İktisadî Don Kişotluk… Dolar, Altın, Borsa Vesair…

Yazan: 07 Ağustos 2020 1904

Türkiye’de, iktisadî hayatın belkemiği, kemiklikten çıkmak ve kartonluğa evrilmek kavşağında… Bütün bir memleket, üretmek faresine dikkat kesilmiş kedi olmaktan çıkmaya ve kısa yoldan, çok para kazanmak sazanına olta sallayan balıkçı olmaya doğru meyil kazanmıştır. Hatta şu an, uzandığı buz şezlongundan baş doğrultan bir fok gibi yükselen dolar için, iktisat gemisini yürütenler:

“Ucuzlattığımız krediler vesilesiyle bankalardan para çekenler, ev ya da araba almayıp, aldıkları parayı altına, dolara yatırdılar! Suç bunların!”

Demekteler… Hani bu, buz kayalıklarına doğru yürütülen gemi, batma emaresi gösterince:

“Tüm suç, buz dağlarının!”

Demek gibi bir şey… Dikkat buyurun, ortada, devletten millete, asla gerçek bir iktisadî varlık emaresi bulunmamaktadır. Devlet de millet de, başı etrafında patlayan kriz fişeklerine bakıp, onların yere düşecek parçalarından ya sermaye devşirmek ya da başlarını sakınmak yoluna bakmaktadır. Memleket, toptan bir hapishane kumarhanesine evrilmiştir, bu kumarhane hapishanesinde de, karton kutular içinde hamam böcekleri değil, altın ile dolar yarıştırılmaktadır. 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, CHP’nin adayı Muharrem İnce, meydan meydan gezdi ve:

“Dolar, 7 lira, 8 lira olacak göreceksiniz!”

Dedi ve seçmenini, dolaylı yollardan ev ve arabalarını bile satıp, dolara yatırmaya teşvik etti. Karşısındaki Recep Tayyip Erdoğan ise, herkesi dolarını satmaya teşvik etti. Neticede, karton kutu içindeki Muharrem İnce böceği galip geldi ve ona uyanlar bir koyup, iki aldılar. Recep Tayyip Erdoğan’a uyanlarsa, bir koyup iki almadıkları için bir’i buradan, eldeki varlıklarının yarı oranında değer kaybetmesi vesilesiyle bir yarımı da buradan kaybettiler. Bu bir vakıa… Çevrenize bakarsanız, zaten görürsünüz…

Ama asıl vakıa, Türkiye, nilüfer yaprağı üzerinde kanadı kırık bir güvercin gibi durur ve etrafı timsahlarla çevrili bir vaziyet belirtirken, kimsenin bu nilüfer yaprağını bir gemi gibi sürmeye ve oradan uzaklaşmaya yönelik bir politikası yoktur ama herkesin, timsahlardan hangisinin daha evvel nilüfer yaprağına yetişeceğine dair bir bahsi, bir iddiası vardır!

Düşünün ki; sadece vatandaş değil, iktisat gemisini yönetenler bile enflasyon denen şeyi halâ, bir netice değil, bir sebep gibi görmekte, her ay başında ısmarlanan enflasyon rakamlarının başına geçmekte ve adeta, baş kısmı boş bırakılan bir kovboy resmine başını yerleştirip, Lunapark fotosu çektirircesine hava basmaktadırlar… Oysa bu manada bir enflasyon, bir istatistik işidir ve hükümet karnesinin, bu istatistik rakamlarıyla doldurulduğu bir ülkede vaziyet, tembel bir öğrencinin, kırık notlu karnesini daksille silmesi ve rakamları yeniden doldurmasına eş bir manzara tenazur ettirmektedir.

Oysa gerçek enflasyon, istatistiğe değil, kaba alışverişe dayalı olarak vatandaşın cebinden baş çıkarmakta ve her market dönüşünde kulağına:

“Merhaba! Nerenden ısırayım!”

Diye fısıldamaktadır… Vatandaş, binbir yeri enflasyondan ısırıklı vaziyette iken, iktisat gemisine kaptanlık edenler:

“Isırığa bakma, rakamlara bak!”

Demeye devam etmektedir… Çünkü, enflasyon rakamlarını, sihirli bir kudret şifresi zannediyorlar, hakikatini bilmiyorlar, rakamlar düşük gelince, alım gücünün yükseleceğini sanıyor, onu sonuç değil, sebep belliyorlar ve bu hengamede de, iktisadî kaptanlıklarını başarılı göstermek için her türlü illüzyonu da caiz görüyorlar.

Velhasıl…

Enflasyon sepeti denilen şey Türkiye’de, sihirbazın tavşan çıkarılan şapkasından farksız bir hal almışsa, heyhat, vatandaşa da, karton kutudaki hamam böceklerinden birine para yatırmaktan başka çare kalmamıştır… Zaten memleket kaydettiğimiz üzere, döviz ve altın temalı ve metalı bir hapishane kumarhanesine dönmüştür, borsanın “Kim kime korsa!” diye işleyen çarklarından kumar ve hapishane kokusu gelmektedir, simitçi tezgâhının kenarındaki telefonda bile televizyon açıktır ve simitçinin gözü, televizyon altı döviz, altın ve borsa verilerine odaklıdır…

Nasılsa, Türkiye’de iktisadın talihi, İktisadî Don Kişotların yel değirmenlerine değil de, dişlilerinde sermaye ve insan öğüten döviz, altın ve borsa değirmenlerine saldırmalarına bağlıdır ve saldırı istatistiklerinde kazanmak da kaybetmek de vardır…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi