Chp Terbiyecisi Melih Gökçek

Yazan: 30 Mayıs 2019 3462

 Ankara’da sağır sultan dâhil herkeslerin duyduğu ve siyaset üstü halk lisanının dillendirdiği şu tekerlemeyi galiba bir tek Ak Parti duymadı:

                “Melih Gökçek’e ayıp ve yazık ettiler…”

Ankara’ya gelişim, 28 Şubat sürecinin bir şampanya şişesi gibi rejim sahiplerince kafaya dikildiği ve Müslümanların üzerinden gırla geçirildiği dönemle beraber, Melih Gökçek’in başkanlık devrelerinin de başlarına rastlar. Dile kolay, başkanlığı çeyrek asra yakın sürdü. Kendisini bu devreler boyunca, CHP’nin hadsiz, ukala, İslam düşmanı tiplerini sirk maymununa çevirici ve müminlerin gönüllerini ferahlatıcı bir uğraşta gördük… CHP kodamanlarından aldığı tazminatlarla vatandaşa dağıttığı döner silindirleri, gövdelerinden yağ akıttıkça ciğerlerimizin yağı eriyor, İslam’a ve Müslümanlara teklifsiz küfreden bu adamları madara eden Melih Gökçek’le de övünüyorduk… Yaşı ve mana baremi müsait olanlar bu dediklerimi hatırlayacaklardır. Melih Gökçek adeta, elinde ucu kurşunî topuzlu kırbacı ve yakasında “CHP terbiyecisi” unvanıyla bu kavganın hep baş at adamlarından oldu. Baskın vasfı kafasız ve imansız adamlar için “kafa koparıcılık” idi. CHP’nin, gözde prens ya da prenses diye sahneye sürdüğü birçok ismi, üzerine oynaya oynaya tarihe gömdü. Gömdükleri o kadar çok idi ki, onları unuttuk ama Melih Gökçek’in bütün bu yaptıklarını da bizce Ak Parti unuttu. Hırsızlığı, arsızlığı, yolsuzluğu var ise görevden alındıysa ortaya konulmalı ve dile getirmeye çalıştığımız bu ukde vatandaşın gırtlağından sökülmeliydi. Ama yapılmadı. Bir hırsız, arsız ve yolsuz gibi görevden alındı ama bağra basık haliyle de öylece bırakıldı. Ama yerine Ak Parti tarafından göreve atanan Mustafa Tuna, “CHP terbiyecisi Melih Gökçek”i, CHP’lilerin önüne “Hırsız ve yolsuz bu!” diye atmaya kalktı. Yetmedi, Melih Gökçek’le çay içmiş herkesin peşine düştü, içtikleri çayları burunlarından getirmekte rahmet gördü, belediye bürokratlarının peşine adeta narkotik köpekleri saldı. Oysa Ankara’yı birazcık tanıyan herkes bilir ki; Melih Gökçek, çoğu muarızının bile küfrede küfrede kendisine oy verdiği ve haksız olarak ama hakkını teslim ederek:

“Adam çalıyor da, çalışıyor da kardeşim napalım!”

Diyerek başarısı karşısında teslim olduğu biriydi. Buna rağmen şöyle bir gerçeğin varlığını da kaydetmeliyiz: Ak Parti kadrolarındaki atalet ve sakaletin yerel ölçekteki bir benzeri, Melih Gökçek’in kadrolarına da hâkimdi. Fakat nasıl Ak Parti kadrolarındaki atalet ve sakaleti Recep Tayyip Erdoğan’a da teşmil etmek derin bir hata olacaksa, aynını yerel ölçekte Melih Gökçek’e teşmil etmek de derin bir hata olacaktı ve oldu. Mansur Yavaş’ı terbiye etmek, baskın vasfı, belediyecilik tecrübesinden başka “aile terbiyesi görmüşlük” olarak takdim edilen Mehmet Özhaseki’nin değil, belediyecilik terbiyesinden başka “edepsizi terbiye edebilicilik” vasfıyla Melih Gökçek’in işiydi. Bu iş ona bırakılmalıydı, kaybedilecekse onunla kaybedilmeliydi ki; hiç bari kaydettiğimiz türden bir ukde içlerde kalmamalıydı. Kaldı ki yazıyoruz ve seçimlerde alenen gördüğümüz bir şeyi kaydederek topluyoruz: Binlerce belediye çalışanının, sırf Kanuni Melih Gökçek zamanında çalışmışlar diye Sarı Mustafa Tuna Hazretleri tarafından gadre uğratılmasının nefsî hıncı, bu çalışanların Ak Parti bayrağı asarken bile “İnşallah Ankara’yı kaybederiz!” diye beddua etmeleri şeklinde tecelli etti… Bunu çok net olarak biliyoruz… Kulaklarımızla duyduklarımız, gözlerimizle gördüklerimiz de bizlere kalsın… Seçim faturası mı; işte Ak Parti aleyhine Ankara’da şişirilen faturanın plastik balonunun üfleyen bir soluk da bu mevzu…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi