Bu sayfayı yazdır

Kıbrıs'ta, Hep Hamaset, Hep Ahmaklık ve Hep Samimiyetsizlik!

Yazan: 13 Ekim 2020 1495

KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri vesilesiyle, ihanet ve hamaset mevsimi gene geldi. Kıbrıs’tan Türkiye’ye doğru ihanet, Türkiye’den de Kıbrıs’a doğru hamaset yelleri estiren bu mevsim, hakikat namına daimi kış ve güz ahvaline taalluk ededursun, insaf ve vicdanı olanlar için bir kez daha kaydedelim:

Üzerine taptaze tohumlar, yemyeşil sedirler ekmek varken, sadece bevledip, kazurat yığdığınız bir arsadan pis kokular gelmeye başlamışsa eğer, niye şaşırıyor ve şaşkınlıktan sonra öfkeye evrilmiş tavrınızla, ne diye pis kokunun kendisine küfredip duruyorsunuz?

Ne imiş, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs’tan toprak verilebileceğini söylemiş…

Daha evvel kaydettik, Mustafa Akıncı, bir Türk değil, ruhî cihetten lif lif bir Rum’dur, ağzını açtıkça oradan pis koku hesabına, Kıbrıs’ın Türkiye’ye bağlanma ihtimaline “korkunç”, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’na “katliam” kaydı koymak, Türkiye’den kurtulmak için İngiltere ve Rum kesiminin desteğini istemek gibi sesler gelmektedir… Ve bunların, ihanet harfleriyle kurulan cümleler olduğu da kesindir…

Ama…

Ya bu cümlelere karşı, Türkiye’yi idare mevkiindeki AK parti ve MHP cenahından ne ses geliyor:

-Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak!

Bunların da, hep hamaset harfleriyle kurulan cümleler olduğu kesin…

Yani Kıbrıs özelinde olan şey şu:

Kıbrıs’ın, genelde 97, özelde de 36 yıldır Türkiye tarafından bevledilip, kazurat yığılan arsasından pis koku geliyor ve bu pis kokunun müsebbiplerinden de sadece:

-Kahrolsun pis koku!

Diye slogan sesleri yükseliyor…

Söyleyin Allah aşkına, Kıbrıs’ın, 40 yıldır Türkiye zenginlerinin açık hava kumarhane ve kerhanesi olarak kullanılmasından Türkiye mi, yoksa Meksika mı sorumludur?

Ya da söylesinler, 40 yıldır, Kıbrıs’ta Türk’ün ruh köküne dayalı olarak hangi milli politikayı izlediler, hangi milli eğitim stratejisini güttüler?

Kuzum, Kıbrıs’ı 30 yıl bir başına çekip çeviren Rauf Denktaş bile, o da, Rum kesimine toprak vermeyi bile taahhüt eden Annan Plânı’nı kendisi reddedip de, Kıbrıs halkı kabul edince, yani destek almak yerine dirsek yiyince, dememiş miydi:

-Demek ki, bir Kıbrıslı’ya dini yönden bir şey verememişiz… Kıbrıs, Girit olmamalı…

Hadi, 1974-2014 arasındaki, bırakın dinî ve millî yönden bir şeyler verme gayretini, dini ve milli hisleri öldürecek her türlü fuhuş ve kumar faaliyetine sınırsız özgürlük tanınıp, misilsiz teşvik verilen 30 yıllık Denktaş devrini geçelim, 2002-2020 arasındaki Ak Parti devresinde Kıbrıs için ne yapılmıştır?

Biz cevap verelim; koskocaman bir hiç…

Bugün Kıbrıs’ta, ezan sesinden rahatsız olanların sayısı hiç de az değildir… Çünkü AK Parti, Kıbrıs’a hem analık, hem babalık etmek mesabesindeki Türkiye’yi temsilen, Türkiye büyüklüğündeki millî stratejiyi bir tente halinde Kıbrıs üzerine gerdirememiş, 40 yıllık şenî ahval dümeninin bir ucundan da kendisi tutmuştur… Bugün AK Parti hükümetinin, hazırdaki Kültür ve Turizm Bakanı’nın, Kıbrıs’ta, 40 yıllık ahvale uygun ve artık kemikleşmiş ihtiyacı gören bir dünya dolusu oteli vardır… Gidenler, döndüklerinde, oralarda ne güzel hizmetler(!) verildiğini anlatıp durmaktalar!

Her şeyi geçelim, bugün bir sebep değil, bir netice olarak ortada bir ihanet heykeli gibi duran Mustafa Akıncı’ya hamasetle laf edenler, 2004 yılındaki Annan Planı’nın Ak Parti tarafından desteklediğini, plan için yapılan referanduma Kıbrıs Türk kesiminin %65 ile onay verdiğini ve işte bu onayın, birçok Türk köyünü Rumlara vermeyi de kapsadığını birçok kimse bilmez…

Yani o gün AK Parti, tıpkı bugün KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı gibi:

-Çözüm olacaksa, toprak vermeye de hazırız!

Demişti ve Annan Planı, sırf Rum Kesimi bu planı onaylamadığı için hayata geçmemişti.

Dünü, dünde bırakalım, şimdiye bakalım ve işte değişmeyen bu şartlar altında Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gerçekleştiğini kaydedelim… Seçim gerçekleşti ama hiçbir aday %50’yi geçemediği için ikinci tura kaldı…

İlk turda, Türkiye’nin desteklediği Ersin Tatar %32, Mustafa Akıncı ise %29 oy aldı… Üçüncü sıradaki aday Tufan Erhürman’ın aldığı oy ise %21… İkinci turda, ilk iki sırdaki aday bir başlarına yarışacağından, işte bu Tufan Erhürman’ın %21’lik oyu seçimin neticesini de belirleyecek… Tufan Erhürman’ın, geçmişte Annan Planı yanlısı ve şimdi de Türkiye mesafeli bir politika yanlısı olduğu düşünüldüğünde, Mustafa Akıncı’nın, yeniden Kıbrıs Cumhurbaşkanı seçilmesi işten bile değil… Tablo şu anda bu… Zaten her şey, birkaç güne netleşecek…

Kıbrıs’ta ise, mevcut Türkiye kafasıyla hiçbir şey değişmeyecek… Çünkü Türkiye’den, Kıbrıs’a doğru, bevledilmek ve kazurat yığılmak manasından başka hiçbir ruhî ve millî tohum ve sedir ekiciliği gelmeyecek… Halline, tek parmağıyla güç yetirebileceği Kıbrıs sorunu, parmaklarına kadar ruhî felç dumuruna maruz kaldığı için, gene hallolunmayacak….

Hesap edin; 2020 Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda, yaklaşık 115.000 oy kullanılmıştır. Seçmen sayısı zaten 198.000’dir… Bu hesapla, ikinci turda 57.501 oy alan kimse, Kıbrıs politikasının kaptan dümenine geçecektir… 80 milyonluk Türkiye’nin, güdemediği kemiyet hepi topu işte bu kadar, hacmiyle beraber, küçük bir ilçesi çapındadır…

Ama keyfiyette, “Yüce Türk Hükümetleri”, Kıbrıs’ı bir türlü açık hava kumarhane ve kerhanesi gibi kullanmak-kullandırmaktan vazgeçemedikleri ve Kıbrıs’a, milli ve yerli bir savunma tentesi geremedikleri için, değil 57.000, ruhu iğdiş edilmiş 57 Kıbrıslı bile değneğini uzatsa, mevcut ahval, bir halka olarak Türkiye’yi o değneğin ucuna gene takacaktır ve Kıbrıs mevzuunda biz daha çok, baş dönmeleri yaşar dururuz…

Ne diyelim; bizdekilerde ruh yok ki; Kıbrıs’a versinler…

Eskilerin şu deyişi, bu anımızın tabiridir:

“Kendisi himmete muhtaç bir dede, kaldı ki; gayrıya himmet ede…”

Himmet olmayınca da işte; olan şey; kupkuru hamaset…

“Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak…”