Şeytan Arkeologları

Yazan: 20 Ekim 2020 1879

Dedim: Çay demliğindeki çay tüfünü, tek tek toplayıp çöpe atardı zaten… Bir keresinde takılıp kaldım ve niye böyle yaptığını sordum?

Dedi: Kime?

Dedim: Anneme…

Dedi: Ne dedi?

Dedim: Günah, dedi…

Dedi:?

Dedim: Hani neticede ot ya, ot da, zikreder ya, onun cümle atıkla lavabodan süzülüp gitmesine içi sinmiyor…

Dedi: Hay maşallah!

Dedim: Ben de öyle diyecektim ama demedim, böyleyken kendimden utandım… Güya biz, okumuş çocuklarıyız… Asıl iş, bizim okumamışlarımızda… Çünkü onların dış sıvalarında, her ne kadar okumamışlık varsa da, o sıvayı kazıyıp da kaldırınca, altından tastamam derunî bir okumuşlukla beraber İslam’ın harcı çıkıyor. Üstelik bundan kendilerinin de haberi yok…

Dedi: Nasıl yani?

Dedim: Şöyle; ben anam dedim, sen Anadolu anla… Anadolu’da halâ, en basitinden en karmaşığına kadar, her davranış kalıbının altında İslam var, Allah Resulü’nün Sünneti var… İsmi gitmiş, cismi kalmış… Şimdi Anadolu taarruz altında, İslam’a dairlerimizin isim ve cisimleriyle yok olması için elden gelen her şey yapılıyor… El dediysem, televizyon, gazete, radyo, resmî devlet davranışları, yaydıkça yayabilirsin…

Dedi: Mutlaka öyle…

Dedim: Hem de ne öyle… Şeytanî emelin transkripte edilmiş hali şu:

-İsimleri gitti, cisimleri de gidecek!

Burada derin ve gerçek Müslümanlara da, sistemli olarak bir iş düşüyor…

Dedi: Nedir?

Dedim: Allah Resulü’nün Anadolu insan davranışlarından, ismi gidip cismi kalan Sünneti için, cismine ismini avdet ettirmek ve şuurdan kalbe baskılanmış İslam’ı, kalpten tekrar şuura çıkarmak… İslam’ı bu yolla hâkim kılmak…

Dedi: Zor ama inşallah…

Dedim: Evet, zor… Ama bu zorluğu aşmak için evvela bizim, Anadolu insanının “kocakarı imanına” hürmet etmemiz şart… Çay mevzuundaki gibi… Annemiz, lavaboya çay dökmez ama hikmetlerini de sıralayamaz… O işi, İslam’ı hâkim kılmak niyetiyle beraber biz göreceğiz…

Dedi: Evet, mesela geçen söylediğin şey…

Dedim: Hangisi?

Dedi: Bıçak mevzuu…

Dedim: Evet… Deve sidiği mevzuundan çıkmıştı… Hepimizin evinde olan şey işte… Annem özelinde gene söyleyeyim… Asla bıçak istendiğinde elinize vermez… Elinizin yanına kadar getirir, almanız için yere bırakır… Kaç defa denedim, şaşırmıyor, bıçağı elinize vermiyor… Sebebini sordum, cevap verdi:

-Eyi del diyiler…

Şimdi “İyi değil diyorlar!!” cevabındaki gizli özne kim biliyor musun? Konuştuğumuz üzere Allah’ın Resulü… Sorsan anneme, “Bunu diyenler kimler?” diye… Cevap veremez ama çok yücelerden birileri olduğunu şuurunu da taşır… Zaten o yüzden uyuyor ve asla bıçağı elden ele vermiyor… Ben nice kimseden duydum, saçma inançlar bunlar diye… Oysa kaydettiğim üzere, bu bıçak mevzuunun hikmetini de Hadis âleminde gezinirken gördüm… Ebu Davud ve Tirmizî’de mukayyet bir nakilde Sahabîden Cabir Hazretleri diyor ki:

“Allah’ın Resulü, çıplak olarak kılıç alıp vermeyi yasakladı!”

12.a seytan.arkeologlari

 

Yani kınından sıyrık kılıcı, elden ele vermeyi… Al işte, Anadolu insanının bıçağı elden ele vermeyişindeki arkaik sebep… Bir Peygamber yasağı… Oysa birçok ilim adamı “Bıçağı elden ele vermek yanlış mı?” sualine, “Geçiniz efendim, bunlar hurafe!” diye cevap verip geçiyorlar… Böyleyken bu Peygamber yasağı içinde, bir Mümin başka bir Mümini yaralamaması gibi açık hikmetlerle beraber, daha nice hikmet vardır. Aklımızı, Peygamber buyruğundaki hikmete taraf koşturursak, gelişeceğiz… Oysa aklı, akıllı eşeklerden az daha akıllı bir profesör, deve sidiği Hadisine çatmak için zahmet ediyor, bir devenin zekerine şişe dayayıp dolduruyor, şen sıpalar gibi televizyonda canlı yayına çıkıyor ve muhatabına orada “Bu Hadise inanıyorsan buyur içsene!” diyor bide… Eşek işte… Yılan zehiri, ilaç yapımında kullanılır ama kimse şifa için kendini bir yılana sokturmaz… Bunları detayıyla konuştuk, yazdık… Bugün Avrupa’da, sidiğin ilaç yapımında değerlendirilmesi ile ilgili bir dünya konferans düzenleniyor…

Dedi: Evet… Ürik asit mevzuu..

Dedim: Evet… Girmeyelim oralara… Siyer eserimizde yer verdik buna… Burada altını çizdiğimiz husus şu: Anadolu insanının içi, ismi gitmiş ama cismi kalmış Sünnet nuruyla dolu… Bu nuru tam def için, isminden başka cismini de yok etmek isteyenlere karşı, cismine, ismini de avdet ettirmek gibi bir borç altındayız… “İslam’ı hâkim kılmak” dediğimiz şeyle, aynı şey bu aslında… Dışımıza ince bir küfür sıvası çektiler, altındaki iman harcımızı kazmaya, ufaladıktan sonra da süpürüp atmaya çalışıyorlar. Şeytanın arkeologları! Biz de, dışımızdaki küfür sıvasını kazıyacağız, içimizi, kalpten şuura çıkarır gibi ortaya çıkaracağız…

Ve Kemalizm operasyonuyla bir asır fasıla verdirilmiş aslımızı, yeniden hâkim kılacağız…

Dedi: İnşallah…

Dedim: Temenninin önüne, ütopik bir sıva gibi çekilen bir inşallah ile değil, hamle atına kamçı gibi vurulan bir inşallah ile, inşallah…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi