İlim, Fikir, Kültür ve Sanat Dergisi...
0539 924 64 98
editor@seriyyedergisi.org
Bu yazı bir Anadolu gencinin tasviriyle Anadolu’nun mevcut seyridir. Bu yazıda görecekleriniz, yüzü gülümseyemez hale gelen, biçare kalmış, eskisi gibi aslanlaşamayan Anadolu’nun gözyaşlarıdır. Etrafını sırtlanlar çevrelemiş, içini irin kaplamış ölmesi beklenen zayıf aslan... Yiğitlik, delikanlılık, baştan ayağa Müslüman Türk duruşunu barındıran tohum yok olmuş; yerini kahpelik, canavarlık, soysuzluk, sapıklık içeren, kısa haliyle, Batı’nın lanetli gen haritasını barındıran tohum ülkenin tertemiz toprağını çürütmüştür.
Anadolu’ya zorla içirilmiş olan zehir, yavaş yavaş bütün saf Anadolu gençlerine zerk edilmiş; babaların, azgınlıktan canavarlaşmış evlatlarına haliyle yetmemeleri Anadolu’nun bağrını delik deşik etmiştir. Yaşı kemale ermiş, lakin aklî ve kalbî sıkıntılarından dolayı ruhunu yaşına yetiştirememiş büyüklerimiz ise kıymet hükmünü paraya yaslamıştır.
Müslümanlaşmamız gerekirken Müslümanlıktan daha da uzaklaşmamız ve her sene belirli günlerde kara günlerimize geri sardırıyor olmamız, bu Anadolu yangınına dur dememize engel olmuştur. Para, hayatın içinde nüfus etmediği yer bırakmamış, gençlerde İslam nefreti ve canavar Batı’ ya özentiliğin kapısını aralamıştır.
Anadolulu topraktan geldiğini unutmuş, toprağa da “para” gözüyle bakar olmuştur. Toprağını satmış, şehre göçmüştür. Şehirdeki Anadolulu milli değerlerini ayakları altına alanı baş tacı etmiş, eskiden olanların hepsini unutmuştur.
Anadolu’nun yeni gençleri, üniversitelerin ahlak yoksunu güya medeni ortamlarında benliklerini unutmuş ve avallaşmıştır. Anasının bağrından kopmuş olan Anadolulu, soluğu yasak aşkının koynunda almış, o da yetmezse rakı masalarında yalancı dertlerine dert katmıştır.
Vaktiyle yediği FETÖ tokadından takati kalmayan Anadolulu sahte sütten ağzını yakmış, hakiki yoğurdu üflemeye dahi korkar hale gelmiştir. Helal daire içerisinde kendisine hasbelkader yer bulmuş olan saf Anadolu gencini yozlaşmış hemşerisi o daireden çıkarmak için elinden geleni yapmaya kendini mükellef bilmiştir.
Anadolu, içten içe çektiği sıkıntılarına derman bulamamış ve derin bir buhrana sürüklenmekten kendini alıkoyamamıştır. Yüreğine yediği hançer darbelerinin kimden geldiğini dahi kestiremez hale gelen Anadolu, üstünde barındırdıklarının başkalaşmasından dolayı kaç kez ağlamış ama sesini duyuramamıştır. Kendisi barındırdığı nice şehit kanının, evliya kabrinin hatrına yine de çatlamayı, yarılmayı kendisine haram kılmış, belki üstündekilerin benliklerini hatırlamalarını bir ümitle bekler hale gelmiştir.
KULAĞINI TOPRAĞA DAYA ANADOLULU, BİR ANANIN EN DERİNDEN GELEN FERYADIDIR BU!
Anadolulu, Anadolu’yu unutmuş, toprağından kopmuş, bin yıllık kültürü Batı canavarının çiğnemesine izin vermiştir. Ordularıyla yurda giremeyen Batılı, kahpe fikirlerini Anadolu' nun talebesine dayatmış ve ülke içerisinde kendi kahpe fikrini vücutlaştırmıştır. Zina, fuhuş, faiz, eşcinsellik, toplumsal cinsiyet denen safsatalarla saf Anadolu gencinin beynini yıkamış, İslam “Benim nenemde namaz kılar, başını örterdi.” den öteye geçememiştir.
İslam’ı ayaklarda tozluk haline getiren Batılı fikirleri, İslam’ın hakiki manasının gençlere öğretilmesine her fırsatta engel olmak için yurdun içine kendi militanlarını yerleştirmiştir. Bu militanlar, en küçük kahvehane meclisinden en büyük millet meclisine kadar her yerde konuşlanmıştır. Anadolu’nun gençlerinin “bilim geldi din gitti” mantığıyla hareket etmeleri, İslam’ı bilim önündeki yegâne engel olarak görmeleri Anadolu’ya hançer üstüne hançer saplamalarına salık vermiştir.
Dinden arındırılmış nesil tam manasıyla artık Anadolu toprakları üzerinde gezmekte, nefes almakta ve asıl aslan payı Müslümanlara ait olan bu yurdu sanki kendileri yaratmışçasına hor kullanmakta. İslami hassasiyeti elinden alınmış, sadece ailede ve bazen Cuma namazlarında Müslüman olan Anadolu genci, putlaştırmış olduğu paranın kölesi olmuş “Benim evim denize sıfır olsun ama vapurlarda Suriyeliler olmasın, isterse gebersin, BANANE!” demekten başka bir şey bilmez hale gelmiştir. Anadolu genci Anadolu’ya düşman edilmiştir. Batı, zehrini tüm Anadolu’ya akıtmayı başarmıştır. Bahanelerini BANANE kelimesiyle noktalayan Anadolu genci kendi ailesine yobaz diyecek, küfredecek hale gelmiştir. Anadolu’nun nene hatunları gitmiş, sadece annelerinin yanında başlarını örten, oradan çıkınca örttüğünü çiğneyen kız müsveddeleri toplumda kendilerine yer bulmayı başarmıştır. Kapalı kafa, açık bacak yavaş yavaş tüm Anadolu’ya yayılmış. Haram sevdalara gözleri kör gençler toplumda çirkin iftiralara uğramış, horlanmıştır. Bükemedikleri Anadoluluyu ya dışlamış ya da her fırsatta ezmişlerdir.
Müslümanların ailesi dağıtılmış, paramparça edilmiştir. Soysuzlar yurdun her köşesinden baş göstermişlerdir. Yeni Anadolu’da aile, artık sadece bir “insan fabrikası” olarak anılır hale gelmiştir. Vakti zamanında anneleri “kuluçka makinesi” olarak tasvirleyip Anadolu’nun manevi değerlerine saldıran şeytan askerleri, bu sefer Anadolu’dan anneyi topyekûn söküp atmak için elinden geleni yapar hale gelmiştir. Batı’nın yegâne planı Anadolu’yu kendinden daha alçak hale sokmak, canavarlaştırmaktır. Kendi yaptığı canavarı, yaptığı gibi yıkıp kendisini kahraman gösterecektir.
Batılılaşmış Anadolulular dinsizlik, cinssizlik ve soysuzluk gibi şeytani kavramları muasır medeniyet olabilmenin bir ürünü ve gerekliliği olarak görmüşlerdir. Ecdadı, bir çağ kapatmış yeni bir çağ açmış, bilgi ve irfan düzeyinde dünyanın zirve konumuna taht kurmuş iken; torunu, çağdaşlık adı altında, kendisini ahlaksızlığın ve cahilliğin en zirve noktasına necis bir taht ile konumlanmıştır.
Kendi dini bayramlarını birer tatil fırsatı olarak görüp kumsalları dolduran yeni Anadolu’nun gençleri, diğer dinlerin bayramlarına dört elle sahip çıkmış, zerre laf etmemiş, ettirmemişlerdir. Cadılar bayramında başı kapalı kızlar makyaj yapıp partilere katılmış; yılbaşında ağaç süslemeyeni, yeni yılı kutlamayanı çağdışı, gerici olarak addetmişlerdir. Milli (!) bayramlarda ahbes fikir ellerde silahlaşmış, toplu taşıma araçlarında dahi Müslümanlara karşı kullanılmıştır. Müslüman kadının tesettürüne tekrar saldırılar başlamış, sarıklılar kelle koltukta gezer hale gelmiş, çarşaflılara çirkin benzetmeler yapılmıştır. Bunu göremez hale gelen Anadolulu, saldırgan şeytan ordusuna ülkenin iktidar makamını vermek için adeta dişiyle tırnağıyla mücadele vermiştir. Çarşaflılara “çok korkunçlar” , sarıklılara “Araplaşmaya gerek yok” diyerek, ağzından salyalar fışkırtan kuduz köpekler gibi saldırmışlardır.
Ateizm, deizm, agnostisizm ve daha bilmem ne bela ülkenin başına gark olmuştur. Müslüman Anadolu genci, başını kaldırdıkça çekiçle yere gömülmüş; din gözlerden ırak, saklanır hale gelmiştir. “Aman beni takkeyle görmesinler, aman benim namaz kıldığımı bilmesinler.” diyerek Müslümanlığını saklayan Anadolulu, bu Batılı kahpelerin daha da azmalarına meydan vermiştir. Bu tip insanlara Üstadımızın hitabıyla soruyoruz; "İmanını, alnına yapışmış kar topu bir nur güneşi gibi değil de, ilericiler görmesin diye, burnunda bir cüzzam karhası gibi, sargılar altında taşıyan yoksunlar yoksunu!.. Sen neredesin, Müslümanlık nerede?"
Lakin Anadolu bu değil! Anadolulu olmak bu değil! Anadolu’nun potansiyeli bu değil! Anadolu’ nun, hatırına yarılmadığı insanlar bunlar değil! Anadolu, derin bir kurtuluşun, hakiki istikbalin eşiğinde parlamakta, batı ise karanlığa battıkça batmakta. İslamiyet, yurdu tekrar ilmek ilmek örmeye başlayacak ve Allah davası akıllara tekrar kazınacak. Çünkü Anadolu, dirilişin heyecanını ta derinden hisseder hale geldi. Bu depremler onun, Anadolu topraklarının kalp atımlarıdır ve onu bu gafletten uyandıracaktır. Anadolu iman zırhını kuşanmış, ilim tüfeğini fikir kurşunuyla doldurmuş, tekbir sesleriyle Allah davasının ayak sesini düşmana duyurmak için emir beklemektedir. İşte Anadolu bu mutlu günlere gebedir. Allah hepimize o günleri görmeyi, dedemizden yadigar tüfeğe dokuzuncu çizgiyi çekip mukkades emaneti teslim almayı bizlere nasip etsin!