İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Ayasofya’da cinsel organına vesikalık çektiren fahişeden sonra, şimdi de bir başkası, Ayasofya’nın tam merkezinde bacaklarını bir güzel ayırdı ve kendini fotoğraflattı. Mazlum ve esir Ayasofya, put ve ikon raptiyeleriyle kendi duvarlarına asılmış bir vaziyette ağlıyor ve olanlara böylece nezaret ediyor. Fethin sembolü, esaretimizin sembolü haline döndürülmüş de, akvaryumdan çevreyi anlamsız izleyen balıklar gibi sadece bakınıyoruz. Millet mahzun, devlet mefluç… Ruh ve madde akametimizi giderecek iksir, önümüzde duran sandıkta… Sandık önümüzde, anahtarı da avuçlarımızda… Ama anahtarı kullanamıyor, sandığı açamıyoruz. Devlet başı Recep Tayyip Erdoğan’da, olayı kemiyet ve hacim ölçülerine vuran bir kaçaklık hali:
“Sultan Ahmet’i doldurun, namaz için yetmez hale getirin, Ayasofya’yı açalım…”
Mesele kemmiyet ve hacim ölçülerinde olsa:
“Tamam! Biraz da Ayasofya’yı dolduramayıp, Sultan Ahmet müzesini gezelim!”
Deriz de, öyle değil işte… Gönderden al bayrağımız indirildiğinde mesela “Bizde kumaş mı yok! Canınız sağ olsun!” der miyiz? Diyemeyiz… Bayrak sembol çünkü… Ama işte Ayasofya da sembol… Böyleyken Ayasofya mevzuunda, aleni esirliğimizi saklı bir hürriyet havasına çevirmek için:
“Bizde Ayasofya mı yok, canınız sağ olsun!”
Diyoruz ama… Devlet başının dediklerinde, bunun hakikati, itirafı var… Ruh ve madde mafsallarımızdan prangalı oluşumuzun… Gene de inanmak istiyoruz. Allah, ömrü hiç kimseye garanti belgesiyle vermez ama kendi ömür hattında Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ayasofya’ya şahsiyet ve hakikatini iade edeceğine, bununla ömrünü taçlandıracağına inanmak istiyoruz. Kafamıza vuruyor ve:
“İnan buna! Kafasının bir yerlerinde, ölmeden evvel Ayasofya’yı müzelik prangasından kurtarmak var! İnan buna!”
Diye kendimize telkinde bulunuyoruz… Açacak, açmalı ve eğer açmadan ömür defterini kaparsa, ne kadar çok şeyi yarım ve eksik bırakarak terk-i dünya etmiş olacağının nişanesini de burada görmeli…