta kıldan tüyden mevzularda bile yaka paçaya geldikleri solcu kadın dernekleriyle, bu hususta tam sırnaşlık muvazenesi sergilemektedirler.
“Muhafazakar Amazon” diye tarif edebileceğimiz bu kadınlar, dünya çapında estirilen feminal fırtınanın etkisiyle üstelik, Ak Parti gemisinin dümen halkasına el atmıştır. Müminlerin toplu bir çığlık halinde “İstanbul Sözleşmesi iptal edilsin!” yollu talepleri, Recep Tayyip Erdoğan’ın “Nas değil, değişebilir!” şeklindeki teselli cümlesine rağmen, asla ikramiyesiyle kendisini arz edecek gibi bir ihtimal belirtmemektedir. Aksine devlet, onu yöneten iktidar eliyle sürekli İstanbul Sözleşmesi’nin ruhu mesabesindeki Toplumsal Cinsiyet kavramıyla sobelenmekte, ama her defasında onunla yeniden kırıştırmak yollu başka bir an kollamaktadır.
Anadolu insanı, teferruattaki şeytanlığı görmeseydi mesela, Toplumsal Cinsiyet kavramı körpe çocuklara okullarda ve zihin çeperlerinden enjekte edilecekti. Hatırlayın, Ayşe’nin sofra kurmasından, Ali’nin top atmasından rahatsızlık duyan Milli Eğitim, sanki de, Allah’ın yazdığını yeniden yazmak isteyen Şeytan’ın bizzat kaleminden çıkmış gibi vaziyetiyle bu projenin sloganını şöyle mahyalaştırmıştı:
“Yeniden yazmaya var mısın?”
Bu ses, Anadolu’yu Anadolu yapan değerlerin iptali ve Avrupa’yı Şeytan hacetgâhı yapan pisliklerin derci içindi. İptal edildi ama onu tatbik etmek isteyenler ondaki şeytanlığı gördükleri için değil, Anadolu insanını cahil gördükleri ve cehaletten doğma tepkilerinden çekindikleri için…
Bu sebeple durmadılar… Yemyeşil bir kır ağacı gördükleri Toplumsal Cinsiyet kazığını bu manada kürdan boyunda parçalara ayırdılar ve apış arasından sığdırılamayan bu kazığı, bu defa diş aralıklarından tek tek geçirmek suretiyle aynı hedef noktasına varmak emeline düştüler!
Toplumsal Cinsiyet’e apış arasını kapayan canım Anadolu, artık uzatan ele göre diş aralarına kadar kapanmak zorundadır!
Bakalım, devran nasıl işleyecek ve bu kazık, kimin neresine geçecek…
Allah büyüktür!