Tarihin Alfabesi - 4

Yazan: 09 Mayıs 2021 1503

Bir masal değildi

Hele faraziye hiç!

Servet Turgut

TARİH VE USÛLÜ

İzmirli İsmail Hakkı; “Tarih, milel (milletler) ve akvamın (topluluk, kavim) hayatlarını teşkil eden vekâyi’i (olaylar) bildirir.”

Fatih Şeker; “Tarihin doğrusu bugünün yalanıdır.”

İbn Haldûn; “Bâtını itibariyle tarih ilmi, hadiselerin aslını ve sebeplerini tahkik ederek meydana koyan bir ilimdir.

Francis Bacon; “Tarih hafızaya, sanat muhayyileye, felsefe akla tekabül eder.”

TARİHİN KELİME-İ EHEMİ

Kelime-i ehem, öne alınmış kelime veya öne alınması gereken söz… Hadise istinad ederek iki tane kelime-i ehem seçelim;

  • Niyet
  • Ölüm

Birincisi malum Fahr-i Kainat Efendimiz (s.a.v) buyuruyor; “Ameller niyetlere göredir.” İkincisi yine O (s.a.v) buyuruyor; “Ölümü çokça hatırlayın.”

Bu minvalde “Niyet hayır akıbet hayır.” diyor ecdadımız, biz de niyetimizi hayır tutalım ve hayırdan başlayalım:

Âdemin zâtı fenâ encâmdır

Haşre dek bâki kalan bir nâmdır

Fenâ olmak, ölüme dek verilmiş bir mühlet… Yukarıdaki beyit Solakzâde Mehmet Hemdemî Çelebi’ye ait. İnsanoğlunun haşre kadar tek namı, tek şöhreti “fenâ” lakabıdır. Yani ölümlü oluşudur diyor. “Solakzade Tarihi” diye mükemmel bir eseri var meraklılarına nacizane tavsiye edelim. Allah ondan razı olsun.

BATI USULÜ: “DOĞU” FENÂLIĞI

Başlığın kendisinde bir kesafet var… Ama bizim yakın tarihimizin özeti olabilecek bir kavram olduğu için buradan başlamaya niyetlendik… “Işık doğudan gelir.” kavramını merhum Cemil Meriç refleks olarak kullanmıştır. Nasıl bir refleks? Neye karşı? Şöyle diyelim; Devlet-i Aliye’ye 17. asırda berk gibi, tufan gibi akın akın sürdürdüğü İslami tahassüs ve tefekkür devremizi Kara Mustafa Paşa ile kırmıştır.

mu.m.1

Viyana bozgunundan sonra dünyada bir “acaba” etkisi olmuş. Acaba biz de Osmanlıyı yenebilir miyiz?

Bu süreç içinde 18.asra gelindiğinde Kabakçı Mustafa ve Alemdar Mustafa karşımıza çıkıyor. Karışıklıklar, darbeler… Sultan 2. Mahmut’a kadar…

Ahmet Cevdet Paşa çok veciz ifade ediyor; “Sultan Mahmut Han irâde ve kudret sahibi bir padişah idi. Lakin iş başında iktidar sahibi devlet adamları yoktu. Bu sebeple sathî taklitler yoluna gidildi. Acele bir şeyler yapmak isteği ile binanın temellerini tahkim yerine süslenmesi ile uğraşıldı.”

Ahmet Yesevi’den gelen EREN inkılabı… İmam Azam’dan gelen FIKIH inkılabı… Nakşibend’den gelen TASAVVUF inkılabı… Karahanlı, Selçuklu ve Osmanlı devirleriyle tavan yaptı. Kanuni’den itibaren tavan ve taban arasında sıkışıklığımız Sultan 2. Mahmud devriyle birlikte türbülansa girmiş uçağa döndü lakin düşmedi.

Ve gelelim 19. asra… Mustafa Reşit Paşa ve avenesiyle türbülansa girmiş uçağa Tanzimat yıldırımı çarptı ve maalesef Devlet-i Aliye yıkılışa merhaba dedi…

mu.m.2

Bu fenâ adamların hepsi fenâlıklarıyla beraber öldüler. Ama getirmek istedikleri “BATI USULÜ: DOĞU” fikirleri üzerimize sıçramış bir bit gibi kaldı. İşte Üstadımızın “Sahte Kahramanlar”, merhum Cemil Meriç’in “Işık Doğudan Gelir”, Cevdet Paşa’nın “Kısas-ı Enbiya”, Halim Paşa’nın “Buhranlarımız” eserleri ve sayamayacağımız binlerce eser, bu bitleri kaşımak refleksiyle meşgul.

ÇÖZÜM NE?

Tabii ki çözüm şer’i meselelerin sindirilip tasavvufla çerçevelenmiş bir fotoğrafa Büyük Doğu nazarıyla nazar etmekten geçiyor. Ama bu nasıl olur? Bir misal verelim:

mu.m.3

Yukarıdaki eser meselemizi açacak çapta bir yorum gücüne sahiptir. Öncelikle eserin sahibi Filibeli Ahmet Hilmi’ye bakalım. 100’den fazla kitabın ve onlarca konferansın sahibi, tasavvuf, İslam tarihi, sosyoloji ve felsefe üzerine kafa yormuş, eserler vermiş. Osmanlı çınarının devrilirken çıkardığı ses gibidir Filibeli’nin eserleri…

Yukarıdaki konferansında hem üniversite hocalarına hem de talebelere hikmet ve felsefe üzerine derin bir konuşma yapması beklenirken Filibeli Ahmet, selamlık kısmından hemen sonra ilk dediği şey ve bizim nacizane çözüm diyeceğimiz meseleyi söylüyor: Sağlam bir usûl…

“Efendiler! Medeni hayatta en lazım ve adeta lüzumlu zaruret derecesinde olan şey fikirler ve amellerde sağlam bir usule bağlı kalmaktır.”

21.yüzyılın Türkiye’sinde, ahir zamanın ahirinde, Büyük Doğu usûlü üzerine bir bina inşa edilirse inşaallah Süleymaniye temeli gibi sağlam olacaktır.

DOĞU USÛLÜ: “BATI” FİKRİ

Tahlil ve Tasnif

  • İngilizler, tarihin gördüğü en kurnaz millet.
  • Abdülhamid Han’ın ifadesiyle her taşın altından İngilizler çıkıyor.
  • Devlet-i Aliye’ye Çanakkale’de, Selman-ı Pakt’ta ve Arabistan’da büyük bedeller ödetmiştir.
  • Hatta Medine’ye saldıracak kadar ileri gitmişlerdir.
  • Thomos More, Francis Bacon ve John Stuart Mill meşhur filozofları…
  • Fransızlar, ihtilalin verdiği laubalilikten dolayı ırkçılıkta zirve yapan milletlerden biri.
  • Napolyon’un verdiği delilikten nasiplenmiş.
  • Tahterevalli gibi bir o yana bir bu yana savrulan millet.
  • Henri Bergson, Auguste Come ve Blaise Pascal meşhurları…
  • Almanlar, bize dost görünen antidostlar…
  • Ne Birinci Dünya Savaşı ne de Hitler’in yıkıcı etkisinde kalmış hatta Avrupa’da ekonomi devi olmayı bile başarmışlar.
  • Aklı Audi, kalbi Mercedes zannederler…
  • Johann Wolfgang von Goethe, Hegel, Martin Heidegger meşhurları…
  • Rusya, Timur denen zalimin Altınorda Devleti’ni yıkarak başımıza bela ettiği devlet…
  • Şeyh Şamil Hazretlerinin tokatladığı, yetmeyip Anadolu’da Kars, Ağrı ve Erzurum’da tokat yiyen Rusya…
  • Fyodor Dostoyevski, Lev Tolstoy ve Nikolay Berdyayev meşhurları…

Şimdi saydığımız sayamadığımız ve ileri de sayacağımız bütün dengeleri Doğu usûlü: “Batı” gözünden profillemeye çalıştık. Abdülhamid Han karikatürüyle meselemizi tetimmeye vardıralım…

mu.m.4

Devam edecek…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi