İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Kemalizm için tarikat demek, bir nevi Osmanlı demektir. Osmanlı’dan, Eflak’ın “Kazıklı Voyvoda”sı kadar nefret eden bu illetli anlayış, aynı miktarda tarikatlardan da nefret eder ve Osman Bey’i, Şeyh Edebalî, Fatih’i, Ak Şeyh Şemseddin, Yavuz’u, Zenbillî Ali Efendi ile zihin halitasına birlikte kodlar ve birlikte nefret eder… Kendi sulta devirlerinde de Muhammed Esad Erbilî, Abdulhakim Arvasî, Süleyman Hilmi Tunahan, Şeyh Said gibi tarikat erbabını hep, Osmanlı’nın arta kalmışları olarak görür, kimini zehirler, kimini asar, kimini sürgün eder, kimini de zindanlara doldurur, Cumhuriyet devri boyunca da tarikat mekteplerini her daim, merdiven altı bir varlık siyasetine mecbur eder. Hiçbir şey yapmadığı devrelerinde bile hiç olmazsa, gerçek bir irfan yuvası vaziyetindeki tarikat mekteplerinin önüne jandarmasını diker, gelip gideni kayıt altına alarak fişler, böylelikle buralara doğru yaşanan insan akışını da zayıflatmak ister. Menzil’den İsmailağa’ya, İskenderpaşa’dan Erenköy’e, gerçek alim ve veliler etrafında teşekküle gelen tarikat mektepleri, Cumhuriyet’in kuruluşundan, Ak Parti’nin tek parti iktidarındaki kuvvetli yıllarına kadar her dem bir imha mevzuu olark görülür, bir tehlike menbaı olarak gösterilir ve bir kalkışma ocağı olarak fişlenir. Ak Parti ile birlikte, hiç olmazsa devlet aygıtının kabartma çeperlerinden bu düşmanlık algısı silinir. Zaten bütün gerçek tarikatlar da, böylesi bir silgiliği etsin diye AK Parti’ye, Ak Parti teşkilatlarından maada yardım etmiştir.
Ama gerçek tarikatların, kök alakalarını Has Oda sırrına, yani Allah Resulü’nün Hicret vakti Sıddık-ı Ekber’le baş başa kaldıkları mağara günlerine kadar uzattıkları bir vasatta, tarikat düşmanlığı devletin mermerden ana kaidesinde mündemiç durur. Öyledir ki; gerçekte bir tarikat olmayan, tarikat müktesebatından faydalandığı halde aslında tarikatları da devri geçmiş yapılar olarak düşük gören FETÖ, gerçek kimliğiyle faş olunca bir anda, kısa süre evvelinin tarikat düşmanlığı hortlar, mermerden soğuk yüz kendini gösterir ve FETÖ şahsında bütün tarikat odakları yeniden hedef haline gelir gibi olur. Bu hengâmda Fetö’yü gösterip:
“Bütün tarikatlar da birer Fetö!”
Diye propaganda yapan Kemalistlere her yerde rastlamak mümkündür. Hatta bunların bir kısmını bizzat haşlamamız gerekecek kadar etrafa yayılmışlardır. Bunun yanında, bu propagandaya kapılan sade halk tabakaları da oldukça fazladır. Hatta bunlarla sık sık, bu hususla ilgili olarak doğurulmak istenen algı çalışmalarını konuşur, dururuz.
Ama bütün bunlardan öte, Ak Parti idaresindeki devlet içinde de, “denetim altına alınmak” gibi iyi niyetli bir “paranteze alış”la başlayan ama neticesi kötü niyetli “tırnak işaretleriyle dişlenmek” olan yanlış bir tarikat siyaseti baş göstermiştir. Eskinin ya da yeninin Ali Kalkancı modellerini, poker pulu gibi masaya süren ve sonrasında kumar gözbağcılığıyla, değil kumarhane masasında bulunmak, kumarhane içinde, hatta kumarhane hinterlandında bile bulunmayan gerçek veli ve tarikat ocaklarını bitirimhane tabiriyle kusturmak isteyen bir nabız, maatteessüf devlet içinde yeniden atmaya başlamıştır. Başlamıştır ki; 1 Ağustos 2019 günü, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir kurum olan Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, düzenlediği mesleki gelişim programında slayt perdesine beyin görselli şu cümleyi yansıtabilmiştir:
“Beyin, 2,5 milyon GB kapasitelidir. 100 milyar hücresi ve 15 milyar nöronuyla günde 24 saat, haftada 7 gün, yılda 52 hafta çalışır, ta ki sahibi bir tarikata girene kadar…”
Lisan edası ve tedai bağlantısına bakılırsa, tam bir eşek ve -dindar ambalajlı da olsa!- tam bir İslam düşmanı tarafından kurulduğu aşikâr bu cümleyi, katlanmış ve sahibinin apış arasına sokulmuş bir kuyruk gibi ters döndürüyor ve kuranının bulunup cezalandırılmasını Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bekleyerek iade ediyoruz:
“Tarikat, ilahi aşk açısından namütenahi kapasitelidir. Gerçek müntesip ve müstefid adedi sır haliyle, insan gönlü ve mümin imanının her zerresinde gerçek tarikatın zikir halkaları kuruludur ve bu halkalara girilmesi dilekçeye değil, dilemeye ve dilenmeye tabidir. Bu hakikat pek alenidir; ta ki, gönlü, bağırsak düğümleri arasına sıkışmış ve orada ifrazat bombesi yapmış pislikler bunu hiç anlamazlar…”