Ak Parti’nin, mevcut rejimden Müslüman Anadolu halkı namına İslamî taleplerde bulunan bir parti olmaktan çıkışı, Ak Parti’nin bu minvalde pak bir parti olmaktan çıkışını bizim için net bir şekilde ortaya koyar…
Ak Parti gelinen noktada, Süleyman Demirel’in DYP’sinden, Turgut Özal’ın ANAP’ından ne fark belirtmektedir? Müslüman Anadolu’nun sırtına binen, devlet aygıtının sağladığı araçlarla kendi zenginlerini üreten, sonra da bu zenginlerin himmetiyle ayakta kalmaya çalışan bu partiler, bu havaî durum Müslüman Anadolu’ya sıtık sıyırtınca sırttan silkelenmiş ve yok olma yoluna girmişlerdi…
Allah aşkına, mevcut hikâye ve karizmasıyla Erdoğan’dan sonra Ak Parti, hangi davayı hangi fikirle örgüleştirebilmiştir ki, o davayı sürdürebilecektir? Her şehrin en afili mekânlarına konan Ak Parti dernek ve vakıflarının, nargile fokurdatarak birbirini kesen erkekli kızlı gençleri neyi, ne diye ve nasıl sürdürebilecektir? Gelinen noktada ve mevcut yapısıyla Ak Parti, bir yolgeçen hanı gibi devlet aygıtını avurdundan emmek isteyen sayısız vampirle de doluyken, onda hangi saka kuşu, hangi İslamî talebin türküsünü hür ve kendinden emin bir ses tonuyla öttürebilecektir ki?
Biz dâhil, Ak Parti’nin son devrelerinde bütün Müslümanların ekser sitemleri Ak Parti’yedir ve de Ak Parti’nin ekser savunmaları Müslümanlara karşıdır. Üstelik bu savunmaları yaparken Ak Parti, kabahatini kabulden sonra bunları izah edici bir edada değil, cahillere anlayamadıkları hususları izah etmeye çalışıcı bir edada takılmıştır…
İşte Özlem Zengin de, zatıyla önemli bir kişi olduğundan değil, sırf bu edanın sembol şahsı olduğu için hedefe konmuştur. Zira en bariz vasfı kadın olmaktan ziyade kadıncılık yapmak olan bu kişi, her ne zaman Müslümanlar İslamî aile ve kültür yapısını dejenere edici bir Ak Parti icraatına itiraz etse, suratını onları küçümser şekilde ekşitmiş, dilini de ekâbir bir burguyla karşısındaki cahillere ders verir edasıyla bir bıçak gibi kullanmıştır. Hatta ağzından çıkan bir cümle, tam da bizim kaydettiğimiz “Ak Parti, mevcut rejimden Müslüman Anadolu halkı namına İslamî taleplerde bulunan bir parti olmaktan çıkmıştır!” kıymet hükmümüze uygun ve de Ayasofya İmamı’nın sosyal medya hesabından Kur’an’ın ahkâm ayetlerinden bahsetmesine karşı cevap olarak şu şekilde tekellüm edilmiştir:
“Araya dinle ilgili bir referans girdiği zaman siz ne söylerseniz söyleyin, onunla rekabet etme şansınız kalmıyor. Oysaki siz hukuken var olan bir gerçeklikten bahsediyorsunuz. Tezlerimizi savunurken; din ile dini yan yana koymalıyız, hukuk ile hukuku…”
Bu cümleler, aslında Ak Parti’nin İslamî referanslarını kaybettiğine pek sarih bir nişanedir. Zira Ak Parti nezdinde, Müslümanlarla sık sık zıtlaşmasına rağmen itibarını hiç kaybetmeyen Özlem Zengin, icraat eylerken araya dinî referans katılmasından rahatsızlık duymaktadır. Hem de bu işi bizzat bir imam, bir İslam hukuku profesörü yapmışken! E zaten Kemalist rejimin de, bir asır boyunca Müslümanlardan, dini kendi içlerinde yaşamalarını ama asla İslam’ı referans alarak herhangi bir talepte bulunmamalarını istememiş miydi? Müslümanlar bunu imanları gereği tınmayınca da onlara türlü eza ve cefayla, öldürmek dâhil nice kötülükle karşılık vermemiş miydi? Şapka zulmü tek başına, şapkaya karşı Müslüman Anadolu’nun İslam’ı referans göstermesi sebebiyle uygulanmamış mıydı, bu sebeple nice Müslüman sırf İslamî referans getirerek şapka giymediği için katledilmemiş miydi?
İşte Özlem Zengin, Müslümanların canları ve kanları pahasına teslim olmadıkları “İslamî referans getirmemek” dayatmasını, Müslümanlara dayatmaksızın ve uyuşturmak yoluyla gerçekleştiren Ak Parti’nin, bu uyuşmaya maruz kalmayan Müslümanlar karşısına sıklıkla çıkardığı bir tipleme olduğundan olanca nefreti üzerine celp etmiştir, edebilmiştir. Yoksa kaydettiğimiz üzere zatıyla pek de önemli bir kişi değildir. Onu önemli kılan, Müslüman Anadolu bizim gibi tam izahlandıramasa da, Ak Parti şahsında gerçekleşen bu sessiz ve öldürücü dönüşümün podyum tiplemesi olmasındandır… Hoş, kendisi de bu tipleme olmaktan, her ne kadar ara ara tafralar satsa da, memnundur!
Unutulmamalıdır ki; bir sinede İslam’dan vareste iman varsa, bu imanın dışa doğru talepleri de vardır. İslam, salt bir göğüs kafesi dini değildir! Ama onu göğüs kafesi dini eylemek isteyenler vardır. İslam ahkâmını türlü tevillerle devri geçmiş kılmak, İslam düşmanlarının İslam’ı dolaylı yollardan iptal etmek isterken kullandıkları en şeytanî yoldur. Kemalist rejim de, İslam’ı kökten yok edemeyince bu cihetten onu “var gibiyken yok” vasatına indirmeye çalışmış ama her defasında Müslüman Anadolu sahih İslam’ı referans alarak ona zihnen ve kalben teslim olmamıştır. Şimdi bu teslimiyet, Ak Parti ile sağlanır olma yoluna girmiştir ve Özlem Zengin de bu yolda her sahih imanlı mümine, suda beliren cin suretleri gibi sembolik bir tipleme olarak görünür olmuştur. Oysa Özlem Zengin, tek başına bu işin mesulü değildir, Özlem Zengin, bu işin neticede beliren en safdilli suretidir ve haliyle her defasında arkasında duran herkes de –Erdoğan dâhil!- bu kıymet hükmümüz kapsamındadır…
Görünen odur ki; önümüzdeki süreç Müslümanlar açısından, evvela bu kaydettiğimiz vaziyeti çözmek, sonra da omzundakileri silkeleyip zatıyle silkelenmek şeklinde tezahür edecek… Müslüman Anadolu halkı, Müslümanlığının gereğini ifa etmek istiyorsa evvela omuzlarından, kendisinden İslamî talepte bulunulmasını istemeyenleri silkelemeli, sonra da ruhundan itibaren silkelenerek kendine gelmelidir… Zira Allah’ın boynuna geçirdiği borç halkasının yaftasında, “Anadolu’ya İslamî yeniden tam hâkim kılmak” şeklindeki nuranî vazifesi yazılıdır… Ya bu nuranî vazifesini ifa edecektir, ya da boynundaki o borç halkası urganlaşacak ve kendisini boğacaktır…
Ama o borç halkası urganlaşmayacaktır; zira Müslüman Anadolu Allah’ın izniyle İslam’ı referans alarak İslam’ın gereğini bihakkın yerine getirecektir… Yakın geleceğin, durduğu yerden bize attığı nazar ve bize haykırdığı beşaret, gönlümüze bunu tenazur ve tebşir ettirmektedir… İnşallah!