Bu sayfayı yazdır

İskilipli Atıf, Hain Değil, İslam Âlimidir! Mustafa Kemal, Sevmese De...

Yazan: 22 Haziran 2020 2879

Üstadımız Necip Fazıl’ın “Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Vahidüddin” eseri, 1968 yılında yayınlandı. Kemalizm’in, kokuşmuş rejimini, havayı koklayarak kollayan Gulyabanisi, hemen harekete geçti ve soruşturma açıldı…

Ama “Konjonktür” dedikleri yanarlı dönerli ve mitik yaratık, Büyük Doğu Mütefekkiri’ne gadredilmesine o dönem lüzum görmedi ve mahkemeden 1971’de beraat kararı çıktı…

Buna rağmen 1972’de Yargıtay, bu beraat kararını temyiz etti. Kemalizm Gulyabanisi, Konjonktür denilen mitik yaratıkla iş birliği etti ve 1973’te hapis cezası onandı. Ama 1974’teki af kanunu, infazı engelledi.1

Alacağın vereceğin kalmadığı hissiyle Büyük Doğu Yayınları “Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası!” deyip de, 1975’te eseri yeniden basınca, Kemalizm Gulyabanisi ve Konjonktür isimli mitik yaratık da “Her dem yeniden boğarız, bizden kim usanası!” dediler ve 1976’da yeniden dava açtırdılar.

1977’de kitap yeniden toplatıldı ancak 1979 ve 1980’deki yeni bilirkişi heyetleri de, yazanı satıra yatırılsın diye satır satır inceledikleri eserden, Atatürk’e aleni hakaret delili çıkartamadılar.  Bütün bilirkişiler, tek bir şey diyorlardı:

“Kitapta Atatürk’e değer verilmediği belli, bilimsel de değil ama aleni hakaret bulamadık!”

Beraat kararı çıkması mukadderdi. Oysa 1968’den 1971’e, 1971’den 1980’e, başlardaki saçların renginden, mahkemelerdeki suçların dengine kadar çok şey değişmişti de, bir tek “Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Vahidüddin” isimli eser ile rejimin kendisi değişmemişti… Sadece Konjonktür denilen mitik aygıtın, yanar dönerlerinde tipik bir evrilme olmuştu!

Bu sebeple Üstadımıza, 1981’de “Atatürk’ün Manevi Şahsına Hakaret” suçundan 18 ay hapis cezası verildi!

Apaçık gerekçeyse, en ilkel kabilelerin hukuk anlayışlarını bile, yanında ilerici kılacak derecede geriydi:

“Vahdettin’e övgü, Atatürk’e dolaylı yollardan hakarettir!”

İki defa dörder aylık tehirden sonra, hapis cezası infaz edilecekti ki, Üstadımız, 79 yaşında, Kemalizm’in Gulyabani rejiminden halas oldu, “Konjonktürsüz”, ebedî ve nuranî âlem rejimine iltihak etti ve öldü. Kitabı da, yeniden toplatılıp, yeniden yasaklandı…

Şimdi, 2020 yılındayız… “Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Vahidüddin” kitabının ilk yayını üzerinden 52 sene, Üstadımıza bu eser sebebiyle hapis cezası verilmesi üzerinden yaklaşık 40 sene geçmiş vaziyette…

Ama Kemalizm Gulyabanisi ile Konjonktür denilen mitik yaratık, “hacı yağlı yeni Atatürkçü” tipi, öldü zannetse de, hala capcanlıdır… Zira daha yeni, Mersin’de baş gösterip, kendilerini hatırlattılar ve biz de esasında “Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Vahidüddin” eserini, netameli hikâyesiyle beraber bu sebeple hatırladık ve hatırlattık…2

Mersin’deki hadise, kısaca şöyle:

Mersin Milli Eğitim’de şube müdürü bir kişi, 10 Kasım 2019 günü, dünün aleni Atatürk düşmanı, bugününse “hacı yağlı Atatürkçü” tiplerini eleştirmek için sosyal medya hesabında bir mesaj paylaşıyor:

“Bugün eksen kaymasının Nirvana’ya ulaştığı bir gün! Bazı arkadaşlarımızın paylaşımlarının İskilipli Atıf Hoca’nın ve birçok İslam âliminin mezarda kemiklerini sızlattığını görüyor gibiyim… Yazık çok yazık…”

İl Milli Eğitim Müdürlüğü de, bu mesajı paylaşan kimseye basıyor disiplin cezasını… Disiplin cezası yargıya taşınıyor ve Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü, ağzındaki baklayı değil de, kafasındaki Kemalizm Gulyabanisi ile bağırsaklarındaki Konjonktür isimli mitik yaratığı çıkarır gibi, verdiği cezayı savunmak adına mahkemeye aynen şöyle yazıyor:

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisine ve manevi şahsiyetine doğrudan bir hakaret veya eleştiri yapılmamıştır. Ancak paylaşım içerisinde geçen İstiklal Mahkemeleri’nce vatana ihanet suçlaması ile yargılanarak idam edilen İskilipli Atıf Hoca’ya ‘İslam âlimi’ göndermesi yapılması nedeniyle toplumun bazı kesimleri tarafından dolaylı olarak Atatürk’e ve Cumhuriyet değerlerine saygısızlık olarak anlaşılmaktadır…”3

Alın size, tamtakır bir “Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Vahidüddin” davası daha…

Hani çocukluk devrimizin, “İnek n’oldu, dağa kaçtı, dağ n’oldu, yandı bitti kül oldu!” diye biten bir tekerlemesi vardı. Milli Eğitim İl Müdürlüğü de, verdiği cezayı savunmak için aynen o tekerlemedeki gibi tastamam şöyle demektedir:

“İskilipli Atıf’ı nire astı? İstiklâl Mahkemeleri! İstiklâl Mahkemelerini kim kurdu? Atatürk! Öyleyse İskilipli Atıf’a İslam âlimi diyerek övgüde bulunmak, dolaylı yollardan İstiklal Mahkemeleri ve onu kuran Atatürk’e hakaret etmek demektir!”

Şimdi, Aristo’yu mezarında ters döndürecek bu mantık kurgusuna karşı “Çüşş!” desek, bizi de “Atatürk’e çüş dedi!” parantezine alarak yargı karşısına çıkaracak bu kafaya bakın ve orada, birkaç kılkuyruk ve sefil bürokrat kafası değil de, sadece Kemalizm Gulyabanisi ile Konjonktür isimli mitik yaratığın, hem de Müslümanları kılına kuyruğuna ayırmadan can vermemeye yeminli endamlarıyla birlikte görün…

Ve bütün Anadolu’ya göstermeye çalışın…

Yoksa mı?

Hacı yağlı yeni nesil Atatürkçüler, Ak Parti’yi Müslüman Anadolu halkından da soyutlarcasına:

“Ak Parti olmasaydı, başörtüsü serbest olmazdı!”

Diye tekerleme söyleyemeye devam ederler, bu hengâmda da Kemalizm Gulyabanisi, Konjonktür isimli mitik yaratıkla senkronize olur ve başörtüsü dahil, Ak Parti devrinde kazanılan birçok kazanımı katlayıp, hacı yağlı yeni nesil Atatürkçüleri de pas geçmemek kaydıyla, bacak aramıza sokuverirler…

Aslında sokuveriyorlar da… Acıyı hissettirmeyen ve bizim afakı saran sesimizi duyurmayan şey de, yeni nesil ve hacı yağlı Atatürkçülerin, tecavüzden zevk almaya başlamış olmaları…4

Daha kaç kere ve kaç misalle söyleyelim:

Ak Parti, bataklıktaki topal ceylanı timsahların önünden çekip alan ama onu gene bataklığın kenarına indiren bir şahindir ve nicedir bu şahine, timsahların topal ceylana yaklaştıkları anlatılmaktaysa da, kibre düşmüş vaziyetiyle:

-Nankörlük etmeyin, ben olmasaydım o ceylan, timsahlarca öğütülmüştü!

Deyip durmaktadır. Oysa nankörlük eden kimse yoktur, sadece topal ceylanın, vahşi timsahlar ile arasında bir seddin olmadığına dikkat çeken, şuuru açık kimseler vardır!

Hani Kemalizm’in Gulyabanisi vazife verse ve Konjonktür isimli mitik yaratık uzanarak timsahları sırtından dürtüklese, Anadolumun topal ve garip ceylanını, midesine son yirmi yılda tıkıştırdığı otlarla birlikte, timsahların midesine inmiş sayabilirsiniz!

İşte o zaman, dünün seri şahini de, bugün ve yarının serseri şahinidir ve nazlı ceylan katlinde, timsahlarla cürümdür!

Vaziyet hakikat nezdinde böyledir de, her devre it köpek olan ve her devri kokutan Konjonktür çocukları için, ne gamdır, ne kederdir!

Nasılsa hacı yağı gider, rakı kokusu gelir ve Atatürkçülük, her dem baki kalır…

Ve biz gene:

“Atatürk’ün sevdiklerini sevmek, sevmediklerini sevmemek vecibesinin, canı cehenneme! Atatürk, sevmese de, Vahdettin ve İskilipli Atıf Hoca, bir vatan dostu ve bir İslam âlimidir ve ikisi de candan sevdiğimizdir!”

Der, imanımızın vecibesiyle cefaya ve belaya hoşamedi ederiz…