İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
[*] هو ب ح ص س
Öyle bir haldeyiz ki bu duruma gelebilmek için ancak deli olmamız lazım. Acından ölmek üzere olan bir delinin önüne dünyanın en leziz yemeklerini koysanız, deli de kaşığı ağzına götüreceği yerde kulağına tıkıştırmaya çalışırsa ne olur? Yemek yanı başındayken, acından ölür!
Meselemiz, evvela hastalığımızı bilmektir. Hastalığımız ne ekonomik ne içtimai ne harsi ne de başka bir şeydir. Biz her şeyden evvel madde üstü fakat maddeye o nispette hakim, latif ve şekle sığmaz o unsurumuzu kaybettik.
Hastalığımız, RUHSUZLUKTUR!
Biz bugün Türkiye olarak, ormanın kralı olan aslanız. Ancak kendimizi psikoz bir vakıanın içinde şizofren, aptal bir fare zannediyoruz. Halimiz bundan ibaret.
Aynı zamanda bizi, cemiyet olarak her koldan köksüz bırakmak peşindeler. Bir yandan devlet büyükleri(!) bir yandan o büyüklüğün(!) altında şov yapıp tepinen cüceler, bir yandan çok bilimsel az edepsel KADEM, bir yandan fikirsiz-öfkesiz güruhlar…
Bilmezler ki "İstikbal Köklerdedir!" ve asıl öksüzlük, köksüzlüktür!
Her koldan mütecaviz domuzlar gibi saldıranları görememek de fert fert bizim hatamızdır.
AÇIN GÖZLERİNİZİ BEYLER, HANIMLAR!
Yoldan geçerken ezkaza birisi yan baksa dünyayı yıkacak-yakacak adamlar, yatak odanıza kadar sinsice giren bu melanete dur demeyecek misiniz? Evvela buraya odaklanmamız lazım! Ayıptır! Küfre avans vermemek lazım!
Soruyorum size:
Öz kökümüzü ve ruhumuzu kaybettiğimiz günden beri ülkemize, bırakın ülkeyi mahallemize, sokağımıza, kapımızın önüne kaç vatansever, yiğit ‘’adam’’ yetiştirebildik? Fikir adamı, bilim adamı demiyorum. Kaç ‘’adam’’ yetiştirebildik?
Hoca ve medrese kelimelerini duyduğunda çıldıran, bunlarla mı bilim, uzay, fen, edebiyat öğrenecek-öğreteceğiz diyen ve eğitim adına bu aziz ama garip topraklarımızda tek mahareti ‘’flörtü çoğaltıp, eteği kısaltmak’’ olan meşum zihniyete soralım: Kaç bilim adamı yetiştirdiniz ?
Şimdi de soru bize:
Celladına aşıklar olarak kaçımız bu ahmakları görebildik?
AÇIN GÖZLERİNİZİ BEYLER, HANIMLAR!
İnsan, küfürle, kafirle uğraşırken ve savaşırken hatta şehitliği nurdan bir rütbe gibi giyerken bile zerrece gocunmaz da; kendinden gibi görünen, dost sandığından böyle bir hamle görünce yıkılır. Hem de ne yıkılır!
Evet hepinizin aklına aynı şey geldi değil mi? Baş belamız KADEM. Kökümüze kibrit suyu dökmeye çalışan hatta döken KADEM! İslam harfleri ile KADEM(قدم) ‘ayak’ demektir. Öyle ki İslam'da tesadüf yoktur, tevafuk vardır. Şimdi soruyorum size:
Kendinizi böyle ayak takımı durumuna düşürdünüz ya; sahi siz ne KADEM’siniz? Evet siz ne ayaksınız!
‘’Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle:
Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle’’
Rabbim bunları görebilen, basiret, firaset sahibi yiğitlerimizi arttırsın. Amin!
Arayış davasında olan gönüldaşlarım! Her şeyden evvel neyi nerede kaybettiğimizi bilmeliyiz. Bilmeliyiz ki başka bir şeyi değil de, aradığımız şeyi bulalım. O sebepten; biline ki biz, önce ruhumuzu kaybettik. O günden bu yana ne ailemizin bir önemi kaldı ne kadınlarımızın ne de alimlerimizin. Ruh muvazenemiz ne zaman ki terazide kayma yaşadı işte o zamandan beri eli öpülesi alimlerimiz değersizleştirildi ve papazlar(rektör) tarafından kovulma cesaretine erişildi!
Müslüman gençlik! Allah ve Rasulü'nün beklediği o nesil!
Anadolu'ya tekrar Yesevi soluğunu üfleyecek, sübhan göğüslü yiğitler!
Mesuliyet duygusunu kuşanın ve kendinizle kavgadan kurtulun. Bütün bunların nihayetinde, özünüze dönün ve ‘’yükseltici aşk devriyle’’ aranızdaki bütün manileri kaldırın. Kaldırın ki işte o zaman ‘’yüzüstü sürünenler’’ ayağı kalksın!
‘’Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerreciğim ki, Arş’a gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!‘’
Allah’ın selamı üzerinize olsun…
[*] Kudema, kağıdın yere atılması endişesiyle mektuplarında Allah Teala'yı ‘هو ‘ zamiri, besmeleyi ‘ب ‘, hamdeleyi ‘ح ‘, Efendimiz’e salatı ‘ص ‘, selamı ‘س‘ harfleriyle remz ederdi)