2021 Temmuz Sayımız Çıktı!

08 Temmuz 2021

TAKDİM

Zamanın 2021 Haziran marka dürbünüyle, mekânın Türkiye isimli komününe baktığımızda, tam da delilere şayan bir düğün havası görüyoruz…

Covid-19 salgını vesilesiyle, başını Dünya Sağlık Örgütü’nün çektiği halayda Türkiye için ne özgün bir figür, ne de halay halkasını titretecek aykırı bir hareket… Salgın başından bu yana her şey, halay başının, hem de kendi içinde tenakuzlarla dolu figür ve hareketlerine tabi…

2021 Ramazan ayında:

“Az daha fedakârlık ve sabır! Ramazan’da tam kapanırsak, hastalığı sıfırlar, tam kurtuluruz!”

Diyen hükümet, salgın vakıa sayısı hâlâ beş binlerin üzerindeyken, dünyanın her yanından gelen turist kafilelerine hoşamedi etmeye başladı ve mezkûr düğün havasında bütün salgın tedbirlerini de kaldırmak kararı aldı.

Anlayacağınız, sonbaharda, Covid-19 namlı şizofren virüs, değişik bir sureti ya da modern tabirle yeni bir “varyantıyla” yeniden zuhur edecek ve hayatı gene, plajın, dansın, barın ya da içkinin değil, caminin, namazın, çay ocağı ve kahvenin merkezde olduğu bir sirkülasyonla zehir etmeye devam edecek!

İnşallah, böyle olmaz… Ama vakıaların hal lisanıyla bize söylediği budur. Hele ötelerden gelen bir şifa iksiri muamelesi yapılan aşı mevzuu… Bir önceki yıl tek toz aşı vurulmamış Türkiye’de günlük vakıa sayısı bin üzeri iken, bugün on milyonlarca kişiyi bulmuş aşı adedine rağmen günlük vakıa sayısı beş binlerin üzerinde… Anlayacağınız, salgının tabiî varlığına ve aşının tam masumiyetine, tıbbî ve teknik açıdan itiraz etmemize bile mahal vermeyecek derecede ortada, aklî ve edebî bir tenakuzlar çeşnisi var. Hele 2020 sonbaharında, muhalefetin “Ölüm sayıları açıklanandan daha fazla!” saldırısına karşı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, kameralar karşısına geçerek mealen:

“2019’da, yani salgın henüz ortada yokken Türkiye’deki toplam ölüm vakıası, salgının görüldüğü 2020’deki Türkiye toplam ölüm vakıasının üstündedir! Yani Covid-19, ölüm sayılarını arttırmadığı gibi, düşürmüş de!”

Demesini asla unutmayacak, bu sebeple salgına ve aşıya tıbbî ve teknik yönden itiraz meşgalesini başkalarına bıraktıktan sonra biz, itirazımızı aklî ve edebî yönden saklı tutacağız… Yani deliler düğünündeki halayı dağıtamıyorsak hiç bari, bu halayda figür fışkırtan bir kimse de olmayacağız. Çünkü fikrimizin bize, yakıcı harflerle tedai ettirdiği şey, Batı ve Batıcı her kişi ve müessesenin, en masum hadiselerden bile en dehşetli kötülükleri peyda etmede üstüne olmadığı hakikati… Yani civcivin az evvel çatlatarak çıktığı yumurta kabukları bile, Batı ve Batıcılar için taze bir ejderha kuluçkalığı… Ve Batıcı vasfını hâlâ koruyan Türkiye, salgın ve aşı bahsinde Batılı Dünya Sağlık Örgütü’nün, sanat, siyaset, edebiyat, kültür, spor diye uzanan bilmem kaç başlığında da, Batılı başka halay başıların çektiği deliler düğününe eklemli…

Böyle olmasaydı, Ayasofya’da Bakara-114. Ayet okunduğu için, Kur’an ayetini mahkemeye vermeye dek sarkabilecek köpekliğe en güçlü bir ses ile “Hoşt!” denebilirdi… Ama denemedi, denilemez, çünkü Üstadımızın meşhur anaforuyla kaydedeceksek eğer, anahtarları bizde olan zindanın, aynı zamanda ve hâlâ mahpuslarıyız da… Öz vatanımızın, közlenmiş mahpusları…

Ama her şeye rağmen, İslam’ın emir subaylığı mevkiindeki Büyük Doğu’nun, Seriyye namıyla hamleye kalkmış emir erliği makamındayız ve öz vatanımızda, öz vatanımızın saklı ve açık işgalcilerini közleyeceğimiz günü de hâlâ ve her an kollamaktayız…

Kollayanlara selâm, közleneceklere lanet olsun…

SERVET TURGUT

Mesaj ile sipariş vermek için tıklayınız>>

Sipariş vermek için tıklayınız>>

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi