Savaş Üzerine

Yazan: 08 Nisan 2021 1370

İnsanoğlu, yaratılışından itibaren bulunduğu her yerde farklı amaçlar uğruna savaşlar vermiştir. İlk ve en büyük savaş Hz. Adem (a.s) ve eşi Hz. Havva’nın nefisleri ile olan mücadelesiydi. Sonraki ise Kabil’in kibrine yenilip kardeşi Habil’i öldürmesiydi. Savaş en basit manada iyi ile kötü arasındaki rekabetin ürünü ve kıyamete kadar insanoğlunun sınavı.

Realizm akımının savunucularına göre; insan fıtratı gereği kötü ve bencil olduğu için kaosun hakim olduğu bir toplum vardır ve çatışmalar, güvenlik endişesi ve çıkarlar nedeniyle meydana gelir. Hristiyanların “yeniden doğma” mahiyetinde yaptıkları vaftiz ibadeti de, varoluş gereği insanın günahkar olduğuna inanmalarından gelir. İslam inancında ise yeni doğan bebek tertemiz ve günahsızdır.

Savaşın çeşitlerine gelirsek eğer, psikolojik, dini, ekonomik, savunma veya taarruz amaçlı, ideolojik, istihbarat, nükleer, sıcak, soğuk gibi çeşitli şekillerde savaşlar sayabiliriz. Elde edilmek istenen sonuca göre atak yapacak kişi veya devletler doğru saldırıyı yaparlar. Kuvveti uygularken doğru politikanın da izlenmesi gerekir. Mesela zamana yayılan savaşlarda yumuşak güç kullanılır, medya organları ve diplomatik girişimlerle istenen sonucun propagandası sağlanır. Saldırıyı yapan devlet kendi moral unsurlarına göre halkına kızıl elmalar vadeder. Karşı devletin kamuoyunda ise bölücü unsurları ve kukla siyasileri harekete geçirir, kaos ortamı hazırlanır. Yumuşak Güç Politikası, günümüzde uluslararası sistemde jandarmalık görevi üstlenen devletlerin sık sık başvurduğu yöntemdir. Yumuşak Güç’ten korunmak için aktif ve bilinçli bir kamuoyunun olması ve medyanın emin ellerde olması şarttır. Aksi taktirde uyuyan hücreler halkın sinir uçlarını kemirmeye başlayacak ve milli bütünlük tehlikeye girecektir.

21. yüzyıl itibari ile artık sistem gittikçe küreselleştiği için savaşların şekli ve boyutlarında da değişim gerçekleşmiştir. Eskiden kalabalık ordular ile sınır ötelerinde, maddi külfeti ağır olan savaşlar gerçekleşirken, günümüzde artık ekonomik hamleler ve yerel terör unsurları ile başka bir devletin politikalarını kendi çıkarına göre etkileme yöntemi kullanılmaktadır. Böylece hem maddi açıdan zarara uğranmamış hem de istenen amaçlara ulaşılmış olur. Modern çağın insanı, dünyayı tamamen mide aklı ile algıladığı için ekonomik atakların tahribatları toplumda derin yaralar açar. Dolar kuru bile bir ülkenin kaderini değiştirebilir…

Savaşın, koşullara göre bu kadar farklı kimliklere bürünmesi, doğuştan gelen bir iyi ile kötü mücadelesinin çocuğu olmasını kanıtlar niteliktedir. İyi ile kötü kavramlarının danışıklı dövüşü, dünya sınavının en önemli baş malzemesi olmuştur. Akıllara gelen sorulardan biri de iyi olmasaydı kötü olur muydu veya kötü olmasaydı iyi olduğuna inanacağımız bir durum olur muydu? Bu sorular itibariyle algılarımız şekillenir, inanç temellerimiz atılır ve dünya sınavının başında zaman tik tak geçerken imtihan veririz. Bu soru bağlamında çeşitli inanç ve felsefi akımlardan farklı şekillerde cevaplar bulabiliriz.

Yüce Allah’ın dini İslam’da, emir ve yasaklar bağlamında çok güzel bir anlayış vardır. “Müslüman Allah için sevmeli, Allah için öfkelenmelidir.” Müslüman, Allah neyi severse onu Allah için sever ve Allah neyi sevmez ise, Müslüman onu sevmez. İslam hoşgörü dinidir ama bu hoşgörü, Allah düşmanlarını kapsamaz. Yüce Allah’ın şeriatına düşmanlık besleyen her kişi veya topluluğa karşı Müslümanın tavrı nettir. Müslüman öfke ile buğz eder ve bu öfke, imkan var ise cemiyet mücadelesi ile cereyan eder. Müslüman, hayatının merkezine Allah’ın (c.c) hükümlerini koyup cemiyet mücadelesi vererek içtimai sınavını verir.          

Bu mücadele esnasında aynı zamanda nefsi ile mücadelesini de vermiş olur. Kaydetmek gerekir ki, Müslüman iç ve dış savaşını aynı anda verdiği müddetçe iki savaşı da kazanabilir. Sadece tek bir cephede savaşıp diğer cephe yok sayılırsa iki cepheden de mağlup ayrılmak muhtemeldir. İşte dünya hayatının bu beyin yakan paradoksu, Allah’ın (c.c) kusursuz şeriatı ile anlamlandırılabilir. En anlamlı savaş ise, Allah için içte ve dışta cihat etmektir. Allah için cihat edip, Allah için şehit olmak ise en kutlu mertebelerdendir. Her an savaş verdiğinin idrakinde olan bilinçli mücahitlerden olma duasıyla…

savas.uzerine.111

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi