Bu sayfayı yazdır

Ve Ayasofya, Camii...

Yazan: 24 Ağustos 2020 2100

Kâbe, nasıl sadece taş; bayrak, nasıl sadece bez; insan nasıl sadece et ve kemik değilse, Ayasofya Camii de sadece cami değil, hilalin haça vurduğu en sert tosun sembolüydü…

Bunu, Ayasofya’yı müzeye çevirenler de biliyorlardı. Zaten İslam’ı simgeleyen hilâlden nefret ediyorlar, ondan kurtulmak içinse haç ile toka yapmaktan çekinmiyorlardı. Bizzat Mustafa Kemal daha 1923’te, Ayasofya’nın cami olmasından dolayı incinen Hristiyanları memnun edebileceğini ve eğer Katolik, Protestan ve Ortodokslar arasında bir kavgaya sebep olmayacak olsa, Ayasofya’yı Vatikan’a verebileceğini söylemiş (İngiliz gazeteci Grace Ellison’a 1923’te verdiği mülakatta), ancak böyle bir kavgaya sebebiyet vermek istemediğinden Ayasofya’yı ya müze yapacağını ya da ebediyen kapatacağını ifade etmiştir…

Yani Ayasofya Camii’ne 1934’te saplanan müze isimli hançer, 1923 itibariyle kınından çıkmış vaziyetteydi… Mustafa Kemal, kınından çıkartılan bu hançerle Ayasofya’dan canını çıkaramadı, yani onu ebediyen kapatamadı ancak on bir yıl sonra, haça yar olmayanı hilâle de yar etmiş olmamak için o hançeri Ayasofya Camii’ne sapladı ve onu müzeye çevirdi…

O günden bu yana kaç neslimiz, Ayasofya ile beraber böğründe hançer, inleyip durdu, bu inleyişlerle yanan sinelerden nice yakıcı hisler tebahhur etti, tebahhur eden bu hisler Ayasofya kubbesi etrafında bulutlaştı, bu bulutlardan yağmur taneleri halinde nice şiirler, ağıtlar, feryatlar yağdı…

Hepsinin merkezinde de, hepsini de güdücü kuvvesiyle Üstadımızın şu dedikleri yâdlarda kaldı:

“Ayasofya açılacak... Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün manalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak! Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik ve kötülük etmişlerin dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek...”

Ve işte; tam 86 yıl boyunca, bu milletin sinesinde iman olan her ferdini yaralayan bu hançer, en nihayet 24 Temmuz 2020 tarihinde ve bir Cuma namazı vaktinde çıkartıldı ve Ayasofya açıldı…

Buna, bunun gerçek Kemalistler nezdinde nasıl bir mağlubiyet olduğunu bilerek, misilsiz sevinebilir, sevincinizin mukabil kutuptaki galebe nispetini de, azılı ve azgın Kemalist Falih Rıfkı Atay’ın şu cümlelerine bakarak kurabilirsiniz:

“Ayasofya Şeriatçiliğe doğru gidilmek için kara, kaba ve koyu Atatürk düşmanları tarafından zorlanan bir kapıdır. Bu kapıyı kırmak, Atatürk’ün kabrini eşip kemiklerini çıkararak yakmak demektir…”

Bu manada Ayasofya’nın bağrındaki hançerin sökülme muzafferiyeti de, amalı, fakatlı, lakinli cümlelerle daima yolun ortasından yürüyen ve her zaman en ilk, kendi nefis selametini düşünen çeyrek mümin tipi değil de, Ayasofya için 86 yıldır haykırıp duran, Ayasofya için şiirler, yazılar yazan, eylemler yapan derin ve gerçek mümin tipidir…

Onlara, önce:

“Ayasofya özelindeki zaferinizin ilk etapı, mübarek olsun!”

Diye seslenmek ve sonra, zaferin ikinci etapını göstermek isteriz:

“Allah tarafından mühürlenmiş kalplerin müze diye mühürledikleri Ayasofya’dan bu mühür söküldü, ve şimdi sıra, bu mührü vuranları ‘Allah ve millet düşmanları’ diye mühürlemek ve hepsini birden müzeye kaldırmakta!”

Yol uzun, çetin ve nice cinnetlere müştak…

Cinnetiniz, mübarek ola…