Bu sayfayı yazdır

Mavi Marmara'ya, "The Mavi Marmara" Demek...

Yazan: 22 Haziran 2020 2809

10 yıl önce, Gazze’ye insanî yardım götürmek ve bu yolla İsrail ambargosunu delmek için Sarayburnu’ndan yola çıktığında, Mavi Marmara gemisini uğurlayanlar arasında Ak Parti milletvekilleri de vardı.

Günler sonra, on şehidin kanı güvertesinde, İsrail’in Aşkod Liman’ından dönerken de, Mavi Marmara’ya ağıt hoşamedileri edenler arasında, bütün milletle beraber, Ak Parti milletvekilleri vardı…

O andan itibaren hüzün kenara kaykıldı, öfke merkeze çakıldı, İsrail’e postalar konuldu, restler çekildi! Mavi Marmara, bir gemi değil de, bir şahmerdan gibi kullanıldı ve İsrail diplomasisinin kafasına toslatılıp duruldu… Ak Parti de bu süreçte, yalnız vekilleriyle değil, başı Recep Tayyip Erdoğan’la beraber, Mavi Marmara’nın hep arkasında durdu…

Hatta 2014 Temmuz’unda, CHP başı Kemal Kılıçdaroğlu’na Mavi Marmara hakkında sual edilip de, ondan:

“Ben olsam, Mavi Marmara’nın Türkiye’den çıkışına izin vermezdim!”

Diye bir cevap alınınca, Mavi Marmara namına cevabı gene Ak Parti, hem de lideri Recep Tayyip Erdoğan ağzından ve çok sert verdi:

-Mavi Marmara’dan dolayı, bu yardım teşkilatına (IHH’ya) kini var. Pensilvanya’nın da (Fethulah Gülen’in) aynı sebeple bu kuruluşa kini var. Ne diyordu (Fetulah Gülen); ‘Otoriteden (İsrail’den) izin almalılardı!’… Otorite kim? Güneydeki sevdikleri mi (İsrail), yoksa biz mi? Eğer otorite Türkiye’de bizsek, biz zaten izni verdik… Ama bunlara göre (otorite), İsrail…

Fakat devran döndü, Mavi Marmara, maddesiyle Haydarpaşa Limanı’nda çürüyedururken, İsrail’le, onun manasını da çürütecek kontaklar kuruldu ve sadece iki yıl sonra, 2016 Haziran’ında gene Ak Parti başı Recep Tayyip Erdoğan, iki yıl önceki konuşmasını yay kirişiyle boğarcasına şöyle konuştu:

-Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir insanî yardımı götürmek için günün Başbakanı’na mı (Kendileri yani) sordunuz! Biz zaten oraya gerekli yardımı, Gazze’ye gerekli yardımı yaptık, yapıyoruz… Filistin’e yaptık, yapıyoruz… Ama bunları da yaparken bizler, bir yerlere gövde gösterisi olsun diye değil, her şeyi, uluslararası diplomasi ne ise, uluslararası diplomasi içerisinde yaptık, yapıyoruz. Ve bundan sonra da yapacağız… Ve bunları davul zurna çalarak değil, edebi adabı içerisinde yaptık, yapıyoruz…

2014’teki konuşması Kuzey kutup noktası olsa, 2016’daki konuşmasının, ilkine zıtlık manasına güney kutup noktası olmayı bile yetersiz göreceği bu iki konuşmasıyla Recep Tayyip Erdoğan, Mavi Marmara gemisi için bir milat sınırı koymuş oldu…

Ve bu milat sınırından bu yana da Mavi Marmara, evvela göndere çekili vaziyetinden koparıldı ve Ak Parti hinterlandında hep ayıplı bir mal gibi muamele görmeye başladı…

Peki; Ak Parti namına mavi suların onur gönderiyken, fitneci bir kılıçbalığı gibi politika zıpkınına havale edilen Mavi Marmara, dün kucağa, bugün bıçağa getirilen manasıyla sırf, diplomatik bir aks değişikliği ya da politik bir aerodinamikliğin mi kurbanı oldu?

Hadiseye zaten kimselerin derunî gözlerle nazar ettiği yok da, kaba gözlerle nazar edenler de salt böyle bakarlarsa, yanılırlar…

Meselenin bam telini yakalatacak manzara, Kudüs merkezli ve ABD’den Ankara’ya, çok geniş perspektifli bir tabloda mündemiç…

Şimdi herkes, Kültür Bakan yardımcısı Serdar Çam’ın, onuncu yıl dönümünde Mavi Marmara’ya “Batı başkentlerinde pişirilmiş bir komplo” çamuru atmasına kızıyor… Kızanlar da, yıllarca Tika Başkanlığı yapmış Çam’a, çam devirmiş ve kendinden beklenmeyen bir kıymet hükmünde bulunmuş gibi yaklaşıyor…

Oysa Serdar Çam, bize göre “Bizden izin mi aldılar!” sınır hattından bu yana, saklı perspektiflerde döşenmeye çalışılan ama gizli kaçak döşenmesi icap ettiğinden halâ döşenememiş olan bir tren hattına, ray işçiliği yapmıştır…

Serdar Çam’ın çok fevkinde birileri, İsrail ile Türkiye arasındaki kavgayı her dem carî kılan ve Müslüman Anadolu halkının iman plakasında yazılı:

“Kudüs canımız, feda olsun kanımız!”

Dövizini silmek ve yerine:

“Ah Filistin! Ah ayak bağı! İsrail’le ilişkileri geliştirmeli, güçlenmeliyiz!”

Şeklinde yeni nesil bir döviz yazmak emelindedir…

İkaz ediyoruz! Recep Tayyip Erdoğan sonrasına odaklanan ve merkezî karargâhı Ak Parti olsa da, yeni nesil muhalefet partileri içinde de kurulmuş oyuncakları olan bu taifeden ve bu taifenin devletin siyaset, bürokrasi ve diplomasi ayaklarında kadrolaştığından kimsenin kuşkusu olmasın!

Böyle olmasa, Mavi Marmara’nın onuncu yılı münasebetiyle IHH bir etkinlik düzenler ve bu etkinliğe, Hamas Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal ve Filistin Ankara Büyükelçisi Faed Mustafa katılır ve Müslüman Anadolu halkı dahil, EL-FETİH’ten HAMAS’A hep beraber:

“Mavi Marmara onurumuzdur!”

Derlerken, aklı başında olduğu herkesçe teyit edilen Serdar Çam durup dururken ne diye:

“Mavi Marmara, Türkiye ve Filistin’in diplomasi makatına sokulan kazıktır!”

Manalı bir çıkış yapsın ki?

Anlayın ki; Ak Parti içine çöreklenmiş böyle bir taife gerçekten vardır, Filistin’e ülkelerden bir ülke, Kudüs’e şehirlerden bir şehir olarak bakmaktadırlar, Ak Parti’nin kumanda merkezine kadar sokulmuşlardır ve işte Serdar Çam için denilene atfen kaydedelim ki; bunların akılları tamtakır başlarındadır ama itikat ayarları iman pusulalarından tastamam şaşmış ve gönül akılları gönül başlarından kaçmıştır!

Bu sebeple de Türkiye’nin selametini, “Filistin duygusallığından vazgeçmek, icap ederse İsrail’le sarmaş dolaş olmak” siyasetinde aramakta ve bütün hesabı, Recep Tayyip Erdoğan sonrasındaki Türkiye’ye matuf yapmaktadırlar!

Ama kim ne hesap yaparsa yapsın, Allah’ın hesabıyla birleşen derin ve gerçek mümin tavrı, bütün bu hesapların üzerinde mevki tutar, tutacak...

Ve Mavi Marmara güvertesine akan kan eğer şehit kanıysa, Mavi Marmara’ya Batılının tezgâhı demek manasına “The Mavi Marmara” diyenler de, bu ihanet takısını, itibardan düşmek manasına kendi isimleri önüne alırlar, alacaklar…

Serdar Çam, “The Serdar Çam” olur mu bilinmez ama Kudüs’ü, şehirlerden bir şehir mesabesine doğru itekleyenleri, Allah, dünya ve ahirette, rezaletin ve cehennemin çukuruna doğru itekler, itekleyecek…

Kimsenin, bundan da şüphesi olmasın…