Sahte Dezenfektancılar Ve Tiftik Necmi

Yazan: 28 Mart 2020 1987

Korona virüsü, enli kıçını ülke gündeminin başına yerleştirmişken, Papazdereli Tiftik Necmi Abimizle karşılaştım. Mesafesini, çaktırmadan koruyucu bir babacanlıkla benimle selamlaştı… Canının bir şeylere sıkkın olduğu belliydi. Ama belli ki; gene meseleyi canını sıkan şeyin muhitine doğru benim sevk etmemi istiyordu.

Bir doktor steteskopu tutar gibi rastgele bir meseleyle konuşmaya başladım. Daldan dala değil de, aynı dalda yer değiştirmelerle, can sıkıcı meselenin kalp ritmini duyacak ve her zamanki gibi bam teline vursun diye sözü ona bırakacaktım…

Öyle yaptım… Ve zaten fazla da sürmedi; gerçek bir devletin, suç ve suçlu karşısındaki hakiki tavrını ölçülendirmeye başlamıştım ki; Papazdereli Tiftik Necmi Abimiz, elindeki bardağı hızla masaya indirerek peşrev hitabını kurdu:

“Şerefsiz oğlu şerefsizler!”

Şerefsiz oğlu şerefsizleri, izan podyumuna çıkarmasını bekler gibi gözlerimi ayırdım ve sadece dinledim:

“Millet canının derdine düşmüş, bunlar sahte mamul üreterek milleti canından edecek!”

Mevzu anlaşılmıştı. Korona salgını sebebiyle dezenfekte ürünlere olan rağbet artmış ama bu durum, sahte dezenfekte üreten sahtekâr sayısını da arttırmıştı. Haber bültenleri, çalkalanıyordu. Türkiye’nin her yerinde, gerçekte virüsten dezenfekte etmeyen ve ne idiğü belirsiz maddelere dezenfekte ürün süsü vererek üretime geçen çeteler peydahlanmıştı.

Papazdereli Tiftik Necmi Abimiz, kendince bu işteki şeytanlık çapını göstermeye çalıştı:

“Anasını babası olmayanına ısmarladığım… Ulan sahte rakı imalatçısını bile anlarım ve bahtı sahte rakıya düşen âlemciye ‘Bu boku içiyorsan, boklu püsürlü durumuna da katlanacaksın!’ der geçerim… Ama onun bunun şunun öbürünün çocukları! İnsanlar, evlerine girmeden ellerine sürtecek ki bunu, dışarının mikrobunu, virüsünü, ailesine, çoluğuna çocuğuna taşımış olmasın! Bunun sahtesini imal etmek, kimyasal bir saldırıyla toplu bir soykırıma kalkışmak kadar adicedir… Enselerini, damaklarına dürdüklerim, çıkıntılarını, girintilerine büktüklerim!”

Papazdereli Tiftik Necmi Abimize, ideolojik perdeden verdim gazı, öfkesinin ardından ittirdim ve ben ittirdikçe, cümlelerindeki küfürlü kelime sayısı, küfürsüz olanlarını galebe çaldı ve iş dönüp dolaştı, devlete irca olundu:

“Yok ki; -kadınının visaline talip olduğum- şöyle bir devlet, şu pislikleri meydan yerinde assın!”

Doğru söylüyordu ve Türkiye’nin, bünyesinden kıl kıl irkildiği bir Korona gündeminde, insanlarımıza Korona virüse karşı sahte bentler kurduracak ve onları savunmasız bırakacak bu sahtekârlara, ya kabahatler kanununa göre küçük bir ceza yazılacak, ya da para cezasına döndürülmüş ufak bir hapis cezası verilecek ve iş kapatılacaktı!

Aslında ortam müsaitti… Varlığı hayal böyle bir devlet, su üstünde sureti beliren cinler gibi bir anda tebellür etse ve sahte dezenfekte üreten böyle kimseleri Kızılay Meydanı’nda assa, kimsenin sesi çıkmazdı, zira Korona isimli virüsün şerri, istisnasız herkese bulaşmak mevki ve imkânına ermişti. Oysa normal zamanlarda mesela meslek erbabı bir hırsız, bir garibin canını yaksa ve misal onun cüzdanını çalsa, imanımızdan gelen bir öfkeyle:

“Keseceksin elini, hırsızlığın nesli kesilecek!”

Diye hakiki bir devletin varlığına ah çeksek, böyle bir devlete, bu asil atak tavrını verecek İslam’dan iğrenen nice mikrop, bir anda atağa kalkmıyor mu, meslek erbabı hırsıza merhamet senfonyaları çığırmıyorlar mı ve hep birden onu müdafaaya girişmiyorlar mı?!

İslam’dan iğrenince, müştekinin değil suçlunun yanında yer alan bu tipler, nerden bileceklerdi ki; İslam’dan iğrenmekten büyük suçun ve iğrençliğin olmadığını…

Papazdereli Tiftik Necmi Abimiz, izah edemese de bunu biliyordu ve bu sebeple, geniş izahlarla ortalığı çamura bulayan ama iman yoksunluğu sebebiyle işin hakikatini bilemeyen nicesinden de üstündü…

İslam’dan iğrenenlerden iğreniyordu ya; giderken arkasından baktığımda onu, küçük taşları böylelerinin kafasına vurur gibi tekmelerken ve İslam’dan iğrenenlerden iğrenmek makamına kurulu olduğu halde gördüm…

Korona salgınında sahte dezenfekte üretenleri ipe çekecek devlet ortalıkta görünmüyordu ama işte O, bu manasıyla buradaydı ve görebilene, görünüyordu…

Dergiler

Servet Turgut'un Kaleminden

© 2022 Seriyye Dergisi