Kendinden ibaret entelektüel bir faaliyetin değil, bir kavganın tezahürü olan Seriyye Dergisi, ilk iki dönemiyle beraber toplamda 24. sayıya ulaştı.

 

Porno yayınlayanından, magazin derç edenine, içinde fikirden başka her şey bulunan ve “olmasa da olur” bir eda belirteninden, çiçek-böcek edebiyatı yapan lalezâr vasıflısına kadar, bir dünya dolusu dergi, her cins çeşidiyle çağın düzenine ayak uydurmaktan vaki avantajlarıyla, en ücra köşelerdeki gazete bayilerinin bile raflarına yerleşirken, Seriyye Dergisi, sadece “Gönüldaş kargosu” kullanarak, bir de, umurları ve safaları yerinde olur da, yayınlamaları bir hafta sürmezse eğer, bir kitap sitesi vasıtasıyla idraklere sunuldu.

 

Bu süre zarfında, matbaaya ve kâğıt tüccarına olan borcumuz, bizi hep birkaç ay geriden gelen bir Gulyabanî gibi takip etti. Doludan aldık boşa koyduk, boştan aldık doluya koyduk, terminal köşelerinde otobüs muavinleriyle gönüldaşlarımızı boğuşturduk, alacaklılara tok öksürük sesiyle ikna edici “Az daha bekle!” mesajları verdik ama bir şekilde, kürsüsü şimdilik Seriyye Dergisi olarak istikbâlde var olacağımızı ve hatta, bir gün vatanı kürsü olarak kullanmak ve bütün arza adaleti ve yaşanmaya değer hayatı seslenmek-seslendirmek  inancı ve potansiyelinde bulunduğumuzu göstermek için çıktık, çıkmaya devam ettik…

 

Matbaacı esnafı, kâğıt tüccarı, umursuz devlet, fikirsiz hükümet, mamacı kargocu, teşrifatçı muavin, dalgasındaki partici, nakit görmeyince telefona dahi çıkmayan dağıtımcı, bize elini verse, donunu da kaptıracağı hissiyle selamı, sadece başı derde girince veren ve başı selametteyken selamı kesen belediyecisi, şusu, busu, bilmemektedir ama biz bu vatanın ve bu milletin geleceğiyiz ve tam tam çala çala değil, sessiz sedasız gelmekteyiz…

 

Sipariş vermek için tıklayınız>>