İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Ayasofya’nın cami olarak açılmasına, doğrudan karşı çıksalar, boşa düşecek, içlerindeki İslam düşmanlığını istemsiz göndere çekmiş olacaklardı.
Böyle yapamadılar ve tavuk kümesi gözleyen tilkiler gibi çalılıklar ardına pıstılar…
Birkaç gündür, kuyruklarının yelpazesi, enselerinin endazesine üfleyedursun, tilki hendesesiyle çalılıklar ardında hesap yapmakta, kapacakları tavuğun hayaliyle düşünüp durmaktaydılar…
Ennihayet, türbe çaputçusu bir koca karının, türbeden döndükten ve şehirde bin tur attıktan sonra soluğu gene aynı türbede alması ve çaputunu düğümlemeye başlaması gibi, onlar da soluğu Mustafa Kemal’de ve O’nun Anıttepe’deki türbesinde aldılar…
Buldukları çözüme göre, Ayasofya’nın açılış hutbesinde Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya Vakfiyesi’nden pasajlar okuyan Diyanet Reisi Ali Erbaş’a ürüyecek, Vakfiye ile Mustafa Kemal arasında ilinti köprüleri kuracak ve sonra hep birden:
“Atatürk olmasaydı, alayınız Yorgo olurdunuz! Atatürk’e hakaret eden Diyanet Reisi derhal istifa etsin!”
Diye bağıracaklardı…
İşte birkaç gündür, böyle bağırmakta ve nefret ettikleri Osmanlı’dan usul aparırcasına adeta “Ali Erbaş’ın tiz kellesi vurulsun!” demekteler…
A be sahtekârlar!
Mesele, Fatih Sultan Mehmet’in, Ayasofya’yı cami olmaktan her kim çıkarırsa, Allah’ın, Peygamberlerin, Meleklerin, müminlerin, dağların, taşların lanetini o kimseler için dileyen vakfiyesi ise, onu bundan iki hafta önce, hem de daha ayrıntılı ve daha güzel hitabetinin daha güzel öfke ahengiyle Recep Tayyip Erdoğan da okudu, ona ne diye ürümüyorsunuz!
Ee, kadim tilki stratejisidir, kuyruğu kaptırmadan kümeste tavuk ziyafeti çekmek istiyorsanız, evvela eli tüfekli çiftlik sahibinden kendinizi sakınacak, sonra da kümese doğru giden yoldaki tüfeksiz unsurların icabına bakacaksınız!
Daha açık ifadesiyle, çalılık ardındaki tilki hendeseleriyle bu ürüme korosu, ellerinde adeta bir yumurta gibi tuttukları Atatürk’ü tokuşturmak için, çelik endamlı Recep Tayyip Erdoğan yumurtasını değil, kireç endamlı Ali Erbaş yumurtasını seçmişlerdir…
Olur a, Recep Tayyip Erdoğan’la tokuştururken ellerindeki yumurta çatlar ve kendilerine bir asırdır Türkiye’nin kaymağını yemek imkânı veren sihirli yumurtalarından oluverirler…
Bu sebeple:
“Ali Erbaş’ı kırarsak, Recep Tayyip Erdoğan’ı da çatlatmış oluruz!”
Hesabındalar… Yani tilkilik ediyorlar…
Öyleyse, edilen bu tilkiliği tavuk mazeretiyle değil, aslan kudretiyle karşılamalıdır…
Savunmada kalınırsa, saldırmaya devam edecekler zira…
Bunun için asgarî:
“Höst be! Üzerine alanın!”
Demeli ve asla korkakların papatya falını açar gibi:
“Kastım o değildi, bu değildi, şu da değildi…”
Dememeli…
Öyle mi oluyor peki… Maatteessüf, hayır… Bu sebeple, Osmanlı ordusunun hücum anını terennüm eden Hücum Marşı’nı duymuyoruz da, seyir anını tenazur ettiren ama iki ileri bir geri bile değil, bir ileri iki geri adım atılan Mehteran yürüyüşünü görüyoruz…
Devrimiz tam da, müminlerin tam desteğini aldıktan sonra, siyaseti Hücum Marşı tonunda yapacak ve üç günlük yolu otuz yılda yürümeyecek siyasetçilerin, Devrim’i devirecek Devrim’i deruhte etmeleri gereken bir devirdir…
Vasatımız da belli, hasretimiz de…