Bir medya patronunun, aylık nafakası 125 bin lira olan eski karısı kitap yazmış… Ya da kitap karalamış, çizittirmiş, biçmiş, tikmiş, saçmış, şey etmiş mi desek? Ne ise ne, bu kitabın ilk baskısı 40.000 adet imiş… Kitap tükenmek üzere olduğundan ikinci baskıya hazırlanıyormuş… Yedi Kocalı Hürmüz namlı kart bir kadın artist de, bu kitabı şey ettiren kadının eski kocası, kendininse yeni patronu olunca eline maşasını almış ve kitabın toplatılması için çağrıda bulunmuş… Zira daha otuzlu yaşlarına bile ermemiş kitabın şey ettireni, türlü saçmalıkla doldurduğu kitabın “Cilt ve Beslenmeye Dair İpuçlarım” başlıklı kısmında; hidroklorik asit ile hyalüronik asiti karıştırmış ve “kendisi gibi güzel olmak isteyen” takipçilerine her gece yatmadan:

               “Hidrolik asit ve nemlendiriciyi unutma!”

Diye tavsiyede bulunmuş… Hyalüronik asit, cilt dokusuna esneklik verip nem kazandıran bir bileşen… Krem gibi düşünün… Hidrolik asit ise hidrojen ve klor elementlerinden oluşan kimyasal bir bileşik, bilindik ismiyle tuz ruhu! Yani kitap şey ettirip okurlarına hayata dair tavsiyeler veren kadın, aslında okurlarına:

“Yatmadan önce yüzünüze tuz ruhu sürmeyi unutmayın!”

Demiş oluyor. Ve bu kitap, sadece tuz ruhu tavsiye eden bölümüyle değil, bütün bölümleri asil insan ruhuna kezzap vasfıyla 40.000 adetli ilk baskısından sonra ikinci baskıya hazırlanıyor!

Fikir vasatımızın nasıl bir harabelik belirttiğini anlamak için bir bu vaziyete, yani böylesi şey ettirilen kitapların ülkemizde güneş sızmaz ormanlar gibi gürlük, bir de gerçek fikir hummalı eserlerin yok olmak üzere olan ormanlar gibi kellik belirten satış rakamlarına bakın ve milletimizin maatteessüf:

“Zehirle pişmiş aşı yemeye kim gelir?”

Diye seslenen Yunus Emre isimli aşıklardan çok daha fazla,

“Şeker ambalajıyla kaplanmış b.ku yemeye kim gelir?”

Diye böğüren, insan suretli danalara rağbet gösterdiğini, gene o rakamları kıyaslayarak anlayın…