Hristiyanlık Akidesindeki Temel Aksaklıklar

Yazan: 29 Ocak 2021 1810

Yazıya başlamadan önce belirtmekte fayda var. Hristiyanlık dininin peygamberi Hz. İsa (as) değil, Pavlus’tur. Servet Turgut’un sürekli altını çizdiği bu mesele, konuştuğumuz şeyin ne olduğunu bilmek bakımından hayati önem arz ediyor. Çünkü günümüzde yaşanılan problemlerden zannımca en önemlilerinden biri kavram karmaşası. Aynı şeyi savunan iki insan düşüncelerini birbirinden alakasız iki kavram ile isimlendirebiliyorken, yine birbirinden çok farklı tezler savunan iki insanın düşüncelerine aynı isimleri verdiğini söyleyebiliriz. Meseleye dönecek olursak, yanılsama şurada başlıyor: Hristiyanlık dininin ne idüğü... Bugün Hristiyanlık denildiği zaman aklımıza gelen din, Hz. İsa’nın peygamber olarak gönderildiği İsevilik dini değildir. İsevilik ve Hristiyanlık farklı dinlerdir. Daha doğrusu Hristiyanlık, Hz İsa’nın peygamberi olduğu İsevilik dininin tahrif edilmesi sonucu oluşmuştur. Hristiyanlıkta Hz. İsa, Baba’nın (Hristiyanlar Allah Teala’ya Baba derler) oğludur ve peygamber değil tanrıdır.

Tahrifin dahi tahrif edilmesiyle ortaya çıkan tahrifat dini Hristiyanlıkta, görülen en büyük problemlerden belki de ilki, inanışların İncil’e aykırı olmasıdır. Bugün Hristiyanlık 72 fırkaya ayrılmış, ve bilinen 4 meşhur İncil, 60 tane İncil’den ayıklanarak oluşturulmuştur. Voltarie bu ayıklama işleminin nasıl yapıldığını şöyle anlatır. “60 İncil’i bir masanın üzerine koymuşlar ve sonra masayı sallamışlar, yere düşenler sahte olarak kabul edilirken, masanın üzerinde kalanlar ise muteber olmuş ve 4 İncil ortaya çıkmıştır.” Bu ifadede belki ufaktan bir iğneleme olabilir fakat hakikatin bu örnekten pek de uzak olmadığı aşikar. Nasıl mı?

Onlara göre Hz. İsa (as) bizzat tanrıdır. Bâri ve Hâlık sıfatları vardır. Yani o (haşa) yaratıcıdır. Fakat yine onların muteber gördüğü Metta İncili’nin 26. Faslında şöyle denilmektedir: “İsa (as), Yahudilerin kendisini yakaladıkları geceden evvel Havarilere, ölüm kaygısından dolayı, “pek sıkıntıdayım bayılacak haldeyim” dedi ve sonra hüznü arttı. Hali değişerek yüzüstü kapandı. Ağlayıp yalvararak “İlahi, bu ölüm kasesinin benden sarf ve tahvili mümkünse sarf eyle. Benim dilediğim değil, senin istediğin olsun” dedi.”  Bu ifadeye bakıldığı zaman görülür ki: İsa (as) bir insandır. İnsan zora düşebilir ve aciz kalabilir. Zaten böyle olmuş ve İsa (as) “İlahi” diyerek duaya başlamış ve Allah’a (cc) yönelmiştir. O vakit soralım: Haşa yerleri ve gökleri yaratacak kudrete sahip olan Tanrı, nasıl olur da bir insan gibi korkabilir?

Hristiyanlığın Beş Esas Kaidesi

Hristiyanlıkta sayacağımız beş esas kaidenin yanında, istavroz çıkartmak ve suretlere tapınmak gibi sakat inanışlar da vardır. Fakat bunlar Hristiyanlığın temelinde olan inanışlar değil, evvelinde putperest iken sonradan Hristiyan olmuş papazların ilavesi olarak ihdas edilmiş şeylerdir. Bu sebeple Hristiyanlıkta sadece sayacağımız sakatlıkların olmadığını ifade ederek Hristiyan büyüklerinin ittifak ile kabul ettiği beş kaideden sırasıyla bahsedelim.

1) Vaftiz Olmak

HRİSTİYANLIK AKİDESİNDEKİ TEMEL AKSAKLIKLAR ALİ İMRAN KÖŞKER.foto.1

Eski bir papaz olan Abdullah Tercüman Hazretleri vaftizin nasıl uygulanacağını Tuhfetü-l-Erib fi’reddi ‘ala ehli’s-salib’te anlatıyor. Hristiyan olmak isteyen kişi papazın yanına gelir. Papaz elini vaftiz olacak kişinin başına koyar ve “Ey doğruluğun Tanrısı olan Rabbim, senin ve biricik Oğlu’nun ve Kutsal Ruhunun adı ile elimi kulun (…….)’un üzerine koyuyorum… Onu sana olan iman, ümit ve sevgin ile doldur ki, gerçek Tanrının, yalnız Sen ve biricik Oğlun Rabbimiz İsus Mesih ve Kutsal Ruh olduğunu bilsin…Onu senin mirasının sürüsüyle birleştir; öyle ki senin kutsal adın, sevgili Oğlun Rabbimiz İsus Mesih’in adı ve yaşam veren Ruhunun adı onda yüceltilsin…” der. Vaftiz olan kişi bundan böyle cennete girmeye hak kazanmıştır. Vaftiz zorunlu bir ritüeldir ve aslında cennete girmenin kestirme yollarındandır(!) Çünkü Luka, İncil’de “Her kim vaftiz olursa cennete girecek. Vaftiz olmayan kimse ebediyen cehennemde kalacaktır.” demiştir. O vakit soralım:

Yakup, İshak, Musa ve İbrahim (as) cehenneme mi gidecektir? Onlar vaftiz olmamıştır.

Hristiyanlar buna şöyle cevap verirler: “Onların sünnet olmaları, vaftiz yerine geçer.”

Peki, Adem (as) ve Nuh (as) cennete giremeyecek mi? Onlar ne vaftiz ne de sünnet olmuşlardır.

İncil’deki ayetlere ve Hristiyan alimlerin ittifakına göre onlar da cennetliktir. Fakat bu sorunun cevabını veremezler.

Uyduruk vaftiz inancının etkileyici(!) tarafı da yok değildir hani. Vaftiz esnasında papazın eliyle sıçrattığı su (bu suyun Arapça ismi “El ma’mudiye”dir.) çok daha önceden kilisedeki havuzlara doldurulur. Bu su uzun zaman bozulmadan ve kokmadan durur. Tabi bu durum avam tabakayı etkiler. Bu keramet olarak kabul edilir. Fakat yapılan şey şudur: Papazlar suya belirli vakitlerde kimsenin görmeyeceği şekilde bol miktarda tuz ve pelesenk yağı koyarlar. Böylelikle su uzun zaman kokmadan kalır. Anlayacağınız uyduruk ritüelin hilesi de uyduruktur.

2)      Teslise İman

HRİSTİYANLIK AKİDESİNDEKİ TEMEL AKSAKLIKLAR ALİ İMRAN KÖŞKER.foto.2

Hristiyanlara göre cennete girmenin önemli şartlarından bir tanesi de Teslise imandır. Teslis, tanrının üç ayrı kişiden oluştuğuna inanmaktır. Bunlar Baba haşa (Allah), Oğul (Hz İsa) ve Kutsal Ruhtur.  Allah üçten biridir. Hz. İsa Allah’ın oğludur. Uluhiyyet ve insaniyyet olmak üzere iki tabiatı vardır. Uluhiyyet Allah’tan, insanlık ise Hz. Meryem’den gelir.

Bunun ötesinde kabul görülen şey şudur ki, bu iki tabiat birleşip “tek şey” olmuştur. Yani haşa onun İlahlık vasfı ile insanlık vasfı beraberdir. Bu inancı da çürütecek olan yine bizzat kendi inandıkları kitap-lar-dır.

Hristiyanların, Hz. İsa’nın beşeri özelliklerinden dem vurulduğunda yaptıkları savunma şudur: “Bizim tanrı anlayışımız ile sizinki farklı. Siz tanrının tüm noksan sıfatlardan münezzeh olduğuna inanıyorsunuz ama bizde öyle değil. Hem Hz. İsa’nın beşeri yönünün de olduğunu unutmayalım.”

Bu şekilde tanrı inanışlarının farklı olduğunu öne sürüp, yeterli bir açıklama yaptıklarını düşünürler. Fakat soralım: “Dediğiniz gibi tanrı inanışlarımız farklı olsun. Hz. İsa’nın (hâşâ) tanrı olmasına rağmen yaptığı beşeri hareketlerde, onun insani tabiatından zuhur ediyor olsun. İlahlıktan zerre nasibi olan dünya uğruna herhangi bir ye’se veya korkuya kapılabilir mi?”

Metta İncili’nin 26. Faslında yer alan: “Hz. İsa, Yahudiler kendisinin katline karar verdiklerinde o gece hali değişmiş, pek mahzun ve mükedder olmuştur.” ifadesi ilahlıktan zerre kadar da pay alan birinden bahsediyor olabilir mi?

3) Oğul Uknumunun Meryem Karnında Hz. İsa ile Cesetlendiğine İnanmak

Hz. İsa’ya haşa lütfedip tanrılıktan pay veren Hristiyanlar esasında peygamberlik makamını yüceltmek yerine en alt derekelere indirgemeye çalışır. İnanırlar ki: “Tanrı Adem oğullarını, babaları Hz. Adem’in cennette yasak ağaçtan meyve yemesi hatasından  dolayı cehennemle cezalandırmıştır. Sonra cehennemden çıkarmakla haklarında şefkat ve adalet göstermiş, oğlunu gönderip, Meryem’in karnında İsa’nın cesediyle etleştirmiştir. Bu suretle Hz. İsa hem ilah hem insan olmuştur. Anası cevherinden insan, babası cevherinden ilahtır. Fakat Hz Adem’in ve zürriyetinin cehennemden çıkmalarına kendi canını feda etmesinden başka bir çare olmadığından, kendi nefsini feda ederek, bütün halkı, şeytanın elinden kurtarmak için kendisini öldürmüştür. Üç gün sonra da dirilip cehenneme inerek, oradan Hz. Adem’i ve zürriyeti olan bütün peygamberleri çıkarmıştır.” Allah’ı ve peygamberlik makamını böyle gülünç ve adi iftiralar ile tanımlayan Hristiyanlara sorulur:

Allah Teala’nın (cc) ete ve kemiğe inkılap etmesi nasıl mümkün olabilir? Onun yerde ve gökte oğlu bulunabilir mi? Değişim gösterme, boşlukta yer kaplama ve yenileşme mahlukların vasfı iken, bunlar Halık-ı Ezeli olan Allah Teala’ya (cc) nasıl isnat edilebilir?

4) Kurbana İman

HRİSTİYANLIK AKİDESİNDEKİ TEMEL AKSAKLIKLAR ALİ İMRAN KÖŞKER.foto.3

Bahsedeceğimiz kurban inanışı Hristiyanlara, Yunanlıların Efharsitya ismini verdikleri putperestlik devri ayinlerinden kalmaktadır.

Hristiyanlar papazların okumuş olduğu mayasız ekmeğin Hz. İsa'nın cesedi, yine papazlar tarafından okunan şarabın Hz. İsa'nın kanı olduğuna inanırlar. Bu inanışın putperestliği andıran ayin usulü ise şöyledir: Kilisenin baş papazına mayasız ekmek ile gümüş bir tasta şarap getirilir. Ardından baş papaz ekmeğe ve şaraba bir şeyler okur ve ekmek Hz İsa'nın cesedi, şarap ise Hz İsa'nın kanı olmuş olur. Kilisenin çanı çalınıp, Hristiyanlar kiliseye saf saf gelince, papaz güneşin doğduğu tarafa dönerek ekmeği eline alır ve Metta İncili’nde geçen sözde şu hadiseyi okur: "İsa Mesih, Yahudilerin kendisini yakaladıkları gece mübarek eline ekmek alıp, gözlerini semaya ve her şeye Kadir olan Tanrıya kaldırarak, lazım gelen duayı yaptıktan sonra, ekmeği kırıp havarilerine parça parça verdi. Onlara ‘yiyin bu benim cesedimdir’ dedi. Ardından şaraba da aynı şeyi yaptıktan sonra, için bu da benim kanımdır dedi." Ardından papaz söylediği gibi bizzat ekmeği Hz. İsa'nın cesedi kabul ederek ve Hz. İsa'yı Allah'ın oğlu olarak tanıyarak ekmeğe secde eder ve secdede şöyle hitap eder: "Sen yerlerin ve göklerin ilahı olan insansın. Sen Meryem'in karnında cesetlenmiş olan zatsın. Sen bütün âlemlerden evvel doğan Tanrının oğlusun. Sen bizi kendin için şeytanların elinden kurtaracaksın. Sen semada Baba’nın sağ tarafında oturansın. Sana dua ederiz ki beni ve kendi kanınla kurtardığın ümmetini mağfiret edesin." Ardından ekmeği parçalar ve şarap ile birlikte Hristiyan cemaate ikram eder.

Hz. İsa’nın ekmeğe bürünmesine ve şarabın bizzat onun kanı olmasına inanmak, beş yaşındaki bir çocuğun dahi akli temellendirmesiyle çürütebileceği bir ritüel iken, bunu yapanların tek tanrıya inandığını söyleyebilir miyiz?

5) Papaza Günah Çıkarma

HRİSTİYANLIK AKİDESİNDEKİ TEMEL AKSAKLIKLAR ALİ İMRAN KÖŞKER.foto.4

Hristiyan itikadında diğer saydıklarımıza nazaran daha önemli olan şey, işlenen günahı papaza itiraf etmektir. Çünkü papazdan bir günahını dahi saklayan kişinin diğer inançlarının kendine bir faydası yoktur. Hasta olup kiliseye gelecek durumda olmasalar bile papaz eve davet edilir, ve günah itirafı evde yapılır. Daha sonra papaz bizzat affedici sıfatı ile onları af ve mağfiret eder. Papaz günahı affettiği vakit o günah Allah katında da affedilmiş olur. Zaten papanın bizzat cennetten arsa sattığı hepinizin malumu. Bizim dinimizde günahın ikrarı ve itirafı dahi hoş görülmezken, kişinin ancak işlediği günahtan başka bir insanı şahit tutarak kurtulması çok gülünç değil midir? Peki ya günahın haşa Allah’a gerek duyulmadan direk papaz tarafından affedilmesine ne demeli?

Kudret ve Kuvvet ancak Allah’a mahsustur. Ondan başka kim mağfiret edici olabilir?

*

Yazıyı yazmamıza vesile olan ve bahislerin izahı için bizzat eserini kaynak aldığımız, Abdullah Tercüman Hazretlerine Allah Teala’dan (cc) rahmet diliyoruz.

Allah’ım bizleri İslam üzere kıldığın için sana şükreder, ayaklarımızı istikamet üzere kılmanı niyaz ederiz. 

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi