Bu sayfayı yazdır

Şef Garson Gazeteciler: "Ne Yazayım Patronuma!"

Yazan: 29 Aralık 2021 880

Türkiye’de yazarlık-gazetecilik, ekser kısmıyla “şef garsonluk”tan fark belirtmez bir kalite vasatındadır… Şef garsonlara sözümüz yok… Ekmeğinde olarak lokanta burçlarında onların, şerefle dalgalanır meslek flamaları… Neticede meslekleri, mide cihazına, el cihazıyla takdimden başka şey değil…

Kalitede vasatlığı, Türkiye’de yazarlığa-gazeteciliğe şef garsonluk üzerinden ilintileyen şeyse, ruhî cihazlara, fikrin asil cihazıyla servis yerine, şef garsonluktan rol çalınıp da, mide cihazına, el-daktilo-kalem cihazıyla, hem de kendi mide cihazı için takdimde bulunulması…

Hani Türkiye’de bir gazete köşesinde, bir dergide, bir sosyal medya mahfilinde yazı yazanların çoğu, tıpkı müşterisine “Ne vereyim abime!” diyen bir şef garson vasatındadır ve müşterileri de bu durumda, onlara işveren patronlarıdır…

İşte muhatabını, kalitede vasat olmaktan, kaldırım fahişeliğinden beter bir namus derekesine kadar düşürücü bu yazarlık-gazetecilik vasatı, fikir cihazını haysiyetle işletmek yerine, midesine nevalesini her kim veriyorsa, onun verdiği siparişe göre “Ne yazayım abime!” demekten başka şeye tekabül etmez…

Bizim nazarımızda, inandığına göre değil de, siparişe göre yazan, patronunun isteğine göre kalemine istikamet veren, bu minvalde doğru gördüğüne yanlış, yanlış gördüğüne de doğru demekten imtina etmeyen bir yazardan-gazeteciden gelen “Ne yazayım patronuma!” sesi, kanlı canlı bir fahişeden, camları inik bir arabaya eğili vaziyetteyken gelen “Arabada beş, evde on beş!” sesinden daha adidir, daha mide bulandırıcıdır…

Zira fahişe etini pazarlarken, “şef garson yazar-gazeteci” ruhunu pazarlamaktadır…

Ve ruha ihanet de her zaman, maddeye ihanetten âlâ bir ihanettir…