İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Ezelden ebede kadar bir aşk medeniyetiyiz biz. Anamız, vatanımız, yârimiz aşktır bizim. Uğruna seve seve, mü'mince gülümseyerek canımızı vereceğimiz vatanımız aşktır. Vatan sevgisi aslında en başta dinini, atanı, aileni; daha sonra şehrini, mahalleni, komşunu derken baştan aşağı ülkeni sevmektir. Bir parantez açmış olayım; "atanı"dan kastım, her daim Allah'tan, dinden, ''gökten indiği sanılan dogmalardan'' nefret eden, nerede bir mü'min görse tıpkı kavun koklar gibi en iyilerini bulup onu dar ağacında sallandıran tepe lambaları değildir. ''Ata'' derken; ışığının bir ampullük ömür coğrafyasına tecelli ettiği kalitesizlikte değil de, güneş misali her an ışıl ışıl ve sımsıcak edici kudrete sahip bir varlıktan bahsediyorum.
Her millet ve her coğrafya İslam'a ettiği ve edeceği hizmet kuvvetince yücelecek, ayakta kalacaktır. İnanın kalmıştır da... Tarihin o tozlu sayfalarına baktığımız zaman bunu çok net görebiliriz. Bu çerçeveyle Türkiye Cumhuriyeti'nin geride bıraktığımız 100. yıl manzarası tablosunda bahsettiğim husus aydınlık bir şekilde kendini gösteriyor. Türkiye'min bu manzarasının acısını derinden hisseden bir birey olarak şu söz her daim aklıma geliverir; “Yumurta dıştan bir güçle kırılırsa yaşam son bulur; içten bir güçle kırılırsa yaşam başlar; zîrâ sahih dönüşümler hep içten gelir.”(İbn Rüşd)
Bu söz, ne zaman dönüp de Türkiye'nin manzarasına bakmak istesem hep aklıma gelir. İçe dönüş noktamız olan ve kırılmayı içten gerçekleştirmemize vesile olacak olan İslam dinini ve onun muvazenesini nasıl kaybettiğimiz ve nasıl insanların alay edercesine gözlerimizin içine sokarak elimizden alındığı aklıma gelir. Şunu çok net bir şekilde söylemek isterim ki, 100. yıl manzaramızın en net hatlarıyla mimarisini üstlenmiş Kemalizm; AHMAKLIKTIR.
Anadolu irfanının yüreğine saplanmış 6 ok, kimisini uyuşturmuş, kimisini mutlu etmiş, kimisini ise her gün artarak şiddetlenen bir sızıya mahkum etmiştir. Allah'ın inayetiyle inanıyorum ki, son kez acıya katlanıp bu okları çıkaracağımız gün yakındır. O gün için yaşıyoruz.
Fakat gün içinde çoğu kez eski arkadaşlar, eş-dost, akrabalar çarpıyor gözüme. Kimisi hakim olmuş, kimisi öğretmen, kimi kamuda bilmem ne. Bu şekilde birçok kişi... Evet bir yerlere gelmişler fakat dik duruşlarını kaybetmişler. Bu cumhuriyet düzeni ve 6 ok, sahip oldukları statülerini kaybetmek korkusuyla onları etliye sütlüye karışmayan, düzenin köleleri haline getirmiş. Hani dedim ya kimisi uyuturulmuş, kimisi mutlu edilmiş diye, evet çoğu bu kategoride... Bunlara ek bir de katillerine aşık, ne yaptığını çözemediğimiz bir Müslüman tayfa mevcut. Müslüman ve muhafaza(nallah)kar bir tayfa. Katillerinden her türlü hakaret ve zulmü görüp de yine de onlara çiçek uzatmayı ihmal etmeyen bir grup. Tam da burada şu soru aklıma geliyor;
Ya hu Kemalizm abdest aldı da haberimiz mi yok?
Toplanın, haykıralım!
Mutlak iktidarının vesilesi kıl bizi!
Hasmı et düşmanını
Dostuna dost kıl bizi!"
Evet! Medeniyetimizin genel olarak nizami bir şekilde bu sözleri tekrarlaması gerekiyor. Korkmayın gönüldaşlarım! Yolumuzu değerli kılan çektiğimiz çilemizdir. Çile olmadan olmaz...
Cemiyetimizin artık katilleriyle flörtü bırakması gerekiyor. Gözleri kapanmışlar için kısaca bir katil slaytını şöyle bir yansıtayım:
Kemalist devrimbazların gençliğimizi getirdiği şu hale bir bakın!
Sarhoş-berduş, ibne-züppe, leninist-terörist, anarşist-marksist, hedefsiz-edepsiz, kimliksiz-ilimsiz, dinsiz-dilsiz, cahil-gafil, sahtekar-riyakar, çatlak-kaypak, ufkudar-kindar, yalancı-talancı... saymakla bitmez. Şunları görebilmek için inanın numarası büyük gözlüğe ihtiyacımız yok, dinlendirici bile kâfi.
Ahlaksızlığı şiar edinmiş bir güruh, hiçbir zaman ahlak pınarının çeşmesine ağzını dayayamayacaktır. Bunun bir tecellisi olarak ahlaksızlığı şiar edinmişleri şiar edinen güya ahlak abideleri ise pınardan su içecektir elbet. Ancak kana kana içse bile tek damla lezzet alamayacaktır. Sekülerleşme-laikleşme-kemalistleşme silsilesine takılıp kalanlar ise her daim ilahi adaletten gerek bu dünyada gerekse ahirette nasiplenecektir.
Dilimin çok fazla varmamasıyla birlikte bir ''dindar kemalist'' grubun meydana çıkması, İslam'ın hizmetkarlığını yapmış bu millet adına ciddi derecede korkunç ve üzücüdür. Rahmetli Timurtaş Uçar hocamın dediği gibi; Ecdadımız üç kıtaya Kur'anla hakimdi! Şimdi ise Kur'ansız bir nesil üç tane serseriye hakim olamıyor!
Önceden Osmanlı'nın kavgası, her daim Bizansla olmuştu. Şimdi ise içimizdeki muhafazakar ve kemalist tayfa dönüp Bizans'a bakmamıza bile fırsat vermiyor. Ancak inancımız tam! Halis Müslümanlar Allah'ın inayetiyle her ikisiyle de baş edebilecek keyfiyettedir.
Bu manzarada bir diğer içler acısı durum ise komik ama, hükümetimizin sağ ve dini değerlere değer veren bir pozisyonda olması. İçler acısı o saçma gülümesemeyi görebiliyorum... Merak ediyorum; muhafazakar hükümetimiz, acaba tam olarak neyi muhafaza etmektedir?
Memleket tenceresi ahlaksızlıkla alabildiğince kaynıyor ve bir toplum bu şekilde haşlanıyor. Patlamak üzere! Görmez misiniz?
Her fırsatta İslam'dan demeçler fısıldayanlar unutmasın ki; batıl zail olmadığı sürece vatanımıza Hak'kın gelmesini daha çok beklersiniz.
17 yıl sonra yok olmasını beklediğimiz CHP ve kemalist güruh bugün tekrar doğrulup Ak Parti'nin ümüğünü sıkacak dereceye geliyorsa eğer sebebi şudur: CHP'nin var gücüyle İslam'ı ve Anadolu'yu yok etme nefreti ilk gün ki gibi tazeyken bizim süslümanların da CHP'ye karşı olan "abdest almış Kemalizm" tutumudur. Kafirun Suresinde Rabbimiz; ''Senin dinin sana, benim dinim bana...'' der, olayı tersinden anlamayalım!
Sekülerleşme-laikleşme ve nihayetinde silsilenin son halkası kemalistleşme zincirine farkında olmadan bileğini kaptıran dernekler, vakıflar hatta belediyeler, bakanlıklar; kendilerini karanlıkta telefonunun ışığı yanan suçüstü yakalanmış suçlu gibi belli ediyor. Mum yakılmış pastaların etrafında, haremsiz selamsız toplanıp yapılan organizasyonların inanın masum ve yapıcı tek noktası bulunmamaktadır. Güzel Anadolumuza bunun yansıttığı tek şey, ahlaksızlıktır. STK, yurt, okul çalışmalarına toplam 847.592.858.27 TL harcayıp da devletimize fikri ve ahlaki olarak ne kattığını görmek isterseniz gelin yakın zamandaki bir örnekten bakalım:
Rümeysa Kadak ve ekibi, ''13 saat boyunca yemek aralarına dahi odadan çıkmadan, Eğitim Politikaları için çalışan, planlanan program bitiş saatinden 3 saat sonra çıkan" ekip!..
Vay be! Okurken inanın çok duygulandım. Kendi kendime şu yorumu yapmadan da geçemiyorum: “İslam'ın, ilmin idraki güç hakikatlerini istişare ediyorlar. Hem de günde 13 saat! Yemeksiz! Harika! Mütevazı meclis mekanlarında, davaları için fikir çilesi çekiyorlar. Helal size Kadak ve ekibi, ümmet sizinle geleceğe daha emin bakıyor!”
''Doğru mu, yanlış mı karar sizlerin
Biz aklın durduğu çağda yaşadık
'Ben dinsizim! ' diyen beyinsizlerin
Din dersi verdiği çağda yaşadık.
Baylar çalım sattı, bayanlar etin
Ar duvarı çürük, darbeler çetin.
Modern putçuluğun, şirkin, zilletin
Kemale erdiği çağda yaşadık." (Abdurrahim Karakoç)'
Servet Turgut'un şu müthiş sözünü de eklemiş olalım; ''Allah'ım! Bizleri kafirin ağzıyla konuşturma! Bakışıyla baktırma! Gülüşüyle güldürme! Şu fani hayatımızdan eğer tek saniye fırlayacak ve küfrün saatinde tik tak edecekse, onu durdur Allah'ım!''
Amin! Amin! Amin!
’15 Temmuz'un o asil ruhuyla sürekli nur yolu izde gitmemiz, yokuşların kaybolup artık düzlüğe adım atmamız ve var olan bütün dişlileri kırıp, şanlı şanlı çarkımızı döndürmemiz gerekiyordu. Her anlamda, her manada bir ekber aksiyon fırsatımız vardı, heyhat ki mahvedildi.’’ Kulak verelim Üstad'a :
''Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana''
Halimiz bundan ibarettir.
Son söz olarak ;
Ey Okuyucum!
Kafanın ve kalbinin içi tıpkı dibi görünen sular gibi berrak olsun.
Kendince anlıyorsun, ancak altını çizerek söylemek isterim;
Sorumluluk çantanı sırtına yüklemelisin,
Ve unutma
Yarın günlerden SENSİN!
Allah'ın selamı üzerinize olsun...