Bu sayfayı yazdır

Salgının Firari Sanığı: Karıncayiyen Pangolin!

Yazan: 09 Mayıs 2021 3726

Dünya Sağlık Örgütü, nihayet beklenen raporunu açıkladı. Malum, örgüt adına bir heyet, Covid-19 virüsünün kaynağını tespit için geçtiğimiz Ocak ayında (2021) Çin’e gitmiş, bir ay boyunca virüsün çıktığı varsayılan Wuhan’da incelemelerde bulunmuş ve açıklanması şimdiye kalan bu raporu düzenlemişti. Kendisini okuyunca, sağlık değil de, Dünya SIĞLIK Örgütü’nce hazırlandığı izlenimini veren rapora göre Covid-19’un, laboratuvar sızıntısından meydana gelme olasılığı, sıfıra yakın, düşük bir ihtimal… Virüsün gıda yoluyla insana bulaşmış olma ihtimali de öyle… Daha durun; Covid-19’un, ona benzer bir virüsü taşıyan yarasalardan da, insana direkt bulaşma ihtimali, yok gibi bir şey… Peki öyleyse Dünya Sığlık Örgütü’nün sığlar sığı raporu, Covid-19 virüsünün cürüm zincirini kimin ya da neyin boynuna dolamıştır?

Cevap verelim:

“Karınca yiyen pangolinin!”

Evet, Dünya Sığlık Örgütü’ne göre, yarasalardaki benzer virüs ile Covid-19 arasındaki evrimsel mesafe ancak birkaç on yılda tamamlanabileceğinden, yarasa virüsü ile Covid-19 arasında kayıp bir halka vardır, bu taşıyıcı halkanın hayvan olma ihtimali yüksektir ve olası şüpheliler içinde en çok işkillenilense, karınca yiyen pangolindir!

Şimdi asıldı mı, Covid-19’un cürüm borcu, tek cürmü karınca hüpletmek olan, dilsiz lisansız pangolinin boynuna!

Edasında, işlenmiş bir mafya cinayetinin, mafya ağır ağabeylerince yapılan ve ortaya suçlu çıkarmak yerine, ortadan suçlu kaldırmak üzere işletilmiş soruşturma vasfı takılı bu Dünya Sığlık Örgütü raporu, dünyayı bir yıldan beri kasıp kavuran Covid-19 mevzuunda akıllardan şüphe gidermek bir yana, akıllara yeni sürüm şüpheler göndermiştir…

Buyurun… Şeytanlıksa, Çin’den alâ şeytan olarak şeytanlığın Batı ucu Amerika’dan, Dışişleri eski Bakanı Pompeo ağzından, hem de DSÖ’yü Çin’le iş birliği yapmakla suçlayıcı şöyle bir açıklama geldi:

-DSÖ’nün Covid-19 raporu, Çin’in desteklediği bir düzmece!

Şeytanlığın, o kadar doğuda ki, bu sebeple nihayet batısı sayabileceğimiz doğu ucu Çin’den de, Amerika’yı suçlayıcı benzer açıklamalar… Ara yerde insanlık, mücerret pangolinlerin löp löp yuttuğu müşahhas karıncalar halinde, perişan…

-Ah şu, kayıp halka ve karınca yiyici mücerret pangolin bulunsa, suçu ispat edilse de, ondan hayıfımızı bir alsak…

9.salginin.firari.sanigi.111

İnsanlık, Dünya Sığlık Örgütü raporuna muvafık, böylesi sığ feveranlar hattında…

Ve Türkiye’deki vaziyet de, insanlığın vaziyetine muvafık olarak şöyle bir manzara tenazur ettirmekte: En başından beri -ve şimdilerde de!-, en büyük vasıfları çok iyi İngilizce bilmek olan ve Batı medyasından yaptıkları çeviriler üzerinden Türkiye’de Covid-19 salgını aleyhinde bulunanlar ile Dünya Sığlık Örgütü’ne baştan don indirici bir teslimiyet tutumu takınan devlet aygıtları, tıpkı Çin ile Amerika’nın dünyayı iki ucundan kıstırması gibi Türkiye’yi aralarında kıstırmış vaziyetteler…

-Ne yani, Covid-19 gerçek mi, değil mi, ne diyorsun?

Diyenleri duyar gibi oluyorum… Diyorum ki; salgın bahsinde “Bunlar hep palavra!” diyenler, adi tercüme seviyesiyle güya salgın palavrasına karşı mücadele ederken, aslında salgın vesilesiyle dünyayı kaosa sürüklemek isteyen saklı failleri de, bırakın ifşa etmeyi, tersinden saklamış oluyorlar…

Yani salgın var; bu salgın pek tabii sunî de olabilir ama sunî değilse bile salgın üzerinden sunî bir kaos ortamı oluşturup, durumdan insanlık aleyhine vaziyet çıkaran şeytansı insanlar, -örgütler- yapılar mutlaka var!

Var ama onlar da en çok, onlara manyakça bir literatürle saldıranların arkasına saklanabilmekte! Ve bu literatürün kaynağı da, yerli insanımızın ihtisas yuvası kafası değil, gene Batı!

Bizzat mimleye mimleye takip ettim; mevzuyu hususileştirmeden kaydedeyim ki; birkaç ay evveline kadar bunlar:

“Covid-19 diye bir şey yok!”

Diyorlardı da, yeni yeni ve konuşma peşrevi kılınmış halleriyle şimdilerde:

“Covid-19 var ama!”

Demeye başladılar… Çünkü toplumdan “Nasıl yok kardeşim, bu grip değil, başka şey!” diye çok ses gelmeye başladı, bizler de bunlara şahitlik ettik… Ama işte, Covid-19’un varlığını inkâr ederek salgın durumu aleyhine uzun süre faaliyet gösterenler bu arada, o kadar çok uçuk kaçık şeyler söylediler ki; uçuk kaçık olmayan şeytanlıkların görülme ve inanılma ihtimallerini de azalttılar. Yahu daha ne diyeyim; bunların en çok bilindiklerinden bir tanesini televizyonda, Biden’ın ezerek kazandığı, Trump’un ezilerek kaybettiği ABD başkanlık seçimleri sonrasında konuşurken, hem de Trump bile kuyruğunu bacakları arasına sıkıştırıp mağlubiyeti hazmetme sürecine girmişken, 20 Ocak’ta gerçekleşecek devir teslim töreninden bir hafta-on gün önce tam da şöyle derken izledim:

-Göreceksiniz, 20 Ocak’ta ABD başkanlık koltuğuna Biden değil, Trump oturacak!

-Aa! Ama bu nasıl olur?

-Olunca göreceksiniz!”

Oturduğum yerden ben çüş dedim, ama oturduğu televizyon stüdyosunda ona kimse çüş demedi ve hatta, Biden’ın başkanlığı devraldığı 20 Ocak’tan sonra da aynı pişkinliği sergilediği halde aynı adamı, çeneleri düşürtücü bir edayla televizyonda pişkin pişkin konuşurken gene gördüm…

Dünyayı virüs vesilesiyle kaosa sürükleyenler, kırk doğrunun içine dört öldürücü yalan katarak iş görüyorlar, bu tercümeciler de, kırk yalanın içine, yaşatıcı dört doğru katarak otuz altı yalanı insanlığa itelemiş oluyorlar… Dünyayı kaosa sürükleyenlerin dört öldürücü yalanı ile bunların otuz altı yalanı birleşince de, yalan, öldürücü vasfıyla kemal rakamı kırka erişiyor, böylece garnitür kırk doğru yele veriliyor ve eğer size sahip çıkıcı bir devlet aygıtından da mahrumsanız, hakikatin ne olduğunu anlamak yönünden sizin, çoktan ölmüş olmak manasına kırkınız çıkıyor!

9.salginin.firari.sanigi.22

Vah ki ne vah!

Tam yalancı çoban hikâyesine mahal olacak, virüs yalanlarıyla dolu ama hikâye değil, bir vakıalar silsilesi…

Şeytan hempaları, belki de bizzat ürettikleri Covid-19 virüsünden durumlar çıkarıyor, insanlığı Şeytan avucunda diz kırmaya zorluyor, bizdeyse bir yanda devlet, Dünya Sığlık Örgütü Lisesi’ne yeni başlamış ergen bir lise bebesi gibi vazife icra edip ödev yapıyor, öbür yandaysa, şeytanlık tüten salgın baskınlarına karşı vazifeyi üstüne, tercümeci manyaklar alıyor, böylece aslında gerçek manyakların da görülmesi engellenmiş oluyor…

Bir zamanlar Harun Yahya kod adlı Adnan Oktar denen dingil, Katolik dünyadan evrim karşıtı yayınları çevirtir, sonra da kendisi yazmış gibi yaptığı bu tercümelerin burcuna yerleşip:

“Evrimi çökerten adam! O benim!”

Diye baba horozluk yapardı… Biz zaten biliyorduk da, bilmeyenler için şimdi ortaya çıktı ki, onun baba horozluğu ne evrim mevzuuna, ne kümes tavuklarına, sadece dudaktan memeye silikonlu kediciklerine söküyormuş…

Şimdilerde, çeviri ile baba horozluk yapma tezgâhı, Covid-19 mevzuunun sahasında açılı…

Batı’da üretilen ve bizce, Covid-19 mevzuunu üretenlerce de üretilme ihtimali her zaman baki olan ve Türkiye sathında, ne entelektüel bir birikim ne uzmanlık belirten bir ihtisas mevzuu olarak değil, tastamam “Pandemi değil plandemi!” gibi slogandan ibaret bir sığlıkla yürütülen karşıtlık heyulası, salgın bahsi için topladığı ve attığı bütün taşları tercüme ettikleri metinlerden almakta, bu da gene elimize:

-Pisliği, pisliğin kaynağından sıçrayanla yok edemezsin!

Gibi bir kıymet hükmü geçirmektedir. Zira pisliği yapanlar, o pisliğin üzerine gerçekten gidebilecek fikrin deterjanına meydan bırakmak için, deterjan kutusuna konulmuş olarak ortalığa gene pislik saçıyor…

Ahir zamanın da ahirindeyiz… Deccal’de, nicesinin Mehdi vehmedeceği devrede… Taşıma suyuyla değirmenin dönmediği bir dünya burası ki, kaynağı meçhul tercüme itirazlarla da, salgından üretilen şeytanlık önlenemez…