Ekranların en bilindik bir tıp tiplemesinin iki ayrı videosunu yan yana getirip arka arkaya oynatmışlar. İlk videoda şöhretli bu tıp tiplemesi, covidden ölen bir arkadaşı üzerinden covid-19 aşısını hayatta kalma şartı olarak, hem de edebiyat parçalaya parçalaya anlatıyor. Ne imiş, onun cenazesini bizzat taşımış da, baş ve omuz kısmını taşımak kendi nasibine düşmüş de, beraber yiyip içtiği arkadaşının ölümü çok gerçekmiş de, aşı olsa asla ölmezmiş!

Daha ileri bir tarihte çekilen ikinci videoda ise aynı tıp tiplemesi, covid aşılarının inanılmaz derecede kalp krizlerine sebep olduğunu, bunun artık bir realite haline geldiğini, inanılmaz sayıda genç erkeğin bu aşı sebebiyle öldüğünü ve “turbo kanser” denilen, bir anda ortaya çıkıp hızla ilerleyen ve birkaç ayda insanı öldüren bir hastalığa da sebep olduğunu gene ballandıra ballandıra anlatıyor!

Türkiye’de milletin, gerçek bir devlet muhafazasından mahrum bulunduğunu, bu muhafazasızlık ikliminde de milletin başına maalesef konfetiler halinde baht aydınlarının saçılmayıp, aksine kazuratlar halinde kült aydınların sıçıldığını gösteren daha sarih bir örnek bulunabilir mi?

Bu ülkede, bu aşıyı vurmak istemeyenlerin, köpekler gibi uzaktan oklanmak suretiyle aşılanması gerektiği bile ekranlardan pişkin pişkin anlatıldı. Ve Devlet, kendi bünyesinde çalışan yüz binlerce insanı, bu aşıyı vurmazsa işten atacağıyla tehdit etti ve aşıladı.  Kendi nezdinde çalışmadığımız halde bize bile, bu aşıyı vurmak istemediğimiz için hayatı yaşanmaz hale getirdi. Seyahat, vergi dairesi, tapu, belediye derken, toplumsal hayatın gereği nice işimiz için her adım attığımızda kapılarını duvar etti. Ennihayet biz de, ancak bir yolunu bulmak suretiyle bu ne idüğü belirsiz sıvıdan kendimizi masun tutabildik… Ama milyonlarca insan bir yolunu bulamadı ve bu aşıların bugünlerde artık sarih hale gelmeye başlayan ölümcül yan etkilerinin tehdidi altında… Bu aşıyı vurmadığı için tehdidine maruz kaldığı devlet de, şimdi ıslık çalıp tavana bakıyor!

Acıtıcı hikâyesiyle birlikte vaziyetin öldürücü ahvalini, tek bir şey söyleyip özleştirdikten sonra susmalı ve ekranların bu tıp tiplemelerine bakınca aklıma gelen ilk şeyi pervasız kaydetmeliyim:

-Birleşmiş Milletler Domuzlar Diktatoryası’nın sağlık alanındaki karşılığı olan Dünya Sağlık Örgütü ne zaman istese, donunu indiren bir Sağlık Bakanlığımız, böyle bir Sağlık Bakanlığı’nınsa, onunla her sahada senkronize sahibi bir devlet tipimiz var! Yoksa böyle bir tıp tipi, böyle bir devlet tipi olmadan muteber olabilir miydi hiç?