İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Farsçadan Türkçeye geçmiş sadelik kavramı, süs ve gösterişten uzak olmak manasına gelir. Süs ve gösterişten uzak denildiğinde akılda ilk canlandığı gibi sadelik yalnızca giyim, kuşam gibi zahire yönelik değildir. Hayatın sadesi kişinin isteği ile değil ihtiyaçları ile şekillenen bir hayat tarzıdır. Son iki yüzyılda buna yönelik gönüllü sadelik kavramı ortaya çıkmıştır. Bu kavram bireyin yaşamında anlamlı olmayan mallar yığınını yok ederek aynı zamanda dürüst, sade, samimi bir hayat sürdürme felsefi şeklinde tanımlanmıştır. Etiğe ve ahlaki değerlere uygun bir şekilde bilinçli olarak seçilmiş isteğe bağlı bir yaşam tarzı olan gönüllü sadelik, bireylerin dışa dönük basit fakat içe dönük zenginliğini hissederek yaşaması ilkesine dayanır. Dışa dönük basitlik toplum tarafından teknolojiyi istememe veya duyarsız kalma olarak nitelendirilse de teknolojinin avantajlarını gelişigüzel reddetmek anlamına gelmez. Burada ayırıcı nokta günümüzdeki teknolojik gelişmelerle beraber yeni ve farklı olan her şeyin toplum tarafından ihtiyaç olarak görülmesidir. İstekler ve ihtiyaçların ayırımını yaparak bilinçli bir tüketici olmak da gönüllü sadeliğin esaslarından kabul edilir. Fazlalık olarak nitelendirdikleri her şeyi ortadan kaldırarak topluma örnek olmak ve çevreyi korumak gibi vizyonları vardır.
Biz Müslümanlar sade yaşam hususunu nasıl anlamalı ve nasıl olmalıyız? Bir alime göre sade yaşamın gayesi ise şöyle açıklanmaktadır: “Sade yaşantının gayesi, insanlara fakir olduğu izlenimi vermek veya malını harcamayıp biriktirmek değil tevazu, züht ile nefsini gurur, kibir gibi olumsuzluklardan uzaklaştırmaktır.” Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şu hadisiyle de sade yaşamın önemini anlıyoruz. “Siz işitmiyor musunuz? İşitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; sâde hayat sürmek imandandır.” (Ebû Dâvûd, Tereccül 2. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 4) Bu hadisten öğrenmemiz gerekenler ise:
Yaşamayı kolaylaştırmak, sadelik ve mütevazilik, İslam’ın prensiplerinden biridir.
Dünyaya ve dünyanın süsüne, gösterişine, lüksüne, israfına dalmamak gerekir.
Az yemek, vücutça zayıf olmak, iyi bir mü’minin özelliği sayılmıştır.
İslâm, ne herkesin kıskanmasına ve buğz etmesine sebep olacak derecede lüks yaşamayı, ne de bunun aksine, son derece pejmürde bir görünüm sergilemeyi tasvip eder. İslâm, mütevâzî bir hayatı ve sâde bir görünümü mükemmel bir imanın belirtisi sayar. Sahâbe, sadece fakir ve yoksul oldukları dönemlerde değil, yönetimde bulundukları ve maddî imkânlar sahibi oldukları dönemlerde de örnek sayılacak mütevâzî bir hayat sürmeye özen göstermişlerdir.
Bizler de günümüzde tüketim canavarı haline getirilmeye çalışılan toplumun bir parçası olmaktan kaçınmalı, Efendimizin buyurduğu üzere sade yaşamalıyız. Allah bize O’nun sünneti üzere bir yaşam sürmeyi nasip etsin. Zira onun yolundan en küçük bir sapma hem dünyamızı hem de ahiretimizi helake sürükleyecektir.