İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Henüz bir ortaokul öğrencisi iken Elazığ öğretmenevi önünde marşlar, ezgiler çalan, adını daha evvel duyduğum, Müslümanların kâfirler ile savaştığını bildiğim bir beldeye yardım toplamak için açılmış bir çadırın içerisinde buldum kendimi.
Çeçenistan'a yardım çadırı…
Hem merak edip öğrenmek hem de bir faydam olur düşüncesiyle aldığım Çeçenistan’ı ve oradaki savaşı anlatan hikâye kitaplarını çok kısa bir sürede okumuştum. Benimde bir şeyler yapmam lazım diye yardım çadırından aldığım ve bir yıl öncesine kadar hala cüzdanımda taşıdığım el broşüründen de faydalanarak 'Onlara Dua Edelim' başlıklı kısa bir bilgilendirme ve dua isteme yazısı yazmıştım. Büyük çoğunluğunu broşürden esinlenerek kâğıda aktardığım bu yazı bir meseleye dair yazmış olduğum ilk yazıydı. Her dershane çıkışı Abdullahpaşa mahallesine, Abdullahpaşa ve Çevreyolu isimleri ile giden iki otobüse dönüşümlü binerek, eve varmadan beş altı durak öncesinden inerek yazdığım bu yazıyı sanki bir afişmiş gibi; duraklara, elektrik direklerine, yapıştırılması mümkün olabilen her yere koli bandı ile yapıştırdım. Kendi namıma yapmış olduğum ilk eylem olmuştu bu.… Bu ilkleri yaşadığım belde olması ve Cihat beldelerine de muhabbetle baktıran ve onları sevmeme vesile olan bu muhabbetin çıkış yeri olması hasebiyle Çeçenistan'ın benim nazarımda hep hususi bir yeri olmuştur. Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar derler ya, birçok aslana ev sahipliği yapması ile beraber benim nazarımdaki Cihat beldelerinin aslanlık payı hep, aslanların geçit alayı olan Çeçenistan'ın olmuştur…
SSCB'nin dağılmasıyla 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Çeçen Cumhuriyeti İçkerya'da kan, gözyaşı, acı ve zulüm hiç dinmedi. Birinci Çeçen savaşı diye adlandırılan ve başlangıcının üzerinden yaklaşık 25 yıl geçen o günden bu güne kadar devam eden mücadelenin belki en kısa özeti; dert, çile, ismini ümmet kalesi burcunda bayraklaştıran kahramanlar, sembol şahsiyetler, evlatsız ana, gözü yaşlı baba, babasız çocuk, gönlü yaralı eş ve Allah(cc)'a verilen binlerce baş!..
O başlardan bir ''baş''... İlk komutan, ilk lider, imanlı bilek, cesur bir yürek... Bir telefon... Alçakça bir suikast… Başkansız devlet, yiğitsiz ümmet, reissiz bir ev aslan gibi ŞEHİD, CAHAR DUDAYEV...
Kardeşliğin, akrabalığın sadece bel bağı ile olmadığına inananlar için ''Bizden torunlarımıza kalacak en büyük miras; Hürriyet uğrunda savaşmak. Hakkı yaymak uğrunda can vermek olacaktır'' diyen Kafkas Kartalı ŞEYH ŞAMİL'in öz be öz torunu... ''Kimse Allah(cc)'ın müsaade ettiğini yapmama engel olamaz'' diyen, ''Halkın Kahramanı'' madalyasını vuslatıyla Hakk’ın adamı olarak taçlandıran yiğit. Cihada adanmış bir ömür, şehitlik onun için en büyük onur... ŞEHİD ŞAMİL BASAYEV...
İslam’dan yanlış içip zehirlenen bazı kendini bilmez nasipsizlerin ayrılıkçı terörist diye lanse ettiği şerefli komutan. ''Kazananın sen, kaybedenin bizler'' olduğu bilinciyle senin ardından duamızdır; 'Efendimiz(sav), sancağının altında başını ov'. Her şeyiyle ŞEHİD, DOKKO UMAROV...
Önce Afganistan, ardından Tacikistan ve nihayet Çeçenistan’da Allah yolunda cihat... Evladı Salih'e yazdığı mektupta "İslam tarihi sayfalarında, sadece Allah yolunda verdikleri sözleri tutanlar şerefle kayıt edilmiştir." hitabına sadık kalıp, İslam tarihi sayfalarına düşen kayıt. Küfre karşı her daim mücadele ile geçen bir hayat... Şehadet için atan bir kalp ve zehir ile gelen vuslat... ŞEHİD ÖMER HATTAB...
Otuzlu yaşlarının başında, gönlüne kazdığı tevhid, bandana ile her dem başında. 'Yalnız Kurt' lakaplı yiğit, "Allah’ın bana verdiği ömrü, O’nun yolunda ve kendi vatanıma harcadım." diyen ŞEHİD, SELMAN RADUYEV...
Şerit mahkemesi yargıcı, "Müslümanların en büyük namusu Peygamberleridir. O’na karşı yapılan saldırılara karşı çıkarken ölmek, bir Müslüman için en büyük gururdur." diyerek bir yandan Rusya ile savaşırken diğer yandan Avrupa'ya tehdit mesajları gönderen Peygamber aşığı, ŞEHİD ABDULHALİM SADULEYEV...
Usame bin Zeyd hazretlerini hatırlatan genç. 21 yaşında general olan 'İslam Alayı' komutanı. 2. Çeçen harbinde düşmanı ilk karşılayan el, ŞEHİD ARBİ BARAYEV...
Türkiye’de haince ve kalleşçe suikasta uğrayan bir Fahri Konsolos. Konsolosluğun 'Fahri' olması bile içimizi acıtıyorken, suikasta, suikastın hainliğine ve kalleşliğine ne demeli? Başındaki 'Fahrilik' hasebiyle; Türkiye’de ünsüz Hak katında ünlü... ŞEHİD MEDET ÖNLÜ...
Niceleri ve daha niceleri, Allah için can veren binlerce İslam eri...
Adını bile zor duyduğumuz, bu topraklarda Şehit olmuş MEDET ÖNLÜ; 1960 Kahramanmaraş doğumlu, üniversite eğitimini Bursa'da tamamlamış, Rus ordusunun Çeçenistan da yaptığı haksız işgale, zulme, insan hakları ihlallerine ve diğer tüm haksızlıklara karşı yıllarca Çeçen bağımsızlık mücadelesinin Türkiye'deki en öne çıkan temsilcilerinden biri olmuş, 2005 yılında Çeçen Cumhuriyeti İçkerya'nın Türkiye Fahri Konsolosu olarak atanmış olup, Türkiye'ye gelen öğrencilere, savaş gazilerine, ailelere; eğitim, sağlık, ikametgâh, barınma ve diğer her türlü sıkıntılarında yardım sağlamakla görevli ve bunlar dışında, Rus zulmünü, Rusların yaptığı katliamları ve Çeçen Davasının haklılığını kamuoyuna anlatmakta, Çeçenlerin Türkiye’deki sesi olmaktaydı. Medet Önlü 22 Mayıs 2013 tarihinde ofisinde saldırıya uğradı. Katil, ofisteki kamera ve polis tarafından tespit edilmişti. Suikastçı ve azmettiricinin kim olduğu hakkında kanıt sağlayan diğer delil, ŞEHİD MEDET ÖNLÜ ‘nün çok yakınından birkaç kişi dışında kimsenin haberi olmadığı ve yıllardır Çeçence el yazısıyla yazdığı günlük notlar oldu. Suikastın azmettiricisinin, Rusya vatandaşı Rizvan Esbulatov ve tetikçinin Murat Aluç oluğu kamuoyu ile paylaşıldı. Bunların bilinmesine rağmen bir arpa boyu yol alınamadı. Alınamayan yolun, Putine ve kuklası hayvandan da aşağılık olan Kadirova varacağı aşikârdır. Birileri terörist arıyorsa yüzünü çevirsin ve oraya baksın..
Suikastın üzerinden 6 yıl geçti, evvela ne Medet Önlüye, sonra da ne temsil ettiği değerlere, ne de onun bu topraklarda tüttürmeye çalışırken akamete uğratılan manasına sahip çıkabildik. Önlü, sahipsiz ve kimsesiz kalan Çeçen mücadelesiyle aynı kaderi paylaştı. Zulümden kurtarıp toprağına getirdiği, kendisine sığınan Yahudi’yi bile koruyup kollamayı bir vazife bilip bunu en iyi şekilde icra etmiş bir medeniyetin bakiyesi olarak mirasyedi bir evlattan-torundan öteye gidemeyip, atalarımıza benzer temayüller bile gösterememek bu toprakları bize yaşanır kılan mukaddesata halel getirmekten başka nedir ki?
Cemal Kaşıkçı olayının yıl dönümü sebebiyle gündemleri işgal ettiği, ajanslara düştüğü bu günlerde gönlüme, gönüllerde, dillerde, medyada Kaşıkçı kadar yer bulamayan, La İlahe ile bütün İlahları reddedip, İllallah diyerek bütün benliğini O (c.c.)’na teslim eden Medet Önlüler düşüverdi. Bu vesile ile Allah hem ona, hem onun izinden gittiği Müslümanlara rahmet eylesin.
Son söz babında Şehit Medet Önlü, Çeçen mücadelesini tariflendirip izah ederken ,''Hiç kimse şunu unutmasın ki izzetli mücadelemizin 'ümmet' takıntısı vardır'' diyordu. Ümmetin de izzetli bir mücadele takıntısı olmaya başlayınca Medet Önlülere sahip çıkıp, ruhlarını şad edebilecektir.