2023 Çok Güzel Olacak(!)

Yazan: 15 Mayıs 2019 8056

Sıkça duyduğumuz bir klişedir bu:

“2023 çok güzel olacak!”

Tabi bu temenni sadece 2023 yılı ile sınırlı değildir. Misal, 2018 yılında yaşanan ekonomik kriz esnasında birileri çıkar ve kendinden çok emin bir şekilde şöyle der:

“2019 yılı çok güzel olacak!”

“Tamam da neye göre ve nasıl çok iyi olacak? Bu iddianızın dayanağı ne?”

Dersiniz, lakin sizi tatmin edecek bir cevap alamazsınız. 2019 yılı geldi ve geçiyor ama 2018 yılında yaşanan sıkıntılar da artarak devam ediyor. Keşke hiçbir sıkıntımız olmasa… Keşke her günümüz güllük ve gülistanlık olsa… Temennide bulunmaya gerek kalmayacak bolluk ve refahın içinde olsak… Keşke… Ama maalesef realite böyle değildir. Keşke parası maalesef gerçeklerin pazarında para etmiyor. Mesnetsiz ve gayretsiz temennilerde ve milletin bilmediği ama kendilerinin bildiğini iddia ettikleri şeylerde 2023 yılının yeri ayrı tabi… Bir kere Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılı olması önemli bir sebep… Lozan’da yapılan antlaşmada hayatta kalmamızın teminatı olarak batılıların bize 100 yıllığına imzalattığı gizli maddelerin bulunduğu iddiası(!) ve bu sürenin sona eriş tarihi olması filan… Bir kere böyle bir madde varsa ve gizliyse, sen nereden biliyorsun? Toplumsal bir krizin veyahut sıkıntının yaşandığı her zaman diliminde birileri çıkıp günü kurtarmak ve milletin gazını almak için aynı tekerlemeyi tekrar eder durur:

“2023 çok güzel olacak!”

Kimse kusura bakmasın! Bu tür çokbilmiş ve istihbarî ağızların sahiplerinin hepsi de boş konuşuyorlar. Bu tür ağız sahipleri genelde bir dünya görüşüne nispeten geçmiş, an ve istikbal muhasebesini yapmaktan aciz, komplike bir fikir ve düşünce trafiğine sahip olmayan insanlardır. Batı, senin aleyhine olarak sana Lozan’da o gizli maddeleri imzalatacak güçteydi de madem niye o maddeleri sana süresiz değil de 100 yıllığına imzalattı? Süresiz imzalatarak işi kökünden halledemez miydi? Senden korktuğu için mi süresiz değil de 100 yıllığına imzalattı o maddeleri? Misal, aynı batı Montrö Boğazlar Sözleşmesini bizim aleyhimize olarak neden süresiz imzalattı da sizin üst perdeden konuşarak bildiğinizi iddia ettiğiniz ve bizim de cahilliğimizden(!) ötürü bilemediğimiz, bizim aleyhimize olan Lozan maddeleri 100 yıllığına imzalattı? Bu tür çokbilmişlikler ve kuru temenniler düşünmeyen, üretmeyen, çalışmayan, tembel, uyuz ve aşağılık psikolojisine sahip insanların ve milletlerin karakteristik özellikleridir. Adamın dünyadan haberi yok, strateji nedir bilmez, psikoloji nedir bilmez, global dünyayı okumaktan aciz, ekonomik düzeni anlamaz, uluslararası politikayı okumaktan cahil, ama bütün bu gafletinin ve cehaletinin yanında bütün bu sebepler silsilesini ve zahmetsiz rahmetin olmadığı hikmetini hiçe saymak hususunda çok cesur ve özgüvene sahip:

“2023 çok güzel olacak!”

He yavrum, he… 2023 çok güzel olacak, he… 2023 olunca küfür dünyası toplanıp senin üzerindeki bütün siyasi, askeri, psikolojik, politik ve ekonomik baskıları kaldıracak… Rusya asırlardır kurduğu sıcak denizlere inme politikasından vazgeçecek… Hatta indiği yerlerden de geri dönecek… İran, asırlar boyunca sana açık ve gizli diş bilemelerini bir kenara bırakıp tövbe edecek… Avrupalılar, Haçlı seferleri düzenlemekten vazgeçip kendi elleriyle ortaçağlarına geri dönecekler… Amerika artık senin üzerinden kurduğu planları bir kenara bırakıp emekliye ayrılacak… Çin, Türklerden korktuğu için asırlar önce inşa ettiği Çin Seddi’nin gerisine çekilecek ve kendisini dünyadan tecrit edecek… Cinayette ve hıyanette kendi Peygamberlerini bile katledecek kadar zirve olan Yahudi milleti, tarihî bütün rollerinden ve iddialarından, elbiseden soyunur gibi soyunacak ve insanlık, özellikle de İslam âlemi, câri olan ve olması muhtemel Yahudi tehlikelerinden emin olacak… Bu saydığımız devletler bunları sırf sen iddianda haklı çıkasın diye yapacak… Ve bütün bu saydıklarımız 31 Aralık 2022’den bir gün sonra, yani 2023’te olacak... Tarımda, hayvancılıkta ve teknolojide üretim had safhaya çıkacak… Ekonomi birden uçacak… Ve bütün bu saydığımız şeylerin sebebi de sadece 2023 yılına gelinmiş olması olacak, öyle mi? Şahsen ben Müslüman ve Türk düşmanı bir kişi olsam (Allah muhafaza!) ve düşmanımın böyle bir hayal dünyasında yaşadığını bilsem, tanrı diye neye inanıyorsam oturur o tanrıya günlerce şükrederim… Çalışmayan, düşünmeyen, zahmet çekmeyen, üretmeyen, fikretmeyen, silahlanmayan, eğitim seviyesini yükseltmeyen, tarih muhasebesi yapmayan düşmandan daha iyi bir düşman olabilir mi? Böyle bir manzara karşısında düşmanınızın sizin hakkınızda şöyle düşünmesi de gayet tabidir:

“Düşmanımız, kendisini uyanık zannettiği derin bir uykunun içindedir. Sadece rüya görüyor. Aman sessiz olun da uyanmasın. Biz de düşmanımızın canını okumak için gerekeni yapalım…”

Allah, zahmetini çektirmediği şeyin nimetini kuluna vermez! Allah Resulü (sav), dünyanın bir benzerini daha görmediği mucizelerle Allah tarafından teçhiz edilmişti. Ama buna rağmen ashabına hep çalışmayı, tefekkür etmeyi, kendisinin peygamber olduğuna güvenip mücadeleden geri kalmamayı telkin etti. Dünyada da ahirette de insana çalıştığından ötesi yoktur. Ekim yapmadan hasat beklemek nasıl ahmaklıksa, milletçe ve ümmetçe canhıraş bir çalışma atmosferine girmeden, yok efendim 2023 çok güzel olacak, hele hele 2071 muhteşem olacak gibi boş temennilerde bulunmak da en az o kadar ahmaklıktır!

Tevekkeli dememiş Muhammed Parisa Hazretleri:

“Gafil halk yorgun ve bitkin bir laf eder: ‘Yarın olsa da bir iş işlesem.’ Bilmez ki bugün, dünkü günün yarınıdır. Bugün ne işlemiştir ki yarın ne işleye?”

Düşman her sahada donanımını ve kuvvetini artırmaya devam ederken, bizi her sahada zora sokup varlığımızı tehdit ederken, kolpa bir ağızla gaipten bilgi verircesine böyle iddialarda bulunmak ve buna da gerçekten inanmak, bu iddiaları dillendirirken de aydın ve münevver edalarına bürünmek, ucuzluk ve bayağılığın ta kendisi değil de nedir? Düşman dişli, tırnaklı, donanımlı, teçhizatlı ve bu özelliklerini her gün daha ileriye taşımanın gayretinde iken bize düşen düşmanın içinde bulunduğu gayretin daha fazlası bir gayretle milletimizi ufka doğru dörtnala koşturmak olmalıdır. Yoksa laf salatası yaparak millete masal ve hikâye anlatmak değil! Hele hele hamasetle iş yürütmek hiç değil! Mazideki başarılarla övünülmelidir tabi ki lakin bu övünme düşman karşısında yaşanılan hezimeti ve hâlihazırdaki güçsüzlüğünüzü görmemezlikten gelmek için yapılıyorsa, bu durum diriltici bir soluk değil öldürücü bir zehirdir! Yarın ya da öbür gün, düşman tüm varlığıyla kapınıza dayandığında bu hamaset edebiyatlarının ve kolpa ağızlarının hiçbir faydasının olmayacağını bilmek için alim olmaya gerek yok. Ecdadınızın mazideki fetihleri ve başarıları sizi daha fazla çalışmaya sevk ediyorsa amenna… Lakin yerinde saydırıyorsa işte o zaman sıkıntı büyük demektir. Dünya üzerinde gerçekleşen hiçbir başarı tesadüf değildir. Her başarının arka planında muhakkak ki bir emek ve alın teri vardır. Çalışmayana ekmek yok… Yemek yemek için bile insan bir zahmete girer de küresel güçler olarak ifade edilen sırtlanların borusunun öttüğü bir dünyada hayatta kalmak için masallara ve hülyalara nasıl güvenir? Asıl dost, seni boş hayallerle avutan değil, icabında acı konuşarak mevcudunu yüzüne söyleyen ve düşmandan emin olman için atman gereken adımları da gösterendir. Kahve köşelerinde pinekleyen vatandaştan tekke mensuplarına, ilkokul çocuklarından koca karılara, cahilinden âlimine, öğrencisinden profesörüne, bürokratından siyasetçisine kadar hemen hemen her kesimde, bahsettiğimiz arızalı zihniyetin mensuplarını bulmak hiç de zor değildir. Kabul etmemiz lazım ki; bu toplumsal bir hastalığımızdır... “Kurtlar Vadisi” denilen mafyatik diziden etkilenen ve bu ülkede “Aksaçlılar” denilen bir üst yapının varlığına inanan insanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Bazen dost meclislerinde devlet-millet meselelerini konuşurken birisinin çıkıp:

“Devletimiz sahipsiz değil. Asırlardır süregelen bir ‘İhtiyarlar (Aksaçlılar) Heyeti’ var. Bu heyet ne zaman nerede ne yapacağını bilir. Tahmin edemeyeceğimiz derin bağlantıları ve güçleri olan bir yapıdır bu. O yüzden ümitsizliğe kapılmaya hiç gerek yok!’ ”

Dediğine muhakkak siz de şahit olmuşsunuzdur. Belirttiğimiz gibi, bu bir hastalıktır. Bu hastalık değişik milletlerde değişik şekillerde tezahür edebilir. Ama hepsinin ortak özelliği; gayba yatırım yapmak ve hayal dünyasında yaşamaktır. Bu halde yaşamasıyla ölmesi arasında da zaten hiçbir fark yoktur. Zira bu zihniyete sahip olanlar yaşayan ölüdür artık… Böyle hayal dünyasında yaşayıp kolpalık yapmaktansa eline bir toplu iğne alıp toprağı eşelemek daha hayırlıdır. Birinde yerinde saymak ve asla olamamak, hatta olmak idealinin köküne kibrit suyu dökmek varken diğerinde az da olsa bir ilerleme vardır ve böylece kurtuluş için ümit besleyebilmenin asgari şartı da oluşmuş demektir.kesi

Bu kadar lafı şu hakikati anlamlı kılmak için söyledik:

“Diri kedi, ölmüş aslandan evladır…”

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi