Ah Ah Anlayamıyorum!

Yazan: 22 Haziran 2020 1796

Bir nükte: Basit bir fikir kadrajına alıp da Dücane Cündioğlu’na öyle bakarsanız, demir attığı vaziyetin ne kadar da komik olduğunu görürsünüz…

Hani ha midye satmayı bırakıp, daha kârlı olduğu gerekçesiyle kokoreç satan bir seyyar satıcı, ha da din dilini bırakıp, fikir serüvenini felsefe diliyle devam etmeye kalkan Dücane Cündioğlu…

Din diliyle şakıdığı demlerde, fikir piyasasına getirdiği hiçbir yeni nota olmadı… Şimdi felsefe dili ve filozof pozuyla, yeni bir şeyler getirdiği havasında, şakıyıp duruyor… Hilkatten boğayı andıran ses ve endamına atıfla, belki de “Böğürüp duruyor!” mu demeliyiz?

Ne ise ne…

“Yan yana asla getirilemeyecek iki şey getir!” denilse, ilk elden getirilecek şeylerdendir:

-Dücane Cündioğlu ve fikir piyasasına yeni bir şeyler getirmek…

Gözlük takınca başka bir adam, şapka takınca başka bir adam, sakal takınca başka bir adam olduğunu sanan ve sandıran, binbir surat bir tokatçı gibi Dücane Cündioğlu’nun, yeni felsefe diliyle fikir âlemine getirdiğini sandığı yenilik, şu cümlesinde mündemiçtir:            

“Farabî diyor ki; felsefe dine değil, din felsefeye tabi olmalıdır. Ben de; akıl vahye değil, vahiy akla tabi olmalıdır diyorum…”

Hani siz, bir gün:

“Ankara, Washington’un oyuncağı değildir!”

Deseniz ve diplomatik bir posta koysanız, sonra da başka biri çıkıp, bu dediğinizi geliştirmek ve yeni bir diplomatik posta koymak iddiasıyla:

“Türkiye, Amerika’nın oyuncağı değildir!”

Dese, ne hissedersiniz?

Biz cevaplayalım:

Karşınızda, gerçek bir diplomat değil de, sahtekâr bir laf cambazı olduğunu!

Ama fikir piyasasında, bu sahtekârlıkları faş etmek, zahmet isteyen, çetrefilli bir iş…

Hani bu alanın hokkabazı nasıl:

“Ah ah anlaşılmıyorum!”

Diyerek, sahtekârlığının ömrünü uzatır ve cilalar, şimdi bir de:

“Ah ah! Anlayamıyorum!”

Diyerek, bu sahtekârlığın ömrünü daha da uzatan bir dinleyici kesimi peyda olmuştur!

Dücane Cündioğlu’nu, televizyonda izlerken, bu perişanlık dilemmasını aynen karşımda gördüm…

Masanın bu yanında Dücane Cündioğlu:

“Ah ah anlaşılmıyorum!”

Diye böğürmekte, diğer tarafında da onu ağırlayan sunucu:

“Ah ah! Anlayamıyorum!”

Diye fikir havası yapmakta… İki kişilik manzaralar halinde yurdum fikir vaziyeti, anlaşılmamak iddiasından sonra şimdi bir de, anlayamamak iddiasıyla fikir pozu atan adamlarla dolmuştur!

Dücane Cündioğlu ve avanesi, bize böyle bir manzara tenazur ettirir…

Vaziyet içler acısıdır…

“Alan memnun, veren memnun!” hesabı, “Saçmalayan memnun, kendisine saçmalanan memnun!”, bütün memleket, hep birlikte entelektüalizm orgazmına doğru depar halindedir…

-Emperyalizme başkaldırma cesareti gösteriyorsa, Nijeryalı siyahî de Türk’tür!

-Efendim, bu nasıl olur! Zenciden Türk olur mu?

-Ah ah! Anlaşılmıyorum!

-Ah ah! Asıl ben anlayamıyorum!

Bu diyaloğun da, kimlerden ve aynı soy bir fikir zümresinden geldiği malumunuz…

Bize malum olansa daima şu:

-Memleket, en basit hakikatlerin, en karmaşık saçmalıklara kurban edildiği bir hengâmda, entelektüalizm orgazmına doğru depar halindedir!

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi