Bizi Marjinalleştiremezsiniz...

Yazan: 30 Aralık 2020 1654

Marjinal kelimesi dilimize Fransızcadan geçmiştir. Fransızca olan bu sözcük Latince aynı anlama gelen marginalis sözcüğünden alıntıdır. Sözcük iki anlama gelir. Birincisi; “Kenara ait, asıl konuya dâhil olmayan, bir kitabın dış kenarına yazılan notlar veya süsleme.” İkincisi; “Toplum düzeninin dışında kalan.” Türk Dil Kurumu’na göre de marjinal kelimesi iki anlam taşır. Bir tanesi ağırlıklı olarak üzerinde duracağımız ve bize kastı bu manada söylenen “aykırı” anlamı, bir diğer anlamı da “matematikteki son birim.”

Sosyolojik olarak marjinal kişi ya da grup ise; toplumda çoğunluk içine girmeyen, aykırı olan kişi ya da grup, hangi gruba katılmak istediğini bilemeyen, kararsız kalan, benimsenmiş toplumsal değerleri kabul etmeyen, kıyıda, azınlıkta kalmış kişi ya da grup ifadeleriyle karşımıza çıkmaktadır. Marjinal kim? sorusuna kısaca bu şekilde yanıt verilebilir.

Günümüzde marjinal tanımlaması olumlu bir sıfat olarak karşımıza çıkmıyor. Özellikle sol örgütler için kullanıldığı görülen marjinallik kelimesinin son zamanlarda ne hikmettir ki bizim gibi süzme Anadolu insanlarından müteşekkil ve derdi Allah ve Resulü’nün davası olan memleketin çilesinden başka bir nimetine el atmamış Büyük Doğu-Seriyye gençleri için de kullanılma cüretinde bulunuluyor. Bizim marjinal olarak tarif edilmemiz “hiperaktif” tanısı almış zeki çocukların durumuna eş. Şöyle ki; çocuğun zekâ seviyesini anlayamayanlar tarafından, ortalama bir çocuktan daha farklı ve de hareketli olduğundan yola çıkılarak yaramaz ve haraketli çocuk, dikkati dağınık tespiti ve “hiperaktif” teşhisiyle psikiyatri ilaçlarına boğuluyor, uyutulup aptallaştırılıyor. “Zeki çocuk aslında ha(!)” diyerek de lütufta bulunmak ihmal edilmiyor.  

Büyük Doğu-Seriyye gençliğine marjinal denmesine, akıl tutulması, fikir zehirlenmesi denir ancak. Lakin fikren ve ilmen kısırlaştırılmış bir cemiyette, özenle zihinlerin iğdiş edildiği bir toplumda “La İlahe İllallah Muhammedün Resulullah” diyen haline şükretsin, o da başka bir konu.

Bu sıfat toplumdan topluma, zamandan zamana göre değişkenlik gösterebilir. Daha açık bir ifadeyle; herhangi bir yerde herhangi bir zamanda marjinal olan şey/kişi, başka bir yer başka bir zamanda gayet sıradan olabilir. Ya da bir kişi, grup bazı hususlarda böyle nitelendirilebilir. Bazı hususlarda asla nitelendirilemez.

Mesela; hepimiz kıt kanaat geçinirken, boğazımızdan kısarak, kimsenin beş kuruşunu sebepsizce başka birine vermediği bir zamanda bir mekân kurmamız sebebiyle Büyük Doğu-Seriyye gençleri çok marjinal dense olurdu. Başka dünyalık eğlencelere ya da menfaat gruplarının bol ikramlı davetlerine gitmeyip kaloriferi olan ama yanmayan bir salonda kış günü montlarla toplanmamıza marjinallik denseydi kabuldü. Bu fukaralığa rağmen ve de başka vakıflar, dernekler milyonlarca lira destek alıyorken bizim hiçbir menfaat almadan fikrimizin gereği olarak siyasi destek olmamıza dense yakışırdı. Hele hele memleketin Fetö rüzgârından yellendiği bir dönemde, korkusuzca ve açıkça İslami mücadelemize devam ediyor olmamıza dense ne hoş olurdu. Lakin biz fikren ve şahsen hiçbir zamanda ve mekânda marjinal olmadık. Ve gelecek zamanlarda da bizi marjinalleştiremezsiniz. Çünkü biz bu memleketin asli unsurlarıyız. Çünkü biz Anadolu’nun öz be öz evlatlarıyız. Derdinden, çilesinden gayri memleketin nimetlerinin peşinde de değiliz.

bizi.marijinallestiremezsiniz.1

Biz ki i'lây-ı kelimetullah için nizâm-ı âlem ülküsünde olan gençleriz. Zaten i'lây-ı kelimetullah için nizâm-ı âlem; ırkları, kavimleri, milletleri ezmeden, inkâr etmeden, zayıflatmadan, bir diğerinin tahakkümüne sokmadan, birer âdemoğlu olarak kendi millî şahsiyetleri ve şuurları içinde tutarak, küfürden, batıldan, haramdan arındırarak huzura kavuşturmak demek değil mi? Bütün müminleri (ırk ırk, kavim kavim, millet millet) İslâm kardeşliği şuuru içinde barışa ve İslâm’a hizmette yarışa davet etmek değil mi? Bu sebeple bizi marjinal gören, duyan ya da gösteren ya bizi tanımadan konuşuyordur. Ya da İslam’ın karşısında yer alıyordur. Memleketin imansızlarca işgali için ter döküyordur. Bu güzel memleketin İslami olarak çölleşmesi ve dini İslam’a hizmet hakikatinden koparılma gayesi güdüyordur.

Temsili ahvalimiz aynen şudur; mahallemize imam kılıklı bir papaz taşınır. İmam kılıklı diyorum çünkü zahirinde imam olsa da batınında papaz bir şahsiyet. Asli görevi olan Anadolu ruhunu pörsütme, hiçleştirme işine, verdiği imaj ile başlamıştır bile. İfrit ruhlu şer odaklarını mahallemize musallat etmekte gecikmez. Cemiyetin ileri gelenlerinden ve devlet erkânından destekçileri ile tabiri caizse arkası da kalınlaşır. Mahallenin el atılmadık mahremini bırakmaz. Hiç el atamadığı meselelerin de hakikatine musallat olmuştur. Durumdan vazife çıkarmış mahallenin bıçkın delikanlısı, Allah ve Resulü’nün davası icabı “Dur!” der bu kötü gidişe. Destek için kim gelecek kim gelmeyecek beklemez. Mesele çetindir, mahalle sahipsiz değildir. Ahlaksızlık mahalleyi sarmadan bu mesele bertaraf edilmelidir. Agorada cephesini almıştır, derdini anlatmıştır, sorun çözülmelidir. Ancak, çetinlerin çetini mesele büyüktür. Perde arkasından kavgayı seyreden ahlak sözcüleri, menfaat tacirleri, evcil mücahitler ortalık sakinleşince meydan yerine çıkmak üzere beklerler. İcabı mucibince papaza destek olan bu sahte kahramanlardan mahalle de mustariptir. Mahalleye hizmet etmedikleri gibi bedavadan nam yapmaya kalkarlar. Menfaatleri gereği mahalleyi de gözden çıkaramazlar. Bıçkın delikanlı ne namdadır ne de payda. Derdi mahallesidir. Mahallesinin huzurudur. İmanıdır. Lakin en iç acıtan mesele şudur ki; ateş yerine atılan delikanlıyı mahallenin yabancısından evla gören cibilliyetsizlik peyda olur.  “Bu daha çocuk, vay efendim saldırgan. Bunun gibiler pek yok, zaten marjinal şeyler canım” denir. Her şeyi anlamlandırabilir delikanlı fakat bu marjinallik neyin nesi. Mahalleye yeni gelen ve düzeni bozana karşı mücadelede marjinallik de ne demek şimdi? Müslüman mahallesindeki papaz marjinal değil, perde arkasına saklanan Müslüman mahalleli bu haliyle marjinal değil de ben mi marjinalim der?

Hadi oradan kendini ve haddini bilmezler! 

bizi.marijinallestiremezsiniz.2

Şimdi müşahhas vaziyet böyleyken mücerret durum nasıl?  Yani fikirde marjinallik nasıl olacak. Yani senin fikrin marjinal demek ne anlama gelecek.

İki şekilde düşünmek gerek. Birincisi, benim fikrim daha genel geçer ilkelere göre uygun. Senin fikrin benim fikrime göre marjinal. İkincisi, mevcut konjonktüre göre insanların bu fikre tabii olmaları çok uzak. Yani toplumsal vaziyete göre bu fikir çok aykırı kalıyor.

Fikrimizin özü Allah ve Resulü’nün yolu olduğundan hareketle Büyük Doğu-Seriyye hareketinin marjinallik tartışmasının içine çekmek bütün Müslümanlarca da kabulü mümkün değildir. Gayesi İslam’ın hâkim olduğu bir dünya düzenidir.

İkinci durum için söylenecek söz yasal çerçeveden çıkmadan zor. Ancak biliyoruz ki İslam’ı hayatın her sahasından söküp sadece mescitlere hapsetmek isteyen ve bunun için büyük sermaye harcayan gruplar var. Zaten bizi marjinal gören kafalar bu mücadeleyi verenler.

Ya İslam’sın marjinalsin. Ya da Batıcısın normalsin. Yersen (!) 

Servet Turgut ve teşkilatı Büyük Doğu-Seriyye fikir ve hamle hareketi de hiperaktif tanısı almış zeki çocuk gibi marjinal bir teşkilat olarak gösterilmeye gayret ediliyor. Çocuk hapın etkisiyle ahmaklaştıkça sağlığının düzeldiği hissiyle anne, baba müteşekkir iken. Bizim için ellerinden gelen tek çareleri ötekileştirmek hapını, marjinalliğimiz kamuoyunda tescillenene kadar zorla yutturmak.  

Servet Turgut, “Türkiye’nin Manzarası” kitabında, sadece Büyük Doğu-Seriyye teşkilatının değil tüm Anadolu’nun bu girdapta olduğunu ifade ediyor. Marjinalleştirilmek istenen Anadolu’daki Anadolu ruhu diyor ve olmak üzere olanı olmaması gayesiyle şöyle haykırıyor:

 “Teşekkül safhasına sarkmış bu vaziyet, karar bulur ve Anadolu kaidesi üzerinde kendisini heykelleştirirse, işte o zaman Anadolu’nun ruhu, Anadolu’da marjinal kılınmış, Anadolu’daki bin yıllık cürmümüze sâlalar okunmaya başlamış demektir…

Ama hala bu vaziyet olmuş bitmiş bir şey değil, olmakta olan bir şeydir ve ipuçlarını verdiğimiz tarafıyla tam gerçekleşirse, şimdi değil ama istikbalde görülecektir ki; Ak Parti ve lideri mesabesindeki Recep Tayyip Erdoğan, üç kıta fethetse, iktisadi vaziyetimizi 3000 kat artırsa ve Türkiye’ye Mars’a üsler kurdursa da bu heyulayı destekleyen, hiç olmazsa meydana gelmesini önlemeyen, hiç bari bunu göremeyen devlet başkanı olarak bu düşük nottan nasibini alacaktır…

Nottaki öyle bir düşüklük ki; yüksekliğin halatıyla yukarı çekilmez!

Olmakta olan bir şey ama olmasın diye dua ettiğimiz bir şey…”

Marjinalleştiremeyeceğiniz BÜYÜK DOĞU-SERİYYE gençliği, Allah’ın izni, Resulü’nün şefaati ile marjinalleştirdiğiniz bu memleketi ve ahalisini hakiki ve asli yerine ulaştıracaktır.

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi