Mübarek Zevce: Zeyneb B. Cahş

Yazan: 30 Ocak 2022 1752

Hazreti Peygamber’in (s.a.v) mübarek zevcelerinin her birinin hayatı İslam’da kadın ve ailenin mahiyetini kavramak açısından örneklik teşkil eder.

Peygamber evinin hanımlarından olma şerefine nail olmuş Zeyneb b. Cahş (r.ah) annemiz, İslam'da birden fazla ahkamın yerine oturmasına vesile olmuştur.

Hz. Zeyneb binti Cahş'ın İslam’ı kabul etmeden önceki ismi “Berre” idi. Efendimiz ismini “Zeyneb” olarak değiştirdi. Hz. Zeyneb, Allah Resulü’nün halasının kızıdır. Bu şerefli neseb, zaman zaman kendisinin övünmesine sebep olmuştur. Nitekim Hz. Zeyneb vesilesi ile yerleştirilmek istenen inançlardan biri de asabiyeti kaldırmaktır. Bunun bir diğer vesilesi de Kuran’da bizzat ismi geçen tek sahabi olan Hz. Zeyd b. Harise'dir. Zeyd (r.a) Efendimiz'in önce azatlı kölesi sonra da evlatlığı olmuştur. Cahiliye döneminin çok güçlü adetlerinden biri de evlat edinmektir. Edinilen evlat, öz oğul muamelesi görür, baba-oğul arasındaki tüm hukuki işlemler de aynen geçerli sayılırdı. Efendimiz (s.a.v) Zeyneb (r.ah) gibi asil, soylu ve güzel bir kızı, kendi azad ettiği hizmetçisi Zeyd (r.a) ile evlendirmekle imtiyazlı sınıf kavramını kaldırmak adına bir niyet gütmüş ve bizzat kendisi Hz. Zeyneb'i Hz. Zeyd'e istemiştir. Hz. Zeyneb kendisinin Hz. Zeyd'e denk olmadığı gerekçesi ile bu evliliğe yanaşmamış olsa da inen ayete boyun eğerek evlenmeye razı olmuştur.

“Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde başka bir tercih hakkı yoktur.” (Ahzab-36)

Bir süre devam eden bu evlilikte huzursuzlukların artması neticesiyle Hz. Zeyd boşanmak istediğini Efendimiz’e bildirince Efendimiz;

“Zevceni boşama, nikahında tut.” tavsiyesinde bulundu.

Lakin Hz. Zeyneb ile olan uyumsuzluğa, kırıcı ve incitici sözlere daha fazla sabredemeyerek onu boşadı. Bu evlilik başarılı olamadı ama İslam’ın yok etmeye çalıştığı sınıfsal ayrım geleneği kırılmış oldu. Hz. Peygamber ile yapacağı izdivaçla da evlatlık durumunun toplumdaki hukuki boyutu çerçevelendirilecekti.


“Hani sen Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, “Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah’tan sakın” diyordun. İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü’minlere bir zorluk olmasın. Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.” (Ahzab-37)

Ayeti kerimede geçen “İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun.” ifadesine başta müsteşrikler olmak üzere içimizdeki hain tayfası da üşüşmüştür. Bir gün Efendimiz Zeyd ve Zeyneb’in evine gittiğinde kapı aralıktır ve bir an Hz. Zeyneb'i ev içi kıyafeti ile görüp başını çevirir ve Hz. Zeyd’i sorarak ayrılır. Bu hadiseden yola çıkarak Efendimiz’in gönlünün o an Hz. Zeyneb’e aktığını ve insanlardan çekindiği için bunu içinde sakladığını iddia ederler. Oysa Efendimiz Hz. Zeyneb'i ilk defa görmemiştir, neticede halasının kızıdır.

Efendimiz'e, Hz. Zeyneb ile evleneceği daha önceden vahiy ile bildirilmişti. Lakin özellikle müşrikler olmak üzere (fitne çıkarmaları endişesiyle) göreceği tepkiden çekindiği ifade edilmiştir. Münafık ve müşrikler aç kurt gibi İslam’a saldırmanın yollarını gözlerken evlatlığının hanımı ile evlenme fitnesinden çekinen Efendimiz’e, çekinilmeye en layık olanın Allah olduğu hatırlatılıyordu.

Hz. Zeyd, Hz. Zeyneb'i boşayıp iddet süresi de bittikten sonra bir gün Efendimiz Hz. Aişe ile oturup konuşuyorlarken kendisine vahiy indiğine dair belirtiler görüldü. Biraz sonra bu hal gidip tebessüm ederek, “Kim Zeyneb'e giderek Allah’ın onu bana gökte nikahladığını müjdeler.” buyurdu. Başka bir rivayete göre de bu haberi verme vazifesini Efendimiz bizzat Hz. Zeyd’e vermiştir. Hikmet ve teslimiyet…

Bir rivayete göre Hz. Zeynep bunu duyunca Rabbine danışmak istemiş (istihare yapmak istemiş) bir rivayete göre de iki rekat namaz kılıp şöyle dua etmiştir:

“Ey Rabbim, eğer ben ona layıksam beni onunla evlendir.”

O dönemde Mekke’deki kadınlar Efendimizle evlenmek için O’na gelip bizzat evlenme teklifi ediyorken Hz. Zeynep validemizin evlenme teklifini hemen kabul etmeyip düşünmesi, Allah’a danışmak istemesi onun şahsiyetinin bir numunesidir.

Ve Ahzab Suresi 37.ayetle Hz.Zeyneb ile Resullullah’ın (s.a.v) nikahı Allahu Teala tarafından kıyıldı. Dolayısıyla bu izdivacın Allah’ın emriyle olduğunu, Resulullah’ın (s.a.v) isteği ve kalbinin meyliyle olmadığını göstermektedir. Zeyneb validemiz bu akd-i semavi ile övünerek diğer hanımlara şöyle dermiş:

“Sizi Allah’ın emriyle Alemlerin Fahri’yle babalarınız evlendirdi. Beni ise evlendiren doğrudan doğruya Allah…”

Hz. Peygamber (s.a.v) Hz. Zeyneb’le olan düğününde verdiği ziyafeti diğer zevcelerinin hiçbirinin düğününde vermemişti. Düğün yemeği et ve ekmekten müteşekkildi. Bu düğünde “hicab (perde,örtü) ayeti” olarak bilinen Ahzab suresinin 53. Ayeti nazil oldu. Yemek yendikten sonra davetliler kendi aralarında sohbete dalmışlar, Hz. Peygamber’i, yeni evlendiği ailesiyle yalnız kalmasına fırsat vermemişlerdi. Hz. Peygamber birkaç kere dışarı çıkıp girerek rahatsız olduğunu bildirmek istediyse de fayda vermedi, bilhassa sona kalan üç kişi oldukça geç vakitte kalkıp gitti, Resûlullah tam içeri girmek üzere idi ki bu âyet vahyedildi. (Buhârî,“Tefsîr”, 33/89)

“Ey iman edenler! Size izin verilmedikçe Peygamberin evlerine girip de yemeğin hazırlanmasını beklemeyin; fakat yemeye çağırıldığınızda girin; yemeğinizi yiyince de hemen dağılın, söze dalıp oturmayın. Bu davranışınız peygamberi rahatsız ediyor, size söylemeye çekiniyor, oysa Allah hak olanı açıklamaktan çekinmez. Peygamber hanımlarından bir şey istediğinizde, onlar perde arkasında iken isteyin; bu sizin kalplerinizin de onların kalplerinin de temiz kalması için en uygunudur. Resûlullah’ı üzmeye hakkınız yoktur, kendisinden sonra ebedî olarak eşleriyle de evlenemezsiniz, sizin bunu yapmanız Allah katında büyük bir günahtır.” (Ahzab-53)


Allah’ın Resulu (s.a.v) bir gün zevcelerine;

“İçinizden bana en çabuk kavuşacak olanınız kolu en uzun olanınızdır.”

Bu hadisin sırrına o vakit henüz eremeyen Resûlullah’ın mübarek eşleri ne zaman bir araya gelseler duvar kenarında kollarının uzunluğunu ölçmeye koyuluyorlardı. Bu durum bir süre böyle devam etti, ta ki Hz. Zeyneb bint Cahş vefat edene kadar. Boyu pek de uzun olmamakla birlikte ibadete düşkünlüğü, hayır işlerindeki gayreti, cömertliği ve ihtiyaç sahiplerini gözetmesiyle meşhur olan annemizin vefatıyla anlaşıldı ki, “kolu en uzun olan”,“en çok sadaka veren” demekti. Onun vefat haberini alan Hz. Aişe ise üzüntüsünü şöyle dile getirmişti:

“Övgüye layık, ibadetine düşkün, yetim ve dulların sığınağı gitti.”

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi