Bu sayfayı yazdır

Kilise Tecavüz Raporu Vesilesiyle: İşte İz, Beri Geliniz!

Yazan: 17 Kasım 2021 2270

Fransa’da, ismine bakın ki; “Kiliselerde Cinsel İstismar Bağımsız Komisyonu” diye bir komisyon var.  İşte bu komisyon, ismiyle müsemma bulunduğu ilgi alanında tam iki buçuk yıl çalışıyor ve bir deniz kazasından arta kalanları su yüzünden toparlarcasına raporunu açıklıyor:

-Fransa kiliselerinde 1950’den bu yana (2021 Ekim’ine kadar) cinsel istismara uğrayan çocuk sayısını 216.000 olarak tespit ettik!

Deniz kazasından sonra su dibine batanın, su yüzüne çıkandan her zaman için daha fazla olduğu düşünüldüğünde bu rakamın dehşet vericiliği daha da beliriyor ama raporun içindeki bir detay, papazlardan, bir uçan kuşlarla, bir de kaçan tazıların kurtulabildiğini gözler önüne seriyor:

-Kilise ile ilişkisi olmayan ama kilise için çalışan kimseleri de hesaba kattığımızda, kilisede cinsel istismara uğrayan kişi sayısı 330.000’e varıyor!

Hadise karşısında küçük dilimizi yutmak yerine, aklımızı başımıza, küçük beynimizi de büyük beynimize doğru toplamalı ve aynı hadisenin içindeki irini deşmek için evvela şu soruyu sormalıyız:

-Hristiyanlığın “papaz” denilen yapı taşı ile, husule getirilişi açısından dünya alakasızlığının binası örülmeliyken, nasıl olur da onunla erkek çocuklarına tecavüz sapkınlığının karanlık şatosu örülür hale gelmiştir?

Sahi, papazın şehvet aygırını erkek çocuklar üzerine salması, Hristiyanlığın kadın ile kendisi arasına ördüğü duvardan mı varestedir, ne sebepledir?

Bizi tanıyıp takip edenler, aslında bu vaziyetin gerçek sebebini de bilirler. Yani ne o ne bu, papazlardaki erkek çocuklarına şehevanî ilginin tek sebebi, Hristiyanlık’taki Yunan felsefe genetiğinin azması ve bu genetiğin de bizzat şeytan tarafından kodlanmış olmasıdır…

Hani diyoruz ya; Hristiyanlık, Yahudi hurafesiyle Yunan felsefesinin nikahsız visalinden doğmadır ve Yunan felsefesinde de, bizzat en parlak ismi Platon’un “Şölen” (Sempozyum) diyalogunda bayraklaştırdığı üzere eşcinsel ilişki, gerçek aşkın kendisidir ve hikmetin, kart bilge denilen erastes’ten, genç öğrenci eremenos’a ancak cinsel ilişki yoluyla aktarılıyor olması da bir hikmet kanunudur!

Yani papazların, erkek çocuklarına hayvanca tevessül meyilleri, içlerinin en derinlerindeki bu meyilden doğma… Ve münferitlikten artık çıkmış bulunan bu meylin en uç ufkî hedefi de, “androjin” denen (ANDROGYN: Andro-erkek, gyn-kadın), çift cinsiyetli harika (!) yaratıkları yeniden deruhte etmek…

Batı’da, eşcinsel olmakla, “fikir ve sanat adamı” olmak arasındaki doğru orantı, nereden doğmuş zannediyorsunuz?

4.kilise.tecavuz.raporu.1

İsterse Pavlus, keyifler kâhyasınca yazılmış Yeni Ahit’in bir yerinde (Romalılar 1:27) eşcinsellik için “rüsvalık, sapıklık” tabirini kullanmış olsun… Neticede Papa denilen papazlar papazı Hristiyanlık’ta öyle bir konumlandırılmıştır ki; -tıpkı Şiilik’teki “masum imam” gibi!- dakikasında akı kara, karayı da ak ilan edebilir… Nitekim 2015’te Papa Francis, eşcinselliğe nasıl baktığı yönündeki soruya:

“Söyle bana, Tanrı bir homoseksüele baktığında, onun varlığını sevgiyle kabul mü eder, yoksa kınayarak red mi eder?”

Diye cevap vermedi mi, inandığı Tanrı adına eşcinselliği yavaş yavaş yasallaştırmanın yolunu yapmadı mı?

Dahasını da yapacaklar!

Ama yapmadan evvel, bunu İslam dünyası içinde tecelliye getirmek gibi bir hedefleri var… Neticede hedef, şeytanın hedefi… “Ey insanlar! Şüphesiz biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık…” (Hucurat-13) diye buyuran Allah, şeytanın isyan sebebi “insan” mevzuunda yalancı çıkarılacak ya!

Bu minvalde insan cinsi, ya teke inecek ya üçe çıkacak! Emel bu… Ve bu emel, Batı’nın kadim şeytanî hedeflerinden biri… Antik Yunan ile felsefesi örgüleştirilmiş şeyin şimdi, Hristiyanlık içinde yumrulaşma devresidir… Ve genetiğin, açığa çıkmak için içten dışa doğru bünyeyi zorlamasıdır…

Heyhat!

Gençken kart erasteslere erimenosluk ettiği, kartken de genç erimenoslara erasteslik eylediği Yunan kaynaklarınca sabit eşcinsel ve putperest Platon, Şölen’inde Aristophanes’i:

“En iyi erkek; başka erkeklerin peşinde koşan erkek!”

Diye konuşturur, ya da Pausinias’ın ağzından kafasındakini:

“İdeal sevgi, yaşlı erkekle, genç erkek arasında olanıdır!”

Diye boşaltır, aşka dair nice kelimeler telaffuz ederken bir tek “kadın” kelimesini ağzına almaz, daha ne tekniklerle eşcinsel ilişkinin etik kaidelerini sıralar durur da!

Bizde de, yıl olmuş 2021, hâlâ kalkılıp ortalığa, Platon’un yüceliğine bir de Divan Edebiyatı’ndan, (üstelik divan şairleri içinde Sokrat ile Hipokrat’ı, Platon ile Diyojen’i karıştıracak kadar zatlarına bigânelik belirtenler var iken) referans sağlamak üzere beyitler saçılır…

- Hum-ı beden ki Felâtûn-ı rûha kâlıbdır

İçinde ders-i rumûzât-ı hikmet ensebdir (Şeyh Gâlib)

Ya da:

- Re’yine re’y-i Sikender dimek endek ta’rîf

‘Aklına akl-ı Felâtûn dimek ednâ tabîr (Nâbî)

Ya da:

-Sikender seyr isen de sedd-i nutk et piş-i kâmilde

Felâtûn-ı hakikat-bîne nakl-i macera olmaz (Fennî Mehmet)

Başkasına lüzum yok…

Nice zehirli zevzekliğin, Süryanî mütercimlerce jelatinli tercüme ambalajlarına sarılıp İslam dünyasına yutturulması üzerinden bin seneden fazla bir zaman geçmiş, Batı’ya dair her şeyin akı-karası yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamış, ama bizde hâlâ bazı tasavvuf adamlarının kaydettiği bazı sığ noktalamalarla Platon’a ve Platonvarî her şeye savunma hattı kurup duranlar var!

Hey!

Siz!

Batı’ya kör kütük âşıklık belirtmek ya da Batı’nın “her türlü küfre kaynaklık” vaziyetini görememek vesilesiyle, fiilî cihazlarımızdan da öte, fikir, irfan, akıl, kültür, sanat ve dahi bilmem kaç başlıkta, sapık Batı’nın kaç türlü tecavüzü, ya da tecavüz tehdidi altında olduğumuzu hissedebilenlerden ve dahi Batı’ya dair ne kadar çok şey kusmak ve kusturmak zorunda olduğumuzu fark edenlerden misiniz?

Öyleyse, işte iz, beri geliniz…