Mealciliğin Zarfı Mazrufu; "Kur’an Anayasamızdır!"

Yazan: 05 Aralık 2022 1386

Dersimizin konusu: Anayasa hukuku

Türkiye Cumhuriyeti anayasası madde 68 ve 69, bu iki madde içideki birkaç paragrafla yaklaşık üç küçük sayfayı kaplıyor. İçinde geçen siyasi partilere üyelik kısmında siyasi partiye üye olamayacak kişileri şu şekilde sayar: Yargı mensupları, Tsk mensupları, Memurlar, yüksek öğrenim öncesi öğrenciler ve bir partinin kapatılmasına sebep olan yöneticileri siyasi partilere üye olamaz ve görev alamaz.

Kısa bir Anayasa Hukuku dersinden sonra hakiki dersimize geçelim, muhakkak ki İslam dersinden evvela kabir kapısında sonra ahirette, nasıl inandığımız ve nasıl yaşadığımızla ilgili sorularla karşılaşacağız.

Kendilerine mealciler değimiz ‘uydurulmuş dine değil, indirlimiş dine inanıyoruz’ sloganını şiar edinmiş Mustafi İslamoğlu (İslam’dan istifa eden kimse) ve zümresi sloganlarından da sezileceği gibi hadis ve fıkıhla değil, direkt olarak kuran mealinden hüküm çıkarılabileceklerini (arapça aslından bile değil) ve bununla amel edilebileceğini öne sürüyorlar.

Kendilerine sormak isterim: Kpss, Kaymakamlık sınavı ve diğer kurum sınavlarına çalışan binlerce öğrenci neden Anayasa Hukuku dersini evvela dersanede bir hocadan veya en azından bir anayasa hukuku konu anlatım kitabından çalışır da Anayasa metnini açıp direkt olarak ordan okuyup çalışmaz?

İslam tarihinde parlamış ve yolmuzu aydınlatmış alimlere itibar etmediğinizi bilerek bir kenara bırakalım ve soralım bunca öğrenci de aptal olduklarından ötürü mü kanun metinlerini kenara bırakıp da kitap ve öğretmen desteği alır? Bu sorumuza hakiki bir cevap veremeyecek Mustafa İsyanoğlu Yükseköğretim Kurulu’na isyan etsin ve desin ki: ‘’Üniversiteler kapatılsın! Hukukçulara Anayasa metinini, tıpçılara da temel anatomi makalelerini dağıtalım ve onları daha az zahmet ve masrafla hakim ve doktor yapalım! Canımızı ve adaleti de bu hekim ve hakimlere emanet edelim.’’

Aslında ‘Ben hükümleri Türkçe Kuran mealinden çıkarırım’ diyenin mantığı ile bu cümleyi de kullanması gerekir. Çünkü yalnızca anayasa metnini okumakla o konuya ilişkin kanuni hükümlerin hepsi çıkarılamayacağı gibi yalnızca Kuranı okumakla da İslami hükümlerin tamamı çıkarılamaz. Siyasi parti üyeliği örneğine tekrar dönersek, T.C. Anayasası haricinde 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunda da konuyla ilgili hükümler yer almaktadır ve anayasada sayılanlara ilaveten bazı suçları işleyip bir gün dahi olsa cezalandırılanlara, bazı suçlarda ise en az beş yıl hüküm giyenlere siyasi parti üyeliği yasaklanmıştır. Yani İslamoğlunun mantığına göre, siyasi partiye üye olmak isteyen fakat sicilinde hırsızlık suçu olan bir kişi anayasa metnine bakıp siyasi parti üyeliği için başvurur ama kabul edilmez. Çünkü anayasaya ek olarak kanunda bu konu detaylı işlenmiş ve ilave hükümler getirilmiştir. Aynen Kur’an ve Hadisleri de bu bağlamda değerlendirebiliriz. Kuran Anayasa metni gibidir. Peygamberimiz de hadislerle, aynı Kanunların yaptığı gibi Kuran hükümlerini açıklamış, detaylandırmıştır.

Dershane hocaları ve Hukuk ders kitaplarını da yine bu minvalde düşünebiliriz. Anayasa ve kanunlardaki hükümleri ders alanında uzman akademisyenler kitaplaştırıyor. Yani çeşitli anayasa maddelerindeki ve kanunlardaki konu ile ilgili yerleri tek bir kitapta topluyor, dersanede öğrencilere aktarıyor ve soruları cevaplıyorlar, Alimler de Kuranın ve hadislerin çeşitli yerlerindeki ilgili hükümleri derleyip kitaplaştırıp, çeşitli sorunlara kuran ve sünnet kaynaklı cevaplar sunmuş ve fıkıh ilmini oluşmuştur. Örneğin namazın vakitleri, abdestin farzları, orucu bozan şeyler, haccın farzları, zekâtın miktarı, kurban olacak hayvanın özellikleri, kadınlarla ilgili durumlar ilaahir daha birçok mevzu İmam Ebu Hanife gibi zamanın müçtehit alimlerine sorularak, onlar ve talebeleri tarafından denizlerden inci çıkaran dalgıçlar gibi kuran ve hadislerin derinliklerine dalarak bize ulaştırmışlardır. Nasıl ki sadece anayasanın bir maddesinden hüküm çıkarmak mümkün olmadıysa, Kuranın bir cüz’ünü görüp hüküm çıkarmak da bizim için mümkün değildir. Basit bir boşanma davası için bile en azından Anayasa, Medeni ve Usül hukuklarını bilmek gerekiyorsa Kuranı anlamak ve çıkarım yapmak için de hadis, tefsir, siyer ve arapça gibi ilimlere vukufiyet asgari şarttır.

* * *

Allah size ancak leş,kan,domuz eti, ve Allahtan başkası adına kesilen hayvanları haram kılmıştır.(Bakara/173) Sadece Kurandan hüküm kabul edip, hadisleri kaynak olarak kabul etmezsek yenilmemesi gereken, haram olan diğer şeyleri bu ayetle helalleştirmiş oluruz. Bize Kuran yeter diyen İsyanoğlu bu ayeti okuduğunda kazuratını yemenin haram olmadığı hükmünü çıkarıyorsa kendisine afiyet olsun dileklerimizi iletiriz. Ehlisünnetin görüşü ise İslam binasının temelini Kur’an olarak kabul etmek, kolonlarını ve duvarlarını ise Hadisler ve Sünnetlerle doldurmaktır.

İsyanoğlunun sünnetler ve hadislere savaş açmış birisi olduğu malumdur. Nerede bir hadis duysa reddeder, sünnet görse bidat der. Takke de bilindiği üzere sünnettir, farz değildir ama İsyanoğlu kendisiyle çelişip babasının cenazesinde beyaz takke takmıştır, Alim gibi görünmek istediğinden mi, cenaze yerinde çevresindekilerdençektiğinden mi takke taktı bilemeyeceğim?

Büyük bir alim olan babasının bile hayattayken kendisini reddettiği İsyaoğlunun mantığıyla yola çıkan dünyada da ahirette de reddedilir. Çünkü Allah, ayetlerinde defalarca buyurmuştur ki: Ey Habibim de ki: Allahı seviyorsanız, bana tabi olun. (Al-i İmran/31) Yani Resul’e ittiba bizzat Kuran’ın yani Allah’ın emridir. Peygamber size her neyi verdiyse onu alın ve size her neyi yasakladıysa ondan vazgeçin. (Haşr/7)

Peygamberimizin sıfatlarıdan biri de Şari’dir. Şari, şeriat (kural) koyan demektir. Allah Peygamberimize de şeriat koyma yetkisini tanımıştır. Zaten Kuranda Allah peygamberimizin güvenilirliği ve Şeriatı Allahtan aldığını kendisi vurgulamıştır: O(sav) kendi nefsinden, hevasından bir şey konuşmaz. Allah’a ve Rasulüne itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki peygamberimizin üstüne düşen, yalnız apaçık tebliğden ibarettir. (Maide/92)

Mealciler on dört asırlık, sahabe efendilerimizden aktarılagelen kadim Ehlisünnet anlayışlarını ‘Uydurulmuş Din’, kendi çıkardıkları, temelsiz meal okuma mantığını ise ’İndirilmiş Din’ ilan ettiler. Geldikleri noktada sapıttılar da sapıttılar.

Bir örnek verelim: Beş yüz metre ötedeki hedefine ok atan bir atıcı farzedelim. Ok yaydan çıkarken hedefe tam isabet alınıp atılamaz da bir derecelik açıyla yanlış atılırsa, ok hedefe varmaz, belki de elli metre uzaklaşır değil mi? Ok ne kadar yol katetse de aslında yaydan yanlış rotada çıktığı için gittikçe hedeften sapar da sapar. Bunlarınki de o misalle İslamın hakikatinden uzaklaştılar da uzaklaştılar ve geldikleri noktada kendi talebelerinden o kadar aykırı fikirler duydular ki, bir gün ünlü mealci hocalarından olan Mehmet Okuyan şu itirafı yaptı: ‘’Otuz senedir meal okuyun diye bağırıp duruyoruz, yanlış mı yaptık diye düşünüyorum zaman zaman. Adam alıyor eline meali, cüretkâr bir şekilde savurup duruyor! Mealde şöyle okudum diyor, Kurandan böyle anlıyorum diyor, ne kadar cesursun ya!’’ (Mehmet Okuyan’ın 26.02.2017 tarihinde Hilal Tv’de yayınlanan Envaru’l Kur’an programından.)

Ne diyelim, Ok sapmış da sapmış, kendi hocalarını bile çileden çıkartmış.

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi