Bu sayfayı yazdır

Ak Parti'yi İkaz Sadedinde İki Husus

Yazan: 16 Mayıs 2020 2644

Deprem olduktan sonra çalan alarm, sel olduktan sonra verilen hava tahmini, kül ettikten sonra yangına çevrilen itfaiye hortumu, ne derseniz deyin, hiçbir anlam ifade etmezler… Deprem olmadan, sel gelmeden, yangın yakıp kül etmeden önce öttürülecek, verilecek, sıkılacak, sırasıyla deprem alarmı, hava tahmini ve itfaiye hortumuysa, ne kadar kıymetlidir…

Müslüman Anadolu halkının vekâletiyle yaklaşık yirmi yıldır Türkiye’yi tek başına idare eden Ak Parti özelindeyse, böyle bir deprem alarmı öttürmek, böyle bir hava tahminini yapmak, böyle bir itfaiye hortumunu kullanmak için yıllardır yazıyoruz, çiziyoruz, dost lisanıyla konuşuyoruz…

Bu bağlamda basit tarafından sadece iki şeye, hem de yüzlerce örneğini de temsil etsin diye dikkat çekeceğiz…

İlki şu:

Müslüman Anadolu halkının, karmaşık politika trafiğinde sadeleştirip de pek idrak edemediği bir şey var ki; bunu sade halde idrak etmeye başladığı an durum, Ak Parti için vahimdir. O şeyi, irkilten bir ünlem halinde heceleyelim:

-Atatürk’ün, İnönü’nün, Ecevit’in, Demirel’in Türkiye’sinde zina suç idi ama Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sinde suç değil!

Üstelik zinayı suç olmaktan çıkaran ve “Yanlış yapmışız!” diyerek bunu itiraf da eden, Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi… Zinayı kanun nezdinde tekrar suç kılmak içinse, riyasetinde kurulan bütün hükümetlerin aritmetik yeterliliği var idi ve el an, var… Ama müminler nezdinde ebedî günah olan zina, Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sinde de ebedî olarak yasal kalacak gibi… Vaziyet öyle görünüyor, ne konuşan var, ne deşen…

İşte bu husus, Müslüman Anadolu halkının, sade suya tirit nevinden halâ kafa sofrasına indirmediği bir şey… Benzer örnekleriyle beraber, indirmesi de çok uzak değil… Ak Parti ise halâ Müslüman Anadolu Halkı isimli bankadan müsamaha ve vakit kredisi kullanmaya devam ediyor. Kendisi, kredinin vadesini ödemeden, bankanın haciz memurları gelirse, işte yıkımın başladığı an, o an olur… İkaz ediyoruz…

İkinci mesele de, Ak Parti’nin, Müslüman Anadolu halkına yaklaşımıyla ilgili… Misali, umum misallere de şamil haliyle şu:

Mesela, Ak Parti’nin Avrupa Birliği esaslı yaptığı bazı kanunlar, toplumu içinden kemirmeye başlayınca, rahatsızlık ortaya çıkıyor… Hem bunlar, icat edilen ve var sayılan problemler de değil, salgı rejimi bozulan bünyenin anında deri üstüne benekler kondurmasındaki gibi, izhar olunmuş, var olan problemler… İstanbul Sözleşmesi kökenli kaç probleme başlık açabiliriz şimdi, biliyorsunuz…

Kıldan tüyden sebeplerle evinden uzaklaştırılan erkek sayısı, mesela Elaziz şehir nüfusunun iki katı… Eşcinsel sapıkların 2003’teki “Onur Yürüyüşü” isimli azgınlık mitingleri 50 kişi ile yapılmışken, 2014’te yasal izin alarak yapabildikleri son yürüyüşlerine tam 50.000 kişi katıldı… 11 yılda, bine katlanmışlardı… Şimdi belki yürüyebilseler, İstanbul sokaklarına 500.000 kişilik bir kusmuk serpecekler… Bu insanların ekmeğine, suyuna bir şeyler katılmadı. Boşluktan yayılıyorlar ve çevresel sebeplerle, şehvet aygırlarını kırbaçlayıp, eşcinsel azgınlığın haralarında insanlarımızı depoluyorlar. Avantajları da, mevcut kanunlar ve devletin, bütün olanları sadece izliyor olması… İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, hatırlayın, ABD’nin Ankara’daki bir eşcinsel derneğine 22 milyon dolar aktardığını “Ah ah konuşturmayın beni, bir konuşsam!” modunda aktarmıştı. Biz, zaten konuşmasını değil, icraat yapmasını, bu sapıklık heyulasının önüne geçmesini istiyoruz… Ama heyhat… İstanbul Sözleşmesi, kudretli BAKAN’ları bile sadece “bakan” adam mesabesine indirmiş durumda…

Daha neler neler… Hepsini yazdık, yazmaya devam ediyoruz… Rahatsızlık, handiyse Müslüman Anadolu halkının umumuna sirayet etmiş durumda… İşte Ak Parti, bütün bu samimi çığlıklara kulaklarını tıkıyor, bekliyor, oyalanıyor, meseleyi sessiz sedasız halletmek fırsatı var iken bunu kullanmıyor ama Ak Parti ile beraber Müslüman Anadolu halkına da düşman türlü yapılar, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı oldukları için değil, İstanbul Sözleşmesi ile Ak Parti’nin yıprandığını gördükleri için işe dahil oluyorlar ve bunlar, ters atakla İstanbul Sözleşmesi karşıtlığının arasına sızıyorlar. Felaket de işte, o anda başlıyor. Bu süreçte, Recep Tayyip Erdoğan’a, ettikleri haltın hesabını vermektense, ettiklerinin halt değil, marifet olduğunu göstermek yolunu seçen etrafındaki kadroların önemli bir kısmı:

“Efendim bunlar hep, sizi yıpratmak için terör örgütlerinin pofpoflaması! İşler yolunda!”

Diyerek işin içinden sıyrılıyorlar. Gerçekte yaptıklarıysa, Müslüman Anadolu halkıyla Recep Tayyip Erdoğan arasındaki sıtkı sıyırmak… Bu kifayetsiz ve ehliyetsiz halleriyle, tıkanmış damarların açılmasına engel olurken, her uzuvda kangren oluşmasına da yol veriyorlar…Sayfa 2

Vaziyet ortadadır: İstanbul Sözleşmesi bağlamında, Recep Tayyip Erdoğan’ın önündeki terazinin bir kefesinde KADEM, ve diğer kefesinde Müslüman Anadolu halkı vardır ve bu terazide KADEM’in bulunduğu kefe ağır basmaktadır. Bunun, vaziyetin Ak Parti nezdinde nasıl görülmekte olduğunu faş eden bir manası da vardır ve o mana da şudur:

-Demek, terazinin diğer kefesinde, terör örgütleri ve onların dolduruşuna gelen cahil halk kitleleri var!

Yani bizler de, bu hususu en yüksek perdeden birkaç yıldır haykıran vasfımızla, ya terör örgütlerinden bir örgüt, ya da terör örgütlerinin gazına gelen cahil fikir hareketlerinden biriyiz!

İşte dememiz o ki; kendi sözüne değil de, KADEM’e itibar edildiğini ve bu durumun kesintisiz birkaç yıldır sürdüğünü izleyen ve çoğu Müslüman Anadolu denilen inkisar ülkesini oluşturan nice insan, bu hissiyata, hem de bizzat Ak Parti’nin eliyle sürüklenmektedir.

Şu an, 2020 Ramazan’ındayız, hatırlayın, geçen sene bu zamanlar, 2019 Ramazan’ında Recep Tayyip Erdoğan, yüzlerce STK’nın toplamda 500 kişiden oluşan temsilcisiyle görüşme halindeydi, o görüşmede İstanbul Sözleşmesi topluca eleştirildi ama tek bir kişi, o da KADEM üyesi bir kadın avukat, İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya kalkınca salondan toplu bir yuh sesi yükseldi. Bu yuh sesini de Recep Tayyip Erdoğan:

“İstanbul Sözleşmesi nas değildir, değişebilir!”

Diyerek susturdu. Peki, o günden bu güne değişen bir şey oldu mu? Hayır… KADEM, artık suratları birer ALBIZI cini gibi bütün Anadolu tarafından ezberlenen bir avuç üyesiyle halâ mağrurdur ve Çanakkale’yi değil de, İstanbul Sözleşmesi’ni gösteren bir mukavemet kibriyle “Geçilmez!” deme burcundadır…

Müslüman Anadolu halkıysa halâ, kendisine bir de “kripto”, “terör örgütü mensubu” ya da “cahil” denildiği bir bağlamda, Ozan Arif’in bir şiirinde dediği üzere:

“Vatan elden gidiyor, Batı’nın avradını!”

Diye bağırıp durmakta… Vatan, elden giden ailenin sırtında, gerçekten gidiyor da, gören nerede!

İşte bu iki hususu, deprem öncesi alarm, sel öncesi hava tahmini, yangın anındaki itfaiye hortumu gibi dile getiriyor, kötü olmak pahasına ve acı söyleyen dost lisanıyla Ak Parti’yi uyarıyoruz…

Evrime müsait ağızlarıyla, sonra geleni de yalayabilmek vasfındaki yalayıcılar, yalayadursunlar, Ak Parti kilerinden, sofrasına tek bir nohut tanesi dahi sıçramamış vasfımızla biz, uyaraduralım…