Cemiyet Ve Gençlik

Yazan: 22 Haziran 2020 2196

“İnsanlar içinde Yüce Allah’ın en sevdiği kimse, kötülükleri terk edip, iyiliklere yönelen gençtir.” (Ebu Davut, Salât, 26)

Gençlik, insan hayatının gonca güllü baharıdır. İnsanoğlunun kimliğinin, kişiliğinin, fikrinin, davasının, idealinin şekillendiği mevsimdir. Bu sebeple gençlik, en kritik ve en hassas dönem. İnsan geleceğini ya bu dönemde kazanır ya da bu dönemde kaybeder. Cemiyet ise gençlerin istikametini tayinle vazifeli tabii bir müessesedir. Öyle bir vazife ki, şekillenen gençlik cemiyetin ufuklara uzanmaya namzet taze filizleri olacaktır. Vazifenin ihmali halinde ise cemiyetin iflası muhakkaktır. Toplumların geleceği gençliğin avuçları arasına teslim edilmiş bir serçe gibidir. Gencin elinde duran serçenin muhafazası ne kadar zor ise, elden kaçıp gitmesi de bir o kadar kolaydır. Bu yüzden geleceğini düşünen cemiyetler gençliğini asla başıboş bırakamaz, bırakmamalıdır. Ayrıca bütün sapkınlıkların evvela gençliği hedef almasındaki büyük sır, gençlerin cemiyetin geleceğindeki ehemmiyetinde saklıdır.

Gençlik, toplum hayatında sorumluluk alma döneminin başlangıç evresidir. Gerçekten de bu dönem ister erkek ister kız olsun, her insanın; fizyolojik, ruhsal, duygusal, ahlaki ve dinî yönlerden gelişim, değişim ve etkileşim dönemini teşkil eder. Aynı zamanda bu dönem, eğitim ve öğretim dönemidir. Onun için gençlik zamanı çok iyi değerlendirilmeli, gençlerin; cemiyetin ayakta kalması ve ilerlemesi adına üzerine düşen vazifeleri öğretilmelidir. Özellikle dinî kimliğin bu dönemde oluşması asla göz ardı edilmemelidir. Bu dönemin en verimli ve en az hasarla atlatılabilmesi için dinî hayatın iyileştirici ve dengeleyici rolünden istifade edilmelidir. İbadet duygusuyla yetişen gençler, gençlik dönemlerini sıkıntısız bir şekilde geçirmekle kalmazlar, geleceklerine de olumlu yönde istikamet çizerler.

Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizin; akıl ve ruh sağlığı ile entelektüel birikim bakımından iyi yetiştirilmeleri elzemdir. Hızla ilerleyen bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler bilgi akışını hızlandırdı. Artık bilgisayar, internet, akıllı telefonlarla filtresiz bir şekilde akan bilgiye ulaşmak çok kolaylaştı. Bu bilgiler arasında faydalı olanlar olsa da, gençlerimizin zihin ve inanç yapılarını bozmaya dönük taarruz sahaları arttı. Toplumlar arası sosyolojik savaşa dönüşen bu sahada çeşitli zehirli fikirler gençliğimize sistemli bir şekilde zerk edilir oldu. Müslüman Anadolu gençliğine karşı bu saldırılar geçmişte daha sessiz ve daha derinden yürütülürken, günümüzde açık ve cepheden saldırılara dönüştü.

Teknoloji ve sanal dünya ile alakalı halimizi ve ahvalimizi örneklendirirsek, halimiz ve ahvalimiz eksiksiz şöyle; Evinizin başköşesinde aile reisi olarak her şey kontrolüm altında edasıyla oturuyorsunuz. Kapınız çalındı, biri geldi ve kızınız onu içeri aldı. Salonun bir köşesinde kızınıza; lezbiyenlik, ahlaksızlık, hayasızlık, iffetsizlik öğretilmekte. Sonra kapınız tekrar çaldı ve bu sefer kapıyı oğlunuz açtı. Oğlunuz gelen kişiyle odasına geçti ve oğlunuza gelen kişiden; eş cinsellik, edepsizlik, hırsızlık, para hırsı eğitimleri verilmekte. Ve kapı bir kez daha çaldı. Bu kez kapıyı eşiniz açtı. Gelen kişi ile eşiniz yatak odanıza geçti ve eşinize; fuhuş, feminizm, toplumsal cinsiyet eşitliği, yaygaraları cicili şeker paketleri içine konulan zehir halinde sunulmakta. Gelenlerden ve gidenlerden haberdar bile değilsiniz. Zahirde salonun başköşesinde maddede sarsılmaz biri olarak duruyorken şahsiyetiniz, Batında ailesi ile birlikte cemiyet namına ölmek üzere olan bir zavallısınız. Sizin evinizde her gün istisnasız maddede değil ama manada bunlar oluyor. Meselenin hususiyeti ve ehemmiyetini ifade eder mi hepimize?

Yeni bir vaziyet olmadığının ispat vesikası olarak Necip Fazıl KISAKÜREK İdeolocya Örgüsünde ne güzel ikaz etmiş gençliği:

r1

Zehirli fikir akımlarının başında ilahi vahye dayalı olmayan doğal din diye nitelendirilen yeni felsefi inanç akımları gelmektedir. İşte bu akımlardan birisi “yaratancılık” manasına gelen deizmdir. Deizm, Hristiyanlığın tarihî seyir içerisinde ortaya koyduğu din anlayışına karşı gelişen protest bir harekettir. Deistler, Allah’ın varlığına ve birliğine inandıkları hâlde, dinlerin yönetsel emir ve yasaklarına inanmamaktadırlar. Akıl olduktan sonra, ne peygambere ne de vahye ihtiyacın olmadığını iddia etmektedirler. Onlara göre her insan,  yaşam ilkelerini kendi aklıyla belirleyebilir. Dua ve ibadetlere de ihtiyaç yoktur. Deistlere göre “Allah, zemberekli bir saat gibi tabiatı kurmuştur, bir daha bozulmaz. Allah, yeryüzüne karışmaz. Onların bu inançları, nefsin ilahlaştırılmasından başka bir şey değildir. Deizmin Hristiyanlık içerisinde bir mantığının olduğu anlaşılabilir ama İslam dünyası açısından anlamsız bir hurafedir. Çünkü Kur’an ve sünnet sapasağlam elimizdedir. Yaratan ve yaratılanlar arasındaki ayrım tevhitle belirlenmiştir. Ayrıca İslam’ın akla verdiği değer bilinmektedir. Güçlü bir ahiret inancı vardır. Yüce Allah hem yaratan hem yönetendir. Dolayısıyla deizm, insanın kendisini ve başkalarını aldatmasından başka bir şey değildir.

Gençliğimize yönelik inanç sorunlarından bir diğeri de tatmin ve zevk alma prensiplerine dayalı yaşam biçimlerini seçmiş, hiçbir dinî, ahlaki ve millî değer tanımayan gayrimeşru bir hayat yaşamayı ve uyuşturucu kullanmayı temel felsefeleri hâline getirmiş, üstelik de korkunç eylemleriyle kamuoyunda ön plana çıkan satanizm gibi paganist akımlardır.  Satanizm, şeytana taparlık demektir. Satanizm felsefesinin özünü bütün ilahi dinlerin getirdiği ilkelere karşı başkaldırı ve hakaret oluşturur. Satanizme göre, hayatın gayesi; sınırsız hedonizm ve zevktir. Satanizmde fuhuş yapmak ve uyuşturucu kullanmak, hazırlık aşamasının olmazsa olmaz ilkelerindendir. Gençleri uyuşturucu ve fuhuş tuzağına düşüren satanizmde insan ve hayvan kanı içme ve arkadaşlarından birisini kurban etme gibi ritüelleri vardır. Korkunç sapkın bir akımdır. Hiçbir ahlaki değer tanımaz.  

Öte yandan son yıllarda gerek ülkemizde gerekse dünyada gençliğin içine düştüğü inanç boşluğunu istismar eden okültist (gizli inançlara mensup) gruplarda da bir artış gözlenmektedir. Bu yeni okültist ve paganist akımların başında; ruh göçü, yeniden bedenlenme, ufo, panteist ve astrolojik temelli bilinircilik, medyumluk vb. gibi ruhçu öğretiler gelmektedir.

Bütün bu akımlar, geleceğimizi emanet edeceğimiz gençliğimizin inanç dünyasında büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Bununla birlikte ayrıca gençliğimizi esir alan bedeni kirlenmeye dönük tuzakların da farkında olmalıyız. Gençliğimizin akıl, ruh ve beden sağlığını bozmada kullanılan bu tuzakların başında sigara, alkol ve madde bağımlılığı gelmektedir. Türkiye’de sigaraya başlama yaşı 10, alkole başlama yaşı 13’e inmiştir. Türkiye’de bir yılda bir milyar litre alkol tüketiliyor. Bu bir yıkımdır. Türkiye’de her yıl yüz binlerce kişi sigaradan ölüyor. Özellikle son yıllarda sigara ve madde bağımlılığı yüzünden akciğer kanseri ve erken yaşta ölümler üç kat artmıştır. Trafik kazalarının önemli bir kısmı alkol yüzündendir. Buna ek olarak aile içi şiddet ve boşanmaların artış göstermesinde alkol, tetikleyici bir rol oynamaktadır.

Geleceğimizi tehdit eden bu yıkıcı akımların önüne ancak sağlıklı ve doğru bir din eğitimi ile geçebiliriz. Unutmayalım ki, ahlaki yozlaşma toplumları çöküntüye zorlamak anlamına gelir. İleriye dönük ideallerden ve her türlü erdemden uzaklaşan bir gençliğin geleceği karanlıktır. Bu sebeple, gençliğimize hayatın anlamını, yüce insanlık değerlerini, Allah ve ahiret şuurunu yeniden kazandırmamız gerekmektedir.  Geleceğimiz olan gençlerin yetişmesi için manevi ve ahlaki alanda büyük yatırımlar yapılmalıdır. Bunun için gençliğimizin önüne iyi örnek rol modeller konulmalıdır.

Mutlak ve değişmez rol modelimiz Peygamber Efendimizden gençlere çağları aşıp gelen bir öğüt; “Abdullah b. Abbâs, bir gün aynı binit üzerinde Allah Resûlü'nün (S.A.V.) arkasındayken onun kendisine şöyle dediğini anlattı: “Delikanlı! Sana bazı şeyler öğreteceğim. Allah'ı gözet ki Allah da seni gözetsin. Allah'ı gözet ki Allah'ı (daima) yanında bulasın. Bir şey istediğinde Allah'tan iste! Yardıma muhtaç olduğunda Allah'tan yardım dile! Şunu bil ki bütün insanlar sana fayda vermek için toplansa Allah'ın takdiri dışında sana fayda veremezler. Ve yine bütün insanlar sana zarar vermek için toplansa Allah'ın takdiri dışında sana hiçbir şeyde zarar veremezler. Bu konuda kalemler kaldırılmış (karar verilmiş), sayfalar kurumuştur (hüküm kesinleşmiştir).” (HM2669 İbn Hanbel, I, 293; T2516 Tirmizî, Sıfatü'l­kıyâme, 59)”

Kur’an’da da örnek olarak Hz. İbrahim’in gençlik döneminin sunulması, iffet ve sabır modeli olarak Hz. Yusuf’un gösterilmesi,  Hz. Meryem’in teslimiyet örneği olarak takdim edilmesi ve Ashab-ı Kehf gençliğinin tevhit yolunda imtihanı gençlerimizin örnek alacağı başlıca rol modellerdir.

İslam’ın ilk yıllarında Peygamber Efendimiz (S.A.V.); dinî, kültürel ve ahlaki anlamda iyi yetişmiş genç sahabelere çok önemli stratejik görevler yüklemiştir. Mutlaka bu gençlerin hayatı, rol model olarak gerek kitapçıklar gerekse kısa metrajlı filmlerle gençliğimize anlatılmalıdır. İslam’ın yayılışına büyük destek veren Mekke’deki gençlerin yaş ortalamaları 10 ila 30 arasındadır. Örneğin Hz. Ali, İslam’a girdiğinde 10 yaşındadır. Her türlü tehdit ve tehlikeye rağmen Mekke’de ilk Müslümanlara evini açarak İslam’ın bir karargâhı mahiyetini taşıyan dâru’l-erkâm sahibi Erkam b. Erkâm 17 yaşındadır. Cafer b. Ebî Talip, Habeşistan kralı Necâşi’ye ve bir grup seçkine İslam’ı anlattığı zaman 25 yaşındadır. Suriye seferinde ordu komutanı olarak görevlendirilen Usame b. Zeyd 18 yaşındadır. 

Görüldüğü gibi Hz. Peygamber’in davet çalışmalarındaki bu gençler ve daha adını sayamadığımız nice sahabe gençleri İslam’ın cihanı aydınlatmasında büyük rol oynamışlardır.  İşte gençliğimize rol model olarak bu şahsiyetleri anlatmak ve tanıtmak gerekmektedir.

Bizler, Allah’a karşı sadece yapamadıklarımızın değil, yapma imkânımız olduğu hâlde yapmadıklarımızın da hesabını vereceğiz. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizin akıl, gönül, ruh ve beden sağlıklarını korumada cemiyetin tüm kurumlarına büyük görevler düşmektedir. Bu noktada en önemli husus din eğitimine ağırlık vermektir.  Dinî ve ahlaki değerlerle donanan gençler, istikbalde sorumluluk üstlendikleri zaman temiz bir toplumun hayatiyet bulmasına büyük katkı sağlayacaklardır. Bütün bu güzelliklerin kalıcılığı gençlerin Allah’a hesap verme şuuru ile yetişmelerine bağlıdır. Allah’a ve ahiret gününe inanan, her bakımdan yaşantısını örnek kabul ettiğimiz Peygamber Efendimiz ’in ve maneviyat önderlerinin hayat tarzını mükemmel bir şekilde tanıyan gençlik; iyiliklerin ve güzelliklerin taşıyıcısı, kötülüklerin ve çirkinliklerin engelleyicisi olacaktır.

R2

Bizim çağrımız bizim gibi dert sahiplerine. Dertsiz insan derttir diyenlere. Allah ve Resulünün (S.A.V.); davasını dava edinenlere. Zamanın ötesine davasını taşıyacak inanca sahip Seriyye’lere...

Gençlere düşen mesuliyet bundan güzel anlatılamazdı. Necip Fazıl KISAKÜREK’ in gençliğe hitabı ile gençleri baş başa bırakıyorum…  

 

Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...

"Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda bir gençlik...

Devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk iki buçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hâkimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını Allah’ın, Kuran’ında "belhüm adal" dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, Türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören… Bu devreleri, yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen bir gençlik...

Gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün "dikey"leri "yatay" hale getirecek bir nida kopararak "mukaddes emaneti ne yaptınız?" diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik... 

Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik...Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında "Hâkimiyet Hakkındır" düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bulan bir gençlik...

Emekçiye "Benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardımcı olamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başıboş bırakılamazsın!" ; Kapitaliste ise "Allah buyruğunu ve Resul emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!" ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebet de bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik...

Bir buçuk asırdır yanıp kavrulan ve bunca keşfine ve oyuncağına rağmen buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığını, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezheb, ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin İslamda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik.

"Kim var?" diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan fert fert "ben varım!" cevabını verici, her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur!" duygusuna sahip bir dâva ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik...

Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette strateji ve taktik sahibi bir gençlik...
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin bir gençlik...

Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, fuhuş albümü gazetesi, şaşkına dönmüş ailesi ve daha nesi ve nesi, hâsılı, güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine, telkin ve temmişesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, tek başına onlara karşı durabilecek destanlık bir meydan savaşı içinde ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kazanabilecek bir gençlik...

Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski nesillerden hiçbirini beğenmeyen, onlara "siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarısınız! Gerçek Müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başınıza gelmezdi!" diyecek ve gerçek Müslümanlığın "ne idüğü"nü ve "nasıl"ını gösterecek bir gençlik...

Tek cümleyle, Allah’ın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin alemleri manto gibi bürüyen eteğine tutunacak, O'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak, sarınak tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine denk muameleye lâyık görecek bir gençlik...

Bu gençliği karşımda görüyorum. Maya tutması için otuz küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım.

r3

Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim manevî babanın tabutunu musalla taşına, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır! 

Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!

Ey kahpe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!... 

 

Allah’ın selâmı üzerine olsun...

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi