Bu sayfayı yazdır

AK Parti’nin, İstanbul Sözleşmesi İle İmtihanı

Yazan: 02 Temmuz 2020 2605

Bir ülke düşünün… Lideri kalksa ve:

“Daha evvel söyledim, gene söylüyorum: Ben bu ülkede baş iken, eşcinsel evlilik asla yasalaşmayacak! Bir ailede ‘Ebeveyn-1’, ‘Ebeveyn-2’ olmaz, anne ve baba olur!”

Dese, ama durmasa ve bunu bizzat ülkesinde kanunla kaim bir ilke haline getirse, ne dersiniz?

Hatta aynı ülkenin Dışişleri Bakanı kalksa ve:

“Toplumumuzu homoseksüel propagandadan korumaya çalışıyoruz!”

Dese ve bunu da, ne laf cambazlığı etmek, ne de icraatsız bir güzelleme göstermek için değil, bir fiil hayata geçirse ve mesela iki kişiyi, üzerilerinde sırf “Eşcinsellik normaldir!” yazılı bir pankart bulundu diye tutuklatsa ve bunu da, evvela çıkardıkları ve eşcinsellik, biseksüellik ve transseksüellik hakkında bilgi vermeyi yasaklayan yasaya dayanarak yapsa, ne dersiniz?

Hal böyleyken Avrupa’dan aynı ülke için “Karanlık çağlara giden yoldasınız!” sesleri gelse ama mezkûr ülke, bu sesleri tınmasa ve eşcinselliği, sınır hudutlarına yığılan binlerce düşman tankından alâ tehlikeli görmeye devam etse, ne dersiniz?

Aslında, sizin ne diyeceğiniz ortada… Zira sadece azgın sapıkların “Eyvah be!” diyeceği böyle bir ülke için sizler, tam kadro iştirakiyle elbette “Allah be!” diyeceksiniz…

Amma…

Birçoğunuzun, bu ülkeyi, ilk anda bilemeyeceği de ortada… Hatta önemli bir kısmınız, saydıklarımızı, gerçekleşmemiş ve sadece bir hayal serencamı zannedecek, bunların muhtemel vaka ülkesi olarak da, Türkiye’yi işaretleyeceksiniz…

Oysa tastamam gerçekleşen ve hayal değil, hakikat olan bu olanların vakıa ülkesi, geleceğin Türkiye’si değil de, bugünün Rusya’sıdır…

Evet, daha bugün, Rusya’da bir haftadır süren Anayasa değişiklik referandumu, %73 onay kararıyla sonlandı ve Putin’in, 2036’ya kadar Rusya başında kalmasını sağlayan değişiklikle beraber, anayasaya kapkalın harflerle şu madde de yazıldı:

“Evlilik, bir kadın ile bir erkek arasındaki birlikteliktir!”

Şimdi Putin, ömrü vefa eder ve isterse, 2036’ya kadar Rusya’da lider olabilecek, kendisi lider kaldıkça da Rusya’da, eşcinsellere ve eşcinsel faaliyetlere, sağlam bedendeki kanser hücresi gözüyle bakılacak ve devlet kemoterapisiyle de anında üzerlerine gidilecek...

İşe bakın ki; Rusya’da referandumun sonlandığı gün Türkiye’de de Ak Parti genel başkan yardımcısı Numan Kurtulmuş, gene utangaç ve sıkılgan bir dil ile LGBT’nin ıslak imzalı ve kuşe kâğıttan vatanı mesabesindeki İstanbul Sözleşmesi için şunları söyledi:

“Sözleşmeden çekilme ile ilgili hazırlık yapılıyor. İstanbul Sözleşmesi, imzalanması yanlıştı. O zaman hangi usul ile yürürlüğe girdiyse aynı şekilde kaldırılacak…”

Milli vicdanın, kaç yıldır bağıra bağıra, handiyse guatr bezlerini yırttığı İstanbul Sözleşmesi için Ak Parti’den, üst düzeyde bu ikinci muhasebe ikrarı… Yaklaşık 13 ay evvel de, bizzat Devlet Başı Erdoğan, o da milli vicdan, bizzat yüzüne karşı İstanbul Sözleşmesi için sitem edince:

“İstanbul Sözleşmesi nas değil, feshedilebilir!”

Demiş ama partisinin kadın vekilleri o gün bugündür, kamuoyuna karşı pişkin pişkin İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya devam etmişti…

Ve o günden bu yana da, değişen bir şey olmadı…

Ama şu sıralarda mutlaka, değişen bazı şeyler olmalı… Mesela Numan Kurtulmuş’un açıklamasından sonra, İstanbul Sözleşmesi’ni, namus müdafaası yapar gibi savunan, bu uğurda millete hakaret etmekten çekinmeyen, tekebbür tavrıyla onları küçümseyen Ak Parti feministleri ve onlardan brifingli yazar-çizer taifesi, kafa kafaya vermiş, İstanbul Sözleşmesi mevzuunda şakuli ve zıt pozisyonlarından, amudi ve düz pozisyona nasıl geçiş yapabileceklerini konuşuyorlardır…

Nasılsa, milli vicdanı yıllarca boş yere bağırtmak ve küfre yönlendirilse, küfür kalesinin nice burcuna fetih sancağı asılmasını da sağlayacak potansiyelin, boş yere ve yanlış kanala doğru aktive edilmesinden dolayı, muhakeme edilmeyecek, duruşmaya çıkmayacaklar ve yaptıkları, her zamanki gibi yanlarına kâr kalacak…

Şimdilik; ne olur ne olmazcı bir peşrevle ettikleri ağız birliği şu:

“Uf aman… İyi ki kaldırılıyor… Zira Türkiye düşmanı kripto kişiler, bu bahaneyle Erdoğan’a saldırıyordu…”

Yani bırakın tükürdüklerini yalamayı, toprağa çelenk çelenk bıraktıkları kazuratlarını bile halâ millete yedirme edasıyla, demek istiyorlar ki:

“Cahil halk… Anlamadı, İstanbul Sözleşmesi’ndeki kerameti… Bari kaldıralım da, istismar kapıları kapansın!”

Heyhat ki ne heyhat…

Vatan gemisinin gerçek ve çilekeş tayfaları, vatanın ırz ve namusunu korumak için ellerinde süpürge güvertede, omuzlarında halat yelken direğinde, ağızda bıçak karinada, mevki fark etmeksizin göğüslerini her türlü pisliğin ve ithamın batırıcı dalgasına karşı siper ederken, vatan gemisi kamaralarında keyfeden sahte ve esrarkeş kimseler, vatan gemisi dümeninde de olmak imtiyazıyla kendi göğüslerini, vatanın ırz ve namusuna geçmek için saldıranlara karşı saldırılırken siper ediyorlar ve ne zaman gerçek ve çilekeş tayfalar kazansa, hadiseye karşı, hakkın tahakkuk etmesi olarak değil de, cehaletin baskın çıkması gibi bir eda takınıyorlar…

Bir de, eğer becerebilirlerse, şakuli halden amudi hale dönmek ve düne kadar savundukları, hiç olmazsa karşı çıkmadıklarına, sırf bugün para etmeye başladı diye saldırmaya ve karşı çıkmaya başlıyorlar…

İstanbul Sözleşmesi özelinde olan budur ve bu hadise, birçok meselede olduğu gibi Ak Parti’nin, ona varlığını sürdürtecek ya da onu yokluğa itecek, imtihanıdır…

İmtihan ki; geçer notunu en nihayetinde, millet verecek…

Biz şimdilik, geçer notu kendi kendine veren madrabazları işaretleyelim ve İstanbul Sözleşmesi özelinde, İslam’a göre söyleyen ve kötü olmayı göze alan vatan gemisinin gerçek ve çilekeş tayfaları ile İslam’a rağmen söylenen ve Batı’ya kötü olmamak pahasına çemkiren sahte ve esrarkeş kimseleri ayırt edelim ve milli vicdanın, istikbalden geriye doğru yönlenecek haysiyet çelenkleri ile abesiyet tükürüklerine istikamet açalım…

Derdi, İslam olanların omzu, haysiyet çelenklerine şayan ve derdi, menfaat olanların yüzü, abesiyet tükürüklerine namzet…