Bu sayfayı yazdır

Engizisyon Mahkemelerinin İstihalesi

Yazan: 17 Temmuz 2020 1961

Engizisyon, Hristiyanlıktan uzaklaşan, dönen, Hristiyanlığı kabul etmeyen ve Hristiyanlık dinine mugayir davranan, Hristiyanlığa göre hareket etmeyen insanları cezalandırmak için Katolik kiliselerince kurulan ve ellerine geniş çaplı yetkilerin verildiği mahkemelerdir. Tam anlamıyla lügatteki karşılığına uygun hareket eden katliam mahkemeleri… İnsan hayalinin bile ulaşamayacağı türden işkenceler, zalimce öldürmeler ve inanılmaz tahakkümlerle Orta Çağ dönemine kara leke olarak damgasını vurmuştur. “Aklı tamamen çöpe at! Biz ne dersek doğru say! Yoksa sana bay bayy...’’ mottosunu takınarak akli melekeyi öldürmüş ve agorada insanların üzerine Hristiyanlığın kendini istinat ettirdiği skolastik düşüncenin canavar gölgesini sermiştir.

Engizisyon mahkemelerinin kurumlaşmasında öncülük eden Aziz Thomas adlı şahıs ise niyet ve muradını şöyle serdetmiş: “Sapkınlar konusunda biri onlar için biri de kilise için değerlendirilmeye alınacak iki husus vardır; onlar, günah sebebiyle aforoz edilmeli, sadece kiliseden atılmakla kalmamalı, aynı zamanda ölümle dünyadan ayrılmalıdırlar!”

     Piskoposlar, yerel idareciler ve Hristiyan halk sistemleşerek Hristiyan olmayan ve Hristiyanlığa mugayir davranan insan avına çıkmışlardır. Mahkemelerin en büyük hedeflerinden biri de tabi ki Müslümanlardı. Müslümanların ağzından “Allah”, “M……d” ve Müslüman kültürüne ait bir isim çıkması Engizisyon mahkemelerine sevk için yeterli sebeplerdendi. İspanya’da Endülüs Devleti’nden kalan birçok Müslümanı katletmişler ve türlü işkencelere tabi tutmuşlardır. Suçlu olarak görülen kişiler; kızgın kerpetenler, çivili sandalyeler, büyük huniler, parmakları sıkıştıran mengeneler ve ölüm askısıyla işkence görerek sorguya tabi tutulurlardı. Suçlanan kişileri tahta kıskaçlarla etlerin sıkıştırılması, tırnakların ve dişlerin sökülmesi, aç hayvanlara yem yapılması, kemiklerin teker teker kırılması ve diri diri yakmak gibi havsala yakıcı ölümcül işkencelere maruz bırakırlardı. Ve sadece İspanya’da, Rahip Lorenzo 13.000 kişinin diri diri yakılarak öldürüldüğünü bildirir. Hülasa, Engizisyon mahkemelerinin genel amacı; kendine uymayan farklı inançları, kendi inancının hüviyetine bürüyemezse, adam yakmaca oynar gibi insanları yakıp öldürmektir. Bu Engizisyon mahkemelerine hisli ve fikri mümin gözüyle baktığımız zaman orta çağdan yakın çağa ışınlandığını ve birtakım istihaleler geçirerek karşımıza çıktığını sezebiliriz. Müminlerin okurken seslendiklerini duyar gibiyim... Evet, tam da dediğiniz gibi… İstiklal Mahkemeleri!

İstiklal mahkemeleri Engizisyon mahkemelerine fiilde mutabık, teoride ise ufak farklılıklar göstermiştir. Engizisyon mahkemeleri Hristiyanlığa mugayir olanları ve davrananları diri diri yakıyor; İstiklal mahkemeleri Kemalizm’e mugayir olanları ve davrananları diri diri asıyor… Engizisyon mahkemesinin rahiplerinden Lorenzo İspanya’da toplam 13.000 kişiyi öldürdüklerini söylüyor. İstiklal Mahkemesi yargıçlığı yapan ve hukuk okumadan bu göreve tayin olan Kel Ali ise şahsının sadece “5116” kişi astırarak öldürttüğünü söylüyor. İspanya’daki Engizisyon mahkemeleri Endülüs Devleti’nin bakiyesi olan Müslümanları katletmiş; İstiklal mahkemeleri de Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nin bakiyesi olan Anadolulu Müslüman Türkleri katletmiştir. Müslümanların “Allah”, “M….d” ve İslamiyet medeniyetine dair bir isim vermeleri Engizisyon mahkemelerine sevkleri için yeterli sebep sayılırken; İslam’dan mülhem olarak söylenen her şeyi yeterli sebep sayan İstiklal mahkemeleri daha da ileriye gidiyor. 1926’da yürürlüğe giren Şapka Kanunu’ndan 2 yıl önce yazılmış, daha kanun çıkmadan evvel matbaalarda basımı iptal edilmiş “Frenk Mukallitliği” adlı kitabın yazarı “İskilipli Atıf Hoca”nın asılmasına yeterli görülen sebep kanun çıkmadan önce yazdığı bu kitabıdır.

Aslında İstiklal mahkemeleri 29 Nisan 1920 tarihinde kurumsallaştığı zaman amacı asker kaçaklarını sorgulamaktı. Bu sebeple “Hıyanet-i Vataniye” kanunu çıkarılarak İstiklal Mahkemeleri’nin faaliyeti net olarak başlamıştı. Mahkemelerin verdiği cezanın kabulü içinde sadece oy çokluğu yeterliydi. Kendilerinden mütevellit kadroda da oy çokluğunun daima kendilerinin lehine, sorgulananların aleyhine olacağını anlamak için çok düşünmeye gerek olmadığını zannediyoruz.

İstiklal mahkemelerinin sacayağı mesabesindeki insanlar hukukçu olmamalarına rağmen, halk arasında “Üç Aliler divanı” olarak korku salmış “Kılıç Ali, Necip Ali, Kel Ali’den” müteşekkildi. Tabi ki çok zaman geçmeden kuruluş misyonundan mugayir hareket etmeye başlayarak, bizce ise tam olarak saklanan kuruluş gayesine avdet ederek, sözde “Hıyanet-i Vataniye” gerekçesi ile kurulan mahkemeler, punduna getirip özüne dönerek “Hıyanet-i Kemalizm’e” hizmet etmeye başladı. Ve ilk faaliyetleri kuruluşlarından yaklaşık 1,5 yıl sonra gerçekleşti. 1921’in Aralık ayına tekabül eden tarihte, Konya halkı hilafetin ilga edilmemesi için tepki göstererek yürüyüş gerçekleştirdi. Asli görevi “Hıyanet-i Kemalizm” gördüklerine karşı hizmet etmek olan İstiklal mahkemeleri saklanan kuruluş misyonunca hareket ederek “Bütün bir Konya bölgesi irticaya müsait bir bölge olduğundan gericiliğe müsait bir zemin oluşturduğundan Konya halkının bütünüyle tutuklanmasına…” (TBMM Arşivi, Dosya No:242, Karar No:276) kararını çıkardı ve sonucunda 805 kişi idam edildi. Adeta adam asmaca oynarmışçasına insanları idam eden İstiklal mahkemeleri, Müslümanların nazarında “Müslüman Asma Mahkemeleri” olarak tarihte yerini aldı. Hala sayısı bilinmeyen ulemaların, âlimlerin, samimi müminlerin binlercesini astı ve halkı bütünüyle Müslüman olan Anadolu’yu korkutarak gözdağı verdi. Yani kendilerinin oluşturmak istedikleri dine zorla itaat için caydırıcı kuvvet kolları misyonunu üstlendi İstiklal mahkemeleri… İstiklal Mahkemeleri’nin genel amacı adeta şu cümlelere nazırdı: “Kemalizme boyun eğmeyen derin ve içli müminlere adam asmaca oynayarak geri püskürtmek ve kendi taptıkları putları cemiyetin ortasına dikmek.” Yeni oluşturmak istedikleri dini ise şu motto ile sürdürdüler: “Gökten indiği sanılan kitapları değil, bizim uydurduğumuz kitapları kabul edeceksiniz!’’ Bu motto ile bin yıldır bu vatanın öz sahipleri olan Müslüman Türk’ü öz yurdunda parya ilan ederek, kendileri de “10 yılda 15 milyon genç yaratmaya” azmine giriştiler. Oluşturmaya çalıştıkları sistem ise maymunvari garp taklitçiliği ve kuru akıl kekemeciliğinden müteşekkildi. Manevi meselelere yer vermeyip madde tapıcılığı yaparak materyalist bir Türkiye oluşturmak istediler. İslamiyet’i idrak edemeyen hikmetsiz kafalar taifesi İslamiyet ile en ufak ilintisi olan her şeyi hunharca talan ettiler. Camileri ahırlara, Ezan-ı M……di’yi Türkçeye çevirip, Kuran-ı Kerim’leri çöplere, harfleri uçurumlara attılar. Tamamen İslamiyet düşmanlığı yapmaya kodlu dimağlar uzun zamanlar Müslüman Türk milletine kan kusturdular.

Mevzumuzu toparlayacak olursak, tarihe zulüm mahkemeleri olarak geçmiş Engizisyon mahkemeleri nasıl bir misyon üstlenmiş ise; zulmü saklanmaya çalışılan İstiklal mahkemeleri de ufak çaplı teori farkları ile istihale ederek aynı misyonu üstlenmiştir. Engizisyon mahkemeleri zorbalıkla bozulmuş Hıristiyan dinine hizmet etmekle iştigal ederken, İstiklal mahkemeleri de zorbalıkla milletin öz dinine, asırlarca üç kıtaya hükmeden medeniyetine tasallut ederek, milleti inhisarları altına alıp kendi dinlerini oluşturmaya çalışmışlardır. Biz tarihçi, tarih tetkikçisi değiliz… Sadece tarihe Mutlak fikir gözüyle bakmaya çalışanlardanız. Tarihe Mutlak fikir gözüyle baktığımız zaman defaatle ifadelendirdiğimiz gibi İstiklal Mahkemeleri’ni, Engizisyon mahkemelerinin ufak çapta istihaleler geçirerek birinin bozulmuş sapkınlıklarına, birinin de oluşturmaya çalıştıkları batıl dinlerine hizmet ettiğini görüyoruz. Biri bozulmuş Hıristiyanlığa biri tabiatıyla tahrife odaklı Kemalizm’e… Mümin kimsenin tasavvurunda Engizisyon mahkemelerinin zulümlerini okuduğu zaman İstiklal mahkemelerinin zulümlerinin canlanması kati bir durumdur. Biri tarihe zulüm mahkemeleri ve dönemi olarak geçerken diğeri de sorumluluğu derin ve hisli müminlerin omuzlarında olarak tarihe, Müslüman doğrama mahkemeleri ve dönemi olarak geçme aşamasındadır. Ve Allah’ın izni ve bizlerin azmiyle geçecektir!

Anadolu insanının gözünde İstiklal mahkemelerinin mazbutlaşmış manasını verdikten sonra, tarihin seslenişine kulak verelim: Tarih bize gel diyor… Zindandan gerçek tarihi kurtarıp, sahte tarih ile milleti dolandıranları, idrakleri iğdiş edenleri, imanlarını tahrif edenleri zindana tıkmamız için gel diyor! Tarih bize bakıyor… Mahzun bakışlarını nuru saadet ile dolu bakışlara tahvil etmemiz için, bin yıllık medeniyet ağacına bulaşan kurtları ve ağaçkakanları temizleyip, medeniyet ağacının yeniden neşvünema edebilmesi için bize bakıyor! Tarih bizi çağırıyor... Nur huzmelerimizle karanlık mahzenleri aydınlatmak için bizi çağırıyor! Tarih bizi bekliyor... Hak ve hakikatin kılıcı ile batılın miğferini delip çürük bedenini parçalamak için bizi bekliyor!

Allah’ın selamı ve rahmeti üzerimize olsun...

Melih Mercan