Bu sayfayı yazdır

Aksiyon Yoksa, Yoksun!..

Yazan: 29 Nisan 2022 861

Güncel kullanımı oldukça yaygın olan, konvansiyonel medyada sık sık karşımıza çıkan “Kurumsal hafıza” tabiri malumunuz. Kurumsal hafıza, belediyecilik ve devlet yönetimi için olmazsa olmaz olguların başında gelir. Geçmişin tecrübesi, saha elemanına beyin olarak destek olursa; sahadaki toy veya tecrübeli eleman işini her daim daha güzel yapar. Bu kurumsal hafıza, bir nevi devleti ayakta tutan temel yapı taşıdır. En çok zarar gördüğü zamanlar şüphesiz, devlette radikal değişim, iktidar değişimlerinde vs. olur. Gelen yönetici eskide kalanları, yenilerini getirmek suretiyle temizlediği gibi kurumsal hafızayı da tamamen sıfırlar. Aslında bu tip zor anlarda kurumsal hafıza, gelen yöneticiler namında herkesin işini rahatlatabilir ancak çoğu zaman tehdit unsuru olarak görülürler. Devlet tesisleşmesinde bu kurumsal hafıza nasıl etkiliyse, iktidarın olduğu herhangi bir toplulukta yine büyük oranda etkisi vardır. Çünkü iktidar demek, kurumsal hafıza demektir. Eğer bir yerde bir yapılanma varsa kurumsal hafıza mutlaka göz önüne alınmalı. Mevcut vaziyette, gelecek namına, geçmişten gerekli çıkarımlar yapılmalı; kervan yolda düzülecekse dahi başlangıç noktasında temel iyi atılmalı. Topluluklarla beraber işin içine ideoloji girdiğinde buna bir yeni seçenek daha kati surette girmeli, o da çağa ve gerekliliklerine göre dizayn ve entegrasyona tabi tutulmalıdır. Bunu yaparken de tüm ideolojiler daima geleneklerden kopmayacak şekilde bu tesisleşmeye muhtaçtır. Gelenekler her zaman bu işin başlangıcı olduğu için çoğu zaman onlara aidiyet, onlara benzerlik ne kadar fazlaysa özde bağlı olunan şeyi doğru yansıtma aynı nispette fazla olur. Tümdengelim yöntemiyle geldiğimiz bu noktada hangi topluluğu hedef alıp onlara bir kimlik kazandırma derdindeyiz peki?

İslami topluluk veya İslami herhangi bir fikirden ideoloji oluşturmuş tüm cemaat, tarikat, fikir ocakları... Hepsinde gördüğümüz ama çoğunda bağnazlığa varan büyükleri takip edip onların fikirlerine değer verme ve sözlerinden çıkmama var, yanlış şekilde uygulansa da herkesin bir büyükten faydalandığı aşikar yani. Yanlış bile olsa uygulanmayan ikinci en önemli nokta, çağa ve gerekliliklerine göre dizayn ve entegrasyon. Üstad Necip Fazıl'ın da dediği gibi İslam'ı çağa uydurmak nispetinde değil, çağı tümüyle İslam'a uydurmak nispetinde olarak tabiki. İman ve aksiyon şuuru minhacında abid, yiğit bir gençlik olmak hüviyetiyle çağa topyekûn bir format atmak ihtiyacının hepimiz farkındayız. İman etmişiz lakin aksiyon şuuru ve devamındaki her şey kopuk… Sadece iman etmişliğimiz bizi kotarmaz! Aksiyonsuz iman bakınız şöyledir; balıkların yüzdüğü denize aç haliyle elinde oltasıyla, şunlar pişse de yesek deyip bön bön bakmak... Gayret olmazsa rahmet, hiç... Rahmet olmazsa da hayatımız sersefil olacaktır şüphesiz… Bugün İslami bir düzen tesis edelim desek, aksiyona malik kaç kişi var? Bir bakın; kimin İslam nezdinde hangi noktada, nasıl uzmanlığı var? İslam devleti kurulsa ekonomi, sosyal politikalar, çevre bilimi, siyaset bilimi, sosyoloji, tıp, endüstri, makine ve otomotiv sektörü vs. hangisinden kaç tane yetişmiş eleman var? İslam ve onun uygulanışında çağa ne kadar İslam'ı entegre edebiliriz? Bunu düşünemeyen kesim hatta bunu düşüneceğini bile düşünmeyen kesim neyin dininden bahsediyor o halde? Biz Müslüman toplumlar konuşup icraat yapmama üzerine, icraat yapıp yanlış yapma üzerine master yaptık desek yeridir. Haydi uzmanlaşmak noktasından vazgeçelim, akın akın İslam'a ve değerlerimize saldırılırken nerede aksiyon? Oturup evinde keyfe keder yaşayarak, hayatta bir işe yaramadan bir gaye ve amacı olmadan yaşayan kim olursa olsun eleştiri oklarımızın altındadır. İmam Gazali çağında savaşa gönderilmedi ona fikir sahasında ihtiyaç vardı ve o oturup felsefenin tozunu attırırken onun yerine mücahitler gazaya vardı. Şimdi haddimi aşmadan hocalara, seydalara, alimlere, mollalara İmam Gazali'yi örnek vermek istiyorum. Memleket alenen abluka altındayken fikir olarak benim güzel hocalarım hangi alanda kime ne yazı yazıyor da onları susturuyor veya nasıl aksiyon alıyor? Ziya Gökalp Türkçülük adı altında kafatasçı bir asabiye empoze ederken aksiyon nerede? Hüseyin Nihal Atsız benim peygamberime (s.a.v) söverken -haşa- aksiyon nerede? Piyasa ite, çakala kaldığı zaman hakiki aslan ve kurt lazım. Kedi postuna bürünmüş miyavlayan aslan, aslan olsa ne olur yürekte? Eşekliğiyle kükreyen yürek yemiş bir kesim, aslanlığıyla miyavlayan yüreği ağzında olan bir kesim. Roller böyle olmamalı... Muhafaza edilen şey, saldırın diyor...

14 aksiyon yoksa yoksun.1

Saldırın, ellerde kalem!

Bakmayın ne der elalem!

İman ve aksiyondur çehrem!

Arkamızda sahib-i alem!..

İşler özünde her zaman tek bir noktaya varıyor, o da hangi sahada olursa olsun çaba göstermek keyfiyetinde olmak. Allah'ın “Rahman” ism-i şerifi, sıfat halinde tüm insanlık üzerine bu dünyada tecelli ediyor, malumunuz. Hani kafirin bu dünyada çalıştığının karşılığını almasının sebebi bu ilahi düzendir. Herkese çalıştığının karşılığı verilecek, sahte dünya... Peki asıl alem yani sonsuz alemi kazanç? İşte orada kaba çalışma gayreti yeterli olmayacak. Gayret, amel ile halis niyet tatbikindeyse yani hadis-i şerife müspet manada nail olan “Ameller niyetlere göredir.” zümresinin olduğu üzereyse işte o zaman berzah alemi sonrası ahiret hayatı sürûr içerisinde olacaktır. Aksini izaha diller varmak istemez ancak ifadeye muhtaçtır, sonu sonsuz olan, sonsuzluğu girift olan bir ateş girdabı, başında cehennem zebanileri...

İşte düşmanın silahıyla silahlanmadığımız ve kendi sinemize deruhte edemediğimiz en temel nokta azim, sebat, istikrar, mukavemet ve nihayetinde muvaffakiyet... Biz, biz olacaksak, biz olmayı düşünmeden evvel bizliğin hakikatini saç telimizden tırnak ucumuza kadar -kav ra ya maz sak- bön bön bakar, hakikat frekanslarına hasret kulaklarımız sağır, gözlerimizse nefsin projektörü ekranlarda kör olduğu hal üzere ölümden beter şekilde yaşamaya devam ederiz. “Bir uyanık bütün uyuyanları uyandırmaya yeter.” sözü üzere biz uyanmış birilerinden, Elhamdülillah uyanmamız gerektiğini ve biz olmamız gerektiğini kavradık, yerine getiriyor muyuz? Orası muhal. Kızgınlığımız, eksikliğimizden. Başında Resulullah’ın olmadığı ordularız; eksiğiz, güdüğüz… Her bir Müslüman, açığını kapatacak başka bir Müslümana muhtaç ve hasret… İşte bu yüzdendir ki muhatabımız olan herkesin de uyanmış olmak hüviyetiyle fikir sahasında iştigal etmek ve Batıyı tümüyle yok etmek gayesinde olmasını temenni ederiz. Batı maddi, manevi tüm her şeyiyle bitecekse; aksiyon alması gereken bizler, yerimizde durmayı tercih ediyorsak aynı zamanda helak olmayı da tercih ediyoruz demektir.

Durmayın, dillerde kelam!

İslam’ın emrinde yürüsün her kavram!

Muvazene üzere davam, devam!

Allah için daimsin, daim ol kavgam!..

Yusuf Talha Yıldırım