● Yıllar boyunca Erdoğan’ın doğrularını, o doğrulara saldıran Destici BBP’si ve Bahçeli MHP’sine karşı, hem de o kökenden geliyor olmamıza rağmen savunduk… İşe bakın ki; şimdi Erdoğan’ın yanlışlarını eleştirirken MHP ve BBP’yi hemen Erdoğan’ın yanı başında ve hatta, Erdoğan’ı savunma günlerinden kalma bir hınçla tarafımızı sürerken görüyoruz. Kişileri ve partileri değil, her daim doğruyu, Erdoğan’ı savunurken de doğruyu, Erdoğan’ı yererken de doğruyu esas alıcı dünya çapında bir fikrin mensubu olarak bizim içimiz pek rahat… İçi rahat olmayanlarsa belli ve ilahî adalet er geç, rahat olmayan içlerini deşmek ve içleri ile dışlarını bütün bir halde tasfiye etmek üzere mutlaka tecelliye gelecek
● Zaten biliyorduk, Sinan Ateş dosyasında bir süre sonra evrakların kaybolacağını, bu yolla cinayeti azmettirenlerin devlet eliyle saklanacağını, en azından bunun için hamleler yapılacağını tahmin ediyorduk… Torbacı katillerin nakillerini yapan, MHP milletvekillerinden birinin evinde gözaltına alındıktan sonra da tutuklanması yılan hikâyesine dönen kişinin meğerse, mezkûr yerde gözaltına alındığına dair tutulan polis tutanağı kaybedilmiş, dosyada yokmuş… Bu evrakı farelerin kemirdiğine inanacak kadar saf olmayan herkes, bu cinayetin ört bas edildiğine inanır mı, inanır ve bu inanış da son kertede, bu işe tevessül edenlerle, edenlere müsaade edenleri toptan helâke uğratır mı, uğratır!
Anketler yoluyla kamuoyunun nabzını tutmakta pek mahir Ak Parti, bu hususta da bir anket yaptırmış mıdır bilmeyiz ama normalde Ak Parti’nin başını çektiği ittifaka oy veren pek çok insanın, sırf Sinan Ateş dosyasının akıbeti farelere ısmarlanmasın diye bundan imtina edeceğini ve bu sebeple Ak Parti ile ortağı partinin beraber tepetaklak olmasını isteyeceğini, biz pek açık bir şekilde görmekteyiz… Bunu da, yapıp yapmadıklarını bilmediğimiz anketin bir köşesine iliştiriversinler!
● Yeniden Refah Partisi’nin, Ak Parti tarafından kuşa çevirdiği haliyle bile kabul edilmeyen 30 maddelik ittifak şartı listesine, önümüze düşer düşmez tarafımızca kıymet atfedilmiş, bu duruşun Yeniden Refah Partisi namına bir haysiyet belirttiğinin altı çizilmiş, hatta bu hususu ortaya koyan bir yazı da kalemimizden dökülmüştü ki; Yeniden Refah Partisi bütün bu takdir payını hiçe çıkarırcasına kalktı ve 30 şartlık listesini kuştan bu defa böceğe döndürmüş Ak Parti’nin ittifak teklifini kabul etti. Herkese “İşte bakın! İstediğimiz ıslak imzalı ittifak protokolü!” diye gösterdikleri metinde biz, 30 maddelik ilk listeye nispeten bir böcek bile göremedik… Mesela zararı giderilsin denilen 6264 sayılı kanun, ilk defa öne sürülen 30 şartlık listede ismen ve aile müessesesini yıkıcı vasfıyla yer alırken, evvela kuş, sonra böceğe döndürülmüş listede yok, mış gibisinden var, hatta mış gibisinden bile yok! Zira canlı bir aslana nispeten duvarda asılı bir aslan postu gene de aslana dair bir izler taşır da, “aileyi zarar veren maddeler ayıklanacak” diye yeni listede yer alan ibare, 6284 sayılı kanunu işaret etmesi yönünden tek iz taşımaz. E zaten Ak Parti, defalarca beyan ettiği üzere 6284’ü aile müessesesini korumak üzere çıkarmamış mıydı, bu kanunla gurur duyduklarını defalarca haykırmamış mıydı? Öyleyse yarın bir gün Yeniden Refah Partisi, elindeki tırışkadan protokolle Ak Parti karşısında “Sözünde dur!” diyebilecek bir şey geçirmiş midir?
Lafı biz niye bu kadar uzatıyoruz ki; Türk Siyaseti böyledir işte!
Asıl bu husus bağlamında ortaya çıkan hakiki suali soralım biz:
-Bütün politikasını Ak Parti’nin yanlışları üzerine kuran Yeniden Refah Partisi acaba, protokolüne pılı pırtı muamelesi yapılması karşısında kılını kıpırdatmayınca, millette, Ak Parti’ye biriken tepki oranınca biriken sempati oranını kayıp mı etmiştir? Göreceğiz…
● Devlet Bahçeli, nihayet Cumhur’daki yeni ortağı Hüda-Par hakkında konuştu. Kekemelik zaten, Hüda-Par’ın parti programında MHP’nin 70’lik toplarla karşılayacağı mesela Kürt Federasyon talebi gibi maddelerden hâsıl olmuştu. Bu kekemelik nihayet çözüldü ve Bahçeli ancak “Hüda-Par ile Hizbullah arasında ilişki yok!” demekle yetindi. Peki, böyle deyince her şey bitti mi, akıllar ikna mı oldu, akıllar ifna mı oldu, akıllar iğna mı, akıllar imha mı oldu, ne oldu?
Biz söyleyelim: Hüda-Par, sokaktaki liseli hippilerin dahi akıl yormaksızın bilecekleri bir bedahetle Hizbullah’ın partisidir, HÜDA-PAR ismi zaten kurucusu Hizbullah tarafından kendisiyle eş anlamlı olsun diye bir tesmiye sanatıyla konulmuştur, zira “HÜDA” Kürtçede “Allah” demektir, HÜDA-PAR da kısaltma etiketiyle “Allah’ın Partisi” demektir. E peki HİZBULLAH ne demektir? Elbette “Allah’ın Partisi”! İşin, Genel Başkanı dâhil, Hüda-Par’ın tüm kadrolarının Hizbullah ile ilişkili, ilgili, ilişikli olduğu hususuna, insan aklını davar aklı ile bir tutuyormuşuz gibi anlaşılır diye girmiyoruz bile… Öyleyse Bahçeli’nin yaptığı nedir? Politik menfaat için ıslık çalıp tavana bakmak! Bu da zaten fikir haysiyetinin baş yasaklı olarak asla mıntıkasına sokulamadığı Türk Siyasetinin pek bilindik bir hareketidir…