Anadoluculuk

Yazan: 14 Mart 2019 2364

Teknik bilimler, kafa cehdinin maddeye aksettirilmesidir. Madde tahakkümü ilk aşamasından son ânına kadar teknik bilimlerin yol göstericiliği ile gerçekleşir. Bu da ancak tefekküre bağlıdır. Tefekkür… Düşünme eylemi. Sözlük manası budur. Yalnız “bir dakikalık tefekkür bir yıllık nafile ibadetten evladır’’ hadisinin hikmeti yalnızca tefekkürün sözlük anlamı ile anlaşılamaz. Bazı kelimeler sözlüklerde yazılan anlamlardan daha ağır manalar taşır üzerlerinde. Mesela iman... Lügatte kemiyeti üzerinde durulsa da iman bir haldir hakikatte. Tam anlamıyla teslimiyet hali. Manaları sözlüklerin kalıplarını aşan kelimelere verilebilecek örnekler çoğaltılabilir. Fakat ele almak ve öz manasına inmek istediğimiz esas kelime Anadolu…

Uğruna çok kan dökülmüş olan Anadolu, ilk çağlardan bu yana birçok millet tarafından vatan bilinmiş. Türk milleti de İslam’la şereflenerek asıl manasına henüz kavuşmadan evvel, asırlarca yurt tutacağı Anadolu topraklarına ara ara kavuşmuş, müstakbel vatanına tabiri caizse şöyle bir alıcı gözle bakmış. Sonuç olarak ise, tarihe ucundan dahi değmiş olan herkesin bildiği gibi “Anadolu’nun kapısı Türklere 1071 tarihinde açılmıştır.” Sultan Alparslan’ın adıyla birlikte Anadolu’nun mayası da ortaya çıkmaya başlamıştır.

İslam’ın emri, cihad fikri Anadolu coğrafyasında Müslümanların has olmasıyla beraber ilk meyvelerini de vermeye başlamıştır. Bu fetih hamleleriyle her karışını şehid kanıyla sulayarak mamur kıldığı vatanda bugün onuncu asrını tamamlamaya çabalarken Anadolulu, memleketini unutmuştur. Gerek vatan sathında, gerek uzak diyarlarda asırlar boyu her derdine deva olan temiz ve pak İslam anlayışı bozulmuş, ve Anadolulu her meselesinde biçare kalmıştır. Bununla birlikte ilk kaybettiği  “Anadolu Anadolulunundur” şuuru olmuş ve bu tarihi boyunca şeksiz şüphesiz bağlı olduğu davasından bigâne kalmasıyla gerçekleşmiş. Türk, ruhunu alevlendirdiği iman ve ahlak vahidini ve medeniyet fışkırttığı yeri, Anadolu’yu, unuttu. Öyle unuttu ki kurup yıktığı devletlerle birlikte, üstadımızın tabiri ile  “…tükenmek bilmez bir taş ocağı” haline getirdiği toprakları, ruhunu söndürerek, artık çorak ve verimsiz hale getirdi. Sancağın düştüğü yerden kalkma ibareleri gösterdiği her devirde Anadolulu, düşmek bir tarafta kalsın, bir sancak sahibi olduğunu dahi unuttu. Düşünce süspansiyonları tıpkı yavaşça geçmesi gerektiği her kasisten son hızda geçmişçesine patlamış duruma geldi.

Mevcut hal gösteriyor ki; hakikisi yıkılmak şartıyla yenisi dayatılan (çakma) düşünce sistemleri, insan hesabıyla kör, sağır, bütün sinir hücreleri çalışmaz haliyle vardır ki bu hal sistemi dayatanların asıl arzularıdır. Hak adıyla ortaya atılmış hukuk, hakkı sömürüden; özgürlük adıyla dayatılmış olan hayat, mahpusluk hayatından başka bir şey değildir.

Peygamber övgüsü almış bu milletin bazı fertleri artık İslam düşmanlığı bile yapabilecek kadar aşağılık bir seviyeye indirilmiştir. Umudun tek kaynağı olan Müslüman Anadolu genci bastığı, ruhunda karış karış bildiği bu topraklarda artık Müslüman Anadolulu olmayı bilmeli, ona göre yaşamalıdır. Sahtenin de sahtesi halinde tükettiği hayatını yaşanmaya değer hayat biçimine tekâmül ettirmelidir!

Hak’kı olan, yolu hür Müslüman Anadoluluya selam olsun…

HASAN ÖZASLAN

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi