HDP KapatılmaIı mı?

Yazan: 06 Ekim 2020 2191

En sonda söylenmesi gerekeni, bir lahza da olsa aleni eşeklik etmiş olmamak için, en başta söyleyelim:

-Elbette! Elbette HDP kapatılmalıdır!

İsmine “Kürt Siyasal Hareketi” diyerek, hem Müslüman Kürt’ü karanlığa getirip kendine katmak, hem de çirkin emelini Türkiye siyasetinin rahmine yerleştirip, oradan doğurtmak isteyen bir terör hareketi, üstelik kendisi Ermeni hülyası, Avrupa rüyası, ABD ve İsrail ütopyasından doğmuşken, piçlik eder, dağdan salladığı silahıyla Meclis’te kendisine yer açtırır ve silahı ilk patlattığı 1984’ten bu yana 36, Meclis’e ilk vekil soktuğu 1991’den bu yana ise 29 yıl geçmişken, kendisini hala Türk siyaset sahnesinde başrol oyunculardan biri saydırır!

Neden sayılmasın ki; DYP’den DSP’ye, ANAP’tan AK PARTİ VE MHP’ye, 40 yıldır bütün siyasi parti ve çizgiler, PKK ile PKK’yı temsil için Meclis’e soktuğu siyasi partileri arasındaki korelasyonu “Terörle arasına mesafe koymak” isimli deli saçması üzerinden kurar ve dökemedikleri tenyaları için kıvranırcasına Meclis’i, televizyonu, gazeteyi, radyoyu, kısaca Türkiye siyaset ve fikir sahasını meşgul ve israf ederler…

Harbiden kardeşim, siz manyak mısınız?

1991’de ismini HEP koyup da, SHP’nin sırtında TBMM’ye 21 vekil soktukları günden beri, kapatıldıkça ismi HADEP olur, DEHAP olur, BUA olur ve şimdi de HDP olur ama bütün bu partilerin, PKK’nin bir siyasal alan çalışmasından ibaret olduğu gerçeği hiç değişmez?

Ha bir de, alenî eşeklikten başka bir şey olmayan şu martaval değişmez:

-HDP, terörle arasına mesafe koyarsa, koymalı, koyduğunu göstermeli, koydu mu, koyacak mı, koysun mu…

Yahu kardeşim, siz eşek misiniz?

PKK’nın Kandil’de tasarlayıp da icraya koyduğu ve işi, Türk siyaset sahasında kendisi için gedik açmak olan bir yapılanmadan nasıl ve hangi kafayla düşünüp, PKK ile arasına mesafe koymasını bekliyorsunuz?

Hırsızdan hırsızlıkla, fahişeden fuhuşla, sarhoştan içkiyle arasına mesafe koyması istenebilir ama ya timsahtan, testere deposu dişleriyle arasına mesafe koyması istenebilir mi, istenemez!

Timsahın tabiatı odur, dişleri, yaratılışıyla beraber kendisine verilmiştir, tıpkı, HEP’ten HDP’ye, bu soydan partiler meydana getirilirken, ona bütün tabiat ve varlık gerekçesini PKK’nın vermesi gibi…

1991’den bu yana “silah bırakmak” mevzuunu bile, silahlı terörizmi için bir taktik hamlesi olarak kullanan, “Çözüm Süreci” devrinde bir yandan güya silah bırakırken, diğer yandan bütün Kürtlere açık veya gizli silahını gösterip “İşte bunun sayesinde adam sayıldın!” diyen, böyleyken silahını da bir daha kullanmamak üzere değil, istediği verilmediğinde tekrar kullanmak üzere raflara dizen bu terör ve tedhiş hareketinin, siyaset sahnesine çıkardığı siyasi partileri kapatılırken bile gerçek bir devlet tavrı gösterilmez, bir partinin kapatma dilekçesinin mürekkebi dahi kurumadan, ötekinin kuruluş imzaları atılır ve 40 yıldır bu orta oyunu, ortada olmayan mermerden devlet yerine, mukavvadan devlet de figüran kılındığı halde oynanır ve akvaryumun şaşkın bakan Japon balıkları gibi millet de gene 40 yıldır, aynı kilit cümle etrafında olanları seyreder:

-HDP, terörle arasına mesafe koyarsa, koymalı, koyduğunu göstermeli, koydu mu, koyacak mı, koysun mu…

Daha dün, AK PARTİ sözcüsü Ömer Çelik’e, Kobanî bahanesiyle çıkartılan 6-7-8 Ekim olaylarından dolayı, HDP’li isimlerin 6 yıl sonra gözaltına alınmaları soruldu da, ondan tam 20 dakika ve gene ıkınma ahengiyle, HDP ile PKK arasındaki ilişkiyi anlatma oratoryosu dinledik…

-HDP, terörle arasına mesafe koyarsa, koymalı, koyduğunu göstermeli, koydu mu, koyacak mı, koysun mu…

Geciken adaletin, adalet olmaktan çıkıp, yerini bir dünya dolusu martavala bırakacağı bir vakıa iken, hatırlayın, HDP’nin cezaevinden, sanki de Meclis’te başkanmış gibi Türk siyasetini dizayn etmesine müsaade edilen eski başkanı Demirtaş, PKK’nın bandrol vurulmuş üyelerine ayaklanma çağrısı yapmıştı da, sırf Müslüman kimlik belirttikleri için tam 37 Kürt vatandaşımız, içlerinde kurban eti dağıtırken katledilen ve cansız bedeni annesi tarafından bile tanınmaz hale getirilen Yasin Börü de olmak kaydıyla, canice öldürülmüştü.yasinboru1

Şimdi; kaplumbağa teşrifiyle devlet, güya bunun hesabını 6 yıl sonra soracak ama maatteessüf biz halâ, bu hesabın sorulma galasında bile, devleti idare mevkiindeki kimselerden aynı martaval etrafında izahatlar dinliyoruz:

-HDP, terörle arasına mesafe koyarsa, koymalı, koyduğunu göstermeli, koydu mu, koyacak mı, koysun mu…

Hani “devlet aklı” diyorlar ya, heyyyy dünü ve bugünüyle, devlet aklının 40 yıllık temsil kadrosu, sana söylüyorum!

Kafasını kürekle ezmek için bakındığın yılan, arkadan dolanıp da kuyruğunu senin kuyruk sokumuna sokmuşken, sen halâ, kuyruk sokumunda gezinen kuyruğa bakıp “Yılanla arana mesafe koymalısın!” diyorsan, tam bir eşek, hem de ezik bir eşeksin!

Ne diyelim? En iyisi, sonda söylenmesi gerekirken başta söylediğimizi bir kez de, en sonda söyleyelim:

PKK tarafından kurulan HDP derhal kapatılmalı, PKK ile ilintili bir partinin kurulmasına bir daha asla izin verilmemeli, kendisini Kürt dostu ve Kürt’ün derdine derman çözümü diye sunarak orta yere çıkan her parti için de, PKK’dan nefret etmesi ve PKK’nın da ondan nefret etmesi şartıyla sonuna kadar yolları açmalıdır…


 

Fikrin, dizim ve matbaa evresinden gönüldaşlar aradılar ve PKK’nın Hatay yangınları vesilesiyle de bir şeyler söyleyip söylemeyeceğimi sordular… Onlar sorar sormaz, gerilere gittim ve kendimi yatılı okul günlerimin başında buldum… Daha yaşımın, on beş-on altı olduğu günlerdi… Yatakhanenin televizyon odasında, diğer öğrenciler gibi televizyon seyretmekteyim… Ekranda hangi program vardı, hatırlamıyorum ama ekran altından şehid asker haberi akmaya başladı. Ve ben o an bir öğrenciyi, elleri göbeğinde yumruk, yanındakilerle beraber sevinirken gördüm… Okulda güçlü olmalarının da rahatlığıyla yapmıştı bunu… Ama ben buna susamazdım; sussam, şahsiyet bütünüm daha o devremde parçalanır, hayata karşı kendimde bulduğum güven daha oradan itibaren ufalanırdı. Kendimi kaybettim ve ikindi vakti yaktığım kavga ateşini, yatsı vaktinde hepten muradıma ermiş olarak ancak bitirdim…

Bunu niye mi anlatıyorum? Hani herkesin bildiği bir şey var:

-Bakmayın siz milletvekillerinin genel kurul salonunda cenk ettiğine… Arka kulise geçince, hepsi can ciğer kuzu sarması… Kahkahalar eşliğinde hep beraber sohbet ediyorlar…

Buna dair bizim de, birkaç kez canlı şahitlik etmişliğimiz var… Elbette “Genel kurulda tokuşsunlar, kuliste vuruşsunlar!” demiyoruz… Ama şunu diyoruz; Türkiye’nin Millet Meclisi’nde, taraflardan birinin aleni Türkiye düşmanı olduğu, mesela PKK asker öldürünce, PKK yol kesince, PKK orman yakınca sevinen kimselerden kurulu bulunduğu bir tokuşma ve vuruşmayı icap ettirecek taraflar bulunmasın… Bunun da açık manası, HDP’nin kapatılması ve hiçbir harf hokkabazlığına mahal vermeden bir daha açılmasına müsaade edilmemesi…

İşte şimdi; Meclis’in PKK’lı olmayan vekillerine, on beş-on altı yaşındaki bir yatılı okul çocuğunda olan gurur ve haysiyetin, var olup olmadığını da sorgularcasına soralım:

-Şimdi siz, Hatay, PKK’nın üstlendiği yangınlarla kavrulurken, kuliste zevkten sigarasını tüttüren bir HDP-PKK vekilinin sigara ateşinde nasıl Hatay’ı yakan alevi görmeyecek, o ateşle yüreğinizi nasıl yandırmayacak, bu çirkin manzaraya nasıl da yutkunacaksınız?

Düşünün; PKK, asker şehid ettiğinde, Meclis’teki bilmem kaç HDP vekilinde, ellerini göbeklerinde yumruk yaparak sevinmek kansızlığı vardır ama maatteessüf, HDP dışındaki tüm partilerin vekillerinde, on beş-on altı yaşındaki bir Anadolu çocuğunun, her Anadolu çocuğunda bulunan gurur ve haysiyeti yoktur…

Heyhat ki; asker şahadetine sevinen gözlere bakıyorlar, ormanları yakan çakmakların, Meclis kulisinde keyf sigarası yakan alevlerini görüyorlar ama patlamıyor, çatlamıyorlar…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi